Yanlış hesaplar bozulmaya mahkum

Güncelleme Tarihi:

Yanlış hesaplar bozulmaya mahkum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2019 08:00

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Suriye ve Doğu Akdeniz’de son dönemde yaşadığımız gelişmeler, yanlış hesapların bozulmaya mahkûm olduğunun güncel örneğidir. Bir kez daha altını çiziyorum. Türkiye’nin hiçbir ülkenin topraklarında, hiçbir toplumun özgürlüğünde, çıkarlarında gözü yoktur. Bu böyle biline” dedi. Erdoğan İstanbul’da düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından katılımcıların yer aldığı TRT World Forum’da özetle şunları söyledi:

Haberin Devamı

HÂLÂ BEDELİNİ ÖDÜYORUZ

“Geriye dönüp son bir asır bu coğrafyada neler olduğuna baktığımızda gördüğümüz şudur; bağımsızlığını kendi gücüyle kazanmış, kalkınmasını kendi iradesiyle gerçekleştirmiş Türkiye gibi birkaç ülke dışında herkes mutsuz, sıkıntılı ve zayıftır. Ne tek kaynağı petrol-doğalgaz olan finans gücü, ne toprak ve nüfus büyüklüğü, ne kayıtsız şartsız yeni düzene teslim olma çabası, bu gerçeği değiştirmeye yetmemiştir. Sınırları terle ve kanla değil de masa başında cetvelle çizilerek oluşturulan devletlerin, hiçbir zaman gerçek devlet olamayacağı ortaya çıkmıştır. Özgürlüğün başkaları tarafından verilen bir lütuf değil; hak edilen, uğrunda mücadele edilen, yürek ve bilek gücüyle alınan, ölümüne bir kararlılıkla da korunan kutsal bir değer olduğunu bu süreçte bir kez daha gördük. Türkiye’nin, coğrafyasındaki diğer devletlerden farkı işte burada yatıyor. Biz sahip olduğumuz her şeyin bedelini misliyle ödemiş, hâlâ da ödemeye devam eden bir milletiz.

Haberin Devamı

ZULÜM DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Suriye ve Doğu Akdeniz’de son dönemde yaşadığımız gelişmeler, yanlış hesapların bozulmaya mahkûm olduğunun güncel birer örneğidir. Burada yanlış anlamalara mahal vermemek bakımından bir kez daha altını çizerek ifade etmekte fayda görüyorum. Türkiye’nin hiçbir ülkenin topraklarında, hiçbir toplumun özgürlüğünde veya çıkarlarında gözü yoktur. Bu böyle biline. Böyle bir ithamı kendimize yapılmış en büyük hakaret sayarız. Biz sadece, kendimizin ve ayrılmaz bir parçamız olarak gördüğümüz kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini savunuyoruz. Geçmişinde ne sömürge, ne katliam, ne zulüm, ne yıkım ayıbı olmayan bir milletin başkaca bir gayesi olamaz. Herkes Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Afrika’da, Balkanlar’da başka niyetlerle at koşturuyor olabilir. Ama Türkiye, sadece kardeşleriyle olan kader birliği sebebiyle oradadır. Bu, ‘bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli görenlerin’ asla anlayamayacağı büyük bir erdemdir. Biz hiçbir ayrım yapmadan, zalime ‘zalim’, teröriste ‘terörist’, haksızlığa ‘haksızlık’, zulme ‘zulüm’ demeye devam edeceğiz.

Haberin Devamı

TERÖRLE MASAYA OTURMADIK

18 yıllık görev süremizde biz terör örgütleriyle masaya oturmadık, oturmayız ve oturmuyoruz. Aynı şekilde teröristlerle masaya oturmadık, oturmuyoruz ve oturmayacağız. Başkaları oturabilir, onlar da bizi o kadar ilgilendirmez. Ama bu aynı zamanda uluslararası siyasetin, savaş hukukun, terörle mücadelenin de nereden nereye geldiğini göstermesi açısında çok önemli. Bir taraftan teröre karşı mücadele edeceksiniz, öbür taraftan teröristleri bu şekilde şımartacaksınız. Öyle bir şımartma ki düşünün şu anda Kuzey Suriye’de eğer 30 bin TIR Irak üzerinde silah, mühimmat, araç gereç buraya sokuluyorsa, acaba bu ‘Ben dünyanın en güçlüsüyüm’ diyen bunu neyle izah edecek, bunu bize bir söylesinler. Uluslararası siyasetin neresinde yazıyor, uluslararası savaş hukukunda böyle bir şey var mı bunu bize söylesinler. Yok söyleyemezler. Ama biz susmayacağız. Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği ve sınırlarının güvenliği ile Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü dönüşünün teminini amaçlayan Barış Pınarı harekâtına verilen tepkileri bu çerçevede okumak gerekiyor. Halbuki, artık terör örgütleri kullanılarak ülkelere boyunduruk vurulamayacağı görülmelidir.

Haberin Devamı

HANİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ

İstanbul’da Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda bir medya mensubunun oradaki bir nikâh akdiyle alakalı muamelesini yapmak üzere geldiğinde muhatap olduğu olay herhalde unutulmamıştır. Acaba Batı bu işi kovaladı mı, Amerika bu işi kovaladı mı? Maalesef önce birkaç çatlak ses, sonra kenara bırakılmıştır. Hani düşünce özgürlüğü? Düşünce özgürlüğünün aktörlerine karşı yapılan bu uygulamayı acaba nereye yakıştıracaksınız? Ama bunların tek çıkışı nedir biliyor musunuz? Bizim dolarlarımızdır. Biz dolarlarımızla bu işi hallederiz. Her zaman yaptıkları bu değil mi? Bu. Dolarlarımız var, petrolümüz var. Tek bunların yöneldikleri yol bu. Ben inanıyorum ki düşünce özgürlüğüne inananlar, inanç özgürlüğüne inananlar, o inancını o yeşil dolara asla değişmez.

Haberin Devamı

ÇARPIK DÜZENİN SONUNA GELİNDİ

Karanlıkta göz kırpılarak perde arkasından toplumları yönetme devri kapanmıştır. Diplomasinin sadece güçlülerin baskı aracı olarak kullanılmaya devam edilebilmesi mümkün değildir. Darbeler dahil her yol mubah sayılarak kurulan çarpık düzenin artık sonuna gelinmiştir. Özellikle de küresel sistemin en zayıf halkasını oluşturan ekonomik ilişkilerin, siyasi hedeflerin silahı haline dönüştürülmesi, adeta intiharla eş anlamlıdır. Ülkemiz son 6 yılda tüm bunları bizzat yaşamış, bedelini ödemiş, yanlışlığını ortaya koymuştur. Daha acısı ise bu mücadeleyi neredeyse tek başımıza yürütüyor olmamızdır. Uluslararası toplumdan, ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesi noktasında maruz kaldığı siyasi, diplomatik, ekonomik vandallıklara karşı güçlü bir duruş sergilemesini beklerdik. Maalesef, bu konuda derin bir hayal kırıklığı, derin bir üzüntü içindeyiz.

Haberin Devamı

HER ŞEY 5 DAİMİ ÜYE İÇİN

Dünyayı 5 daimi üyenin bir tanesinin iki dudağı arasına mahkûm etmek insani, adil değildir. Kaç üyesi var, 196, 95. Hani şu anda geçici üyeler var ya. Bazı devletler geçici üye olmak için yarışıyorlar. Olsan ne olur, olmasan ne olur. Senin el kaldırmaktan başka bir görevin yok. Hepsi o 5 üye için, hatta biri içindir. Bu reformun yapılması lazım. Yeni dünya düzenini, bir önceki gibi zulüm ve acı üzerine değil, adalet ve barış üzerine kurmak istiyorsak, önce bu konuda anlaşmamız ve birlikte hareket etme iradesini göstermemiz şarttır.”

HANİ SİZ TERÖRE KARŞIYDINIZ

Tüm Batı teröristlerin yanında yer aldı ve hepsi birlikte bize saldırıyor. NATO ülkeleri dahil, Avrupa Birliği ülkeleri dahil. Hani siz teröriste, teröre karşıydınız? Ne zamandan beri terörle beraber hareket etmeye başladınız? Bu terör örgütleri PYD, YPG NATO’ya üye oldu da bizim mi haberimiz olmadı? Bu nasıl bir iştir, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır. Teröre karşı olanlar bunun ispatını yapmak zorundadır. Terör ve sığınmacı sorununun çözüm yolu, duvarları yükseltmekten, tel örgüleri tahkim etmekten geçmiyor. Karşımızdaki mesele her şeyden önce bir insanlık meselesidir; insan olmakla zalim olmak arasındaki çizginin ne tarafında durduğunuz meselesidir. Bu büyük sıkıntının yükünü sadece mağdurların ve şartlarını zorlayarak onlara gönüllerini açanların sırtına yüklemeye kalkmak adaletsizliktir, haksızlıktır, bencilliktir. Hem küreselleşmenin nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp, hem de bu süreçteki çarpıklıkların bir ürünü olan sorunları reddetmek, sağlıksız bir ruh halinin işaretidir. Yeni dünya düzeni, işte böyle bir iklimde şekilleniyor.

ATILMASI GEREKEN ADIMLARI ATACAĞIZ

Bildiğiniz gibi 120 saatlik şu anda bir ara durumu var. Dolayısıyla bu 120 saatin artık büyük bir bölümü sona erdi. Şimdi yarın (bugün) bizim bir Rusya, Soçi ziyaretimiz var. Bu ziyarette Sayın Putin’le bu süreci ele alacak, ondan sonra da atılması gereken adımları atmış olacağız.

KATILMAYARAK BÜYÜK FIRSATI KAÇIRDILAR

Küresel düzeyde bunalımların yaşandığı böylesi bir dönemde, meseleleri bir araya gelerek konuşabilmeyi, tartışabilmeyi ve çözüm önerileri üretebilmeyi gerçekten önemsiyorum. Demokrasinin ve adaletin tesisi, dünyadaki farklı sesleri bir araya getirmekten ve özgür bir tartışma ortamı oluşturabilmekten geçiyor. Daha önce katılacaklarını bildirdikleri halde, Barış Pınarı harekâtını gerekçe göstererek programlarını iptal edenler, aslında bu büyük fırsatı kaçırmışlardır. Türkiye’nin bölgeyi terörden arındırmak için başlattığı Barış Pınarı harekâtını protesto amacıyla konuşma yapmaktan vazgeçenlerin demokrasiyi hazmedemediklerini düşünüyorum ve terör örgütlerine de destek verdiklerini düşünüyorum. Bu tiplerin teröre karşı olduklarını hiçbir yerde anlatmalarına gerek yok. Eğer karşıysan işte platform burası. Gelirsin burada teröre karşı olduğunu bütün her şeyiyle, belgeleriyle ortaya koyarsın. Forumda pek çok farklı fikir ve dünya görüşünden insan bir araya gelmişken, bu tavır hiçbir demokratik değer ve etikle uyuşmuyor.

KENDİMİZ İÇİN NE İSTİYORSAK

Türkiye, sadece bölgesinde değil dünyanın dört bir yanında sorumluluğunun gereğini yerine getirmek için şartlarını sonuna kadar zorluyor. Biz bunun için Suriye’deyiz. Bunun için Balkanlar’dan Güney Asya’ya kadar kadim coğrafyamızın her köşesindeyiz. Bunun için Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar her yerde bize uzatılan ellere karşılık vermenin çabası içindeyiz. Bunun için ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyoruz. Bunun için gelin Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, küresel sistemin lokomotif kuruluşlarını yeniden yapılandıralım diyoruz. Kendimiz için ne istiyorsak tüm insanlık için de onu istiyoruz. Çünkü biz Türkiye’yiz. Çünkü biz insanlık ailesinin kadim mirasının günümüzdeki en güçlü temsilcisiyiz. 

LOZAN, KABUL EDECEKLERİMİZİN ASGARİSİYDİ

Anadolu’daki mutlak siyasi hâkimiyetimizin geçmişi, 1071 Malazgirt Zaferi’ni esas alacak olursak, bin yıla yaklaştı. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninde, Türk milletine ve devletine yer verilmemişti. Anadolu’nun içinde küçük bir alana sıkıştırılan; siyasi, ekonomik ve askeri olarak tam manasıyla bitirilmiş bir devletçiği, bize adeta bahşetmişlerdi. Millet olarak bu zilleti elbette kabul etmedik. İstiklal Harbimizi zaferle sonuçlandırmamızın ardından Lozan’da varılan mutabakat, kabul edebileceklerimizin asgarisini oluşturuyordu. Öyle ki, Samsun, Erzurum, Sivas ve Ankara hattında şekillenen istiklal mücadelemizin hedefi olan Misakı Milli sınırlarımızdan dahi ciddi fedakârlık yaparak bu neticeye ulaşmıştık. Hiç şüphesiz, bu tür esneklikleri dönemin şartları içinde düşünmek, değerlendirmek, yargılamak gerekir. Bunu yapacak olan da tabii ki tarihçilerdir. Bugün bize düşen görev; milletimizin Anadolu’daki bin yıllık varlığına ve gücüne uygun şekilde yeni hedefler, yeni vizyonlar ortaya koyarak yolumuza devam etmektir.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!