Güncelleme Tarihi:
DEMOKRATİK LAİK ANAYASA
Demek ki herkes bunun öneminin farkında. Yeni bir anayasanın herkesin arzusu olduğunu, temel konularda büyük partilerin hepsinin aynı noktada bulunduğunu düşünüyordum. Demokratik laik bir hukuk devletine yakışır bir anayasa herkesin ortak fikri. Yeni bir anayasa yapılabilir diye hep inancımı korudum. Geçen sefer, Meclis Başkanı da açıkladı, üzüntümü gelinen nokta itibariyle beyan ettim ve ‘maalesef’ dedim. Bu Meclis meşruiyeti güçlü, herkesi ve bütün fikir akımlarını yansıtan bir Meclis olarak bunu yapmalıydı. İnşallah süre uzatıldığına göre, uzlaşmayla bir anayasa yapılırsa buna bir Cumhurbaşkanı olarak içeride, dışarıda en çok sevinecek, övünecek kişi ben olurum. Her partinin katkısı olursa hem çok gurur duyarım hem alkışlarım, hepsini tebrik eder, müteşekkir olurum.
SİLAHTAN ARINMAZSA TEHLİKELİ
(Çözüm süreci) Nihai amaç, silahlı bir örgütü silahlarından tamamen arındırmaktır. Arındırılmadığı takdirde tehlike olarak kalır. Geçmişte olduğu gibi kendileri istemedikleri halde bile kullanılırlar, bu coğrafyanın kırılganlığı ortada. Bu çalışmayı başlatmak şimdiden gerçekleştirmek lazım. Açık, kapalı her çalışmayı yapmak lazım.
SOYU, SOPU İLE SAYGI
Bugünkü modern anlayışta da devletin Türk devleti olduğu çok açık. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir kısmı ‘ben etnik olarak Türk değilim, ama devletime bağlıyım, sadakatim devletime’ derse buna söyleyecek bir şey yok. 1924 Anayasası’nda vatandaşlık itibariyle, diye yazıyor. Bunu söylemekle her vatandaşa soyu, sopu, etnik farkı fark etmeksizin saygı duyulacağı ifade ediliyor. Üzücü olan, bunun lafzına ve ruhuna uygun davranışlar olmadığı için problemler ortaya çıktı. Bütün bu tartışmaları sona erdirmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor.
AYRIŞMAYA FIRSAT VERMEMEK
(Anadilde eğitim ve yerel yönetimlerin yetkileri tartışması) Bunların hepsi tartışmaya açık şeyler, hepsinin sınırı var. Dikkat edilecek şey, bir taraftan en medeni şekilde gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi herkesin kendi yurdunda devletine sadakati geliştirecek düzenlemeler yapmak; diğer taraftan uzun vadede de ülkenin bir şekilde ayrışmasına fırsat verecek bir noktaya gelmemektir. Bunu herkes görüyor.
YEREL YÖNETİM SADECE BÖLGE DEĞİL
Vatandaşlık tarifi, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması. Yerel yönetim sadece İzmir, İstanbul için geçerli değil. Sadece bir bölge, şehir akla gelmemeli. Benim de içinde olduğum kabinede, 2004’te Kamu Yönetim Reformu tasarısı bütünlük içinde hazırlanmıştı, sonra geri gönderildi, kadük hale geldi. Bu çerçevede bakılabilir.
ŞERHLER FİİLEN GEÇERSİZ
Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’na baktığımızda büyük rahatlık getirecek noktalar var. Orada bazı şerhlerimiz var; ama fiili uygulamada o şerhi zaten aşmışız. Yerel yönetimlerin yüksek mahkemelere gitme hakkına da şerhimiz var, ama uygulamamızda bu hakkı sağlamışız. İstanbul Büyükşehir Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş imar konularında. Burada korkmamak lazım.
MEM-U ZİN’İ NEDEN SAHİPLENMEYELİM
Kültürel mesele de denince, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün kültür varlıkları bizim. Kültür varlıkları somut olduğu gibi soyut da olabilir. Dil, edebiyat, şiir, şairler hepsi Türkiye gerçeğidir. Eski tarihlerden gelen Anadolu zenginliklerini sahiplenirken bunları niye sahiplenmeyelim? Mem-u Zin’i neden sahiplenmeyelim. Bunlar bugünkü anayasa ile bile bu mümkün.
Tarihi gezi
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Portekiz’in başkenti Lizbon’da Sao Jorge Kalesi’nde şehir manzarasını arkalarına alarak hatıra fotoğrafı çektirdi. Ardından UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Sintra kentine geçerek, Sintra Ulusal Sarayı ve Pena Sarayı’nı gezdi. 8. Yüzyıl’da Endülüs Emevileri tarafından inşa edilen yapı üzerine yükselen, Sintra Ulusal Sarayı, 1800’lü yılların sonuna kadar kraliyet ailesi tarafından kullanılmış. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1995’te giren sarayın, bazı bölümlerindeki süslemelerde Türk bayraklı gemiler de yer alıyor. Saray, odalarının duvarlarında bulunan çinilerle dikkati çekiyor. Pena Sarayı’nda ise Türk turistler Gül’ü, “Hoş geldiniz” diyerek ve alkışlayarak karşıladı.