Güncelleme Tarihi:
İklim krizinin etkilerini dünyanın her noktasında farklı şekilde görüyoruz. Bir tarafta kontrol altına alınamayan büyük yangınlar, bir tarafta önüne gelen her şeyi silip süpüren sel felaketleri.
Türkiye de iklim krizinden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alıyor. Birkaç gündür gözümüz kulağımız Karadeniz Bölgesi'nde Kastamonu, Bartın ve Sinop'ta yaşanan ve maalesef oldukça büyük can ve mal kaybına yol açan sellerde. Sellerden çok kısa bir süre önce de 15 gün boyunca devam eden orman yangınları yüreğimizi yaktı, hepimizi çok korkuttu.
Nihayet dün Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin Twitter hesabından yaptığı "Tarihimizde gördüğümüz en büyük orman yangınlarını yaşadığımız bu süreçte, son halka olan Muğla Köyceğiz yangınını da ormanın kahramanlarının büyük bir özverisiyle kontrol altına aldık. Böylelikle ülkemizde gerçekleşen büyük yangınların hepsini söndürmüş olduk" açıklamasıyla bir nebze olsun rahat bir nefes aldık.
Ancak orman yangınları söndürüldükten sonra da büyük tehlikelere kapı açabiliyor. Uzmanlar, yanan alanlarda önümüzdeki aylarda meydana gelecek sağanak yağışlar sonrası heyelanlar yaşanabileceğini söylerken, bu suların derelere akmasıyla su kaynaklarını da tahrip edebileceğine dikkat çekiyor.
Bütün bu başlıkları ve çok daha fazlasını, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Prof. Dr. Hüseyin Dirik hurriyet.com.tr okurları için değerlendirdi...
ŞİDDETLİ YAĞIŞLAR SONRASI SEL VE HEYELANLAR OLABİLİR
Akdeniz Bölgesi’nde sonbahar aylarıyla birlikte şiddetli sağanak yağışlar görüldüğünü, yağışların kışa doğru daha da arttığını söyleyen Prof. Dr. Tolunay, “Yanan alanlarda önümüzdeki aylarda şiddetli sağanak yağışlar sonrasında sel ve heyelanlar olabilir. Sel görülmese dahi çıplak toprağın taşınmasıyla erozyon olabilir. Hatta daha da tehlikelisi yanan ağaçların külleri su kaynaklarına kadar ulaşıp, suları geçici de olsa kirletebilir” dedi.
DERELERDEKİ BALIK YAŞAMI DA ETKİLENEBİLİR
Yangından sonra toprak yüzeyi yanan alanların bitki örtüsünden yoksun kaldığına değinen Prof. Dr. Dirik de “Yağışlardan sonra bu bölgelerde yüzeysel akışın hızlanması ve yüzeydeki ince toprak tabakalarının derelere taşınması beklenir. Bunun sonucunda dereler çamurlu akacak ve dolayısıyla derelerdeki balık yaşamı da bundan zarar görecek” ifadelerini kullandı.
BİTKİ ÖRTÜSÜ FELAKETLERİ ENGELLEYEBİLİR
Yangının bölgede yeni felaketlere yol açıp açmayacağını sorduğumuz Tolunay, uzun vadede yeni felaketler beklenmediğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Eğer yanan alanlarda önümüzdeki aralık ayına kadar yanmış ağaçlar toplanır ve süratle koruma altına alınırsa, mart ayına kadar o bölgelere bitki örtüsü geldiğini göreceğiz. Dolayısıyla bitki örtüsünün gelmesi de büyük felaketlerin ortaya çıkmasına engel olacak.”
Dirik de felaket boyutunda taşkınlar beklemediğini söyleyerek, “Önceye göre toprak taşınması, suların bulanık akması, yüzeysel yağışların hızlı olması ve yüzeysel erozyon normaldir. Bitki örtüsünün oluşmaya başlamasıyla gittikçe azalır. Bu kaçınılmazdır ve her yangın sonrası olabilir” dedi ve ekledi:
“Geniş ölçekli yangınlar her zaman oluyor ve sonrasında yağışlarla beraber toprak yüzeyinde otsu bitkiler hemen yerleşmeye başlıyor. Yanan ağaçların iğne yaprakları dökülüp toprak yüzeyini örtecek. Yangın sonrası çalışmalarında ise yanan ağaçların kesilip saha dışına çıkarılması işlemleri esnasında özellikle kozalaklı dallar eş yükselti eğrilerine paralel yönde alana dağıtılacak. Bunlar da yağış sularının hızını kesecektir.”
KÜLLER YAĞIŞLARLA TAŞINMAZSA TOPRAK İÇİN FAYDALI BİLE OLABİLİR
Yangınlardan sonra katılaşan toprağın yağmur sularını emmekte zorlanması da bekleniyor.
Ancak ormanların tekrar yeşermesi ve toprağın akıbeti hakkında genelleme yapmaktan kaçınmak gerektiğini ifade eden Tolunay, “Toprak özelliğinin bozulması genellikle yangının şiddetine, sıcaklığın ulaştığı maksimum değere ve toprak özeliğine göre değişir. Toprak çok killi ve çok yüksek derecelerde yandı ise yağmurları tutmakta zorlanabilir” ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte Tolunay ve tam tersinin de mümkün olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Eğer düşük sıcaklıklarda yandı ise ve küller yağışlarla taşınmazsa, toprağın besin maddelerince zenginleşmesini de sağlıyor. Yanan bitki artıklarında bulunan magnezyum, potasyum ve kalsiyum gibi elementler toprağa karıştığı için bitkiler bunlardan yararlanıyor.”
OLUMSUZ ETKİLER ELBETTE OLACAK
Bu bölgelerde geçmişte de belirli aralıklarla yangınlar yaşandığını ve doğal olarak bir tahribat meydana geldiğini söyleyen Dirik, “Yangınların yarattığı olumsuz etkileri yoğun bir şekilde göreceğiz ama yıldan yıla azalacak” diye konuştu.
Tolunay ise “Önceki yangınlarda da gözlemlenenlere göre yangın sonrasında hiç müdahale edilmese bile toprak özellikleri birkaç yıl içerisinde eski haline geliyor” diyerek yüreklere su serpti.
ORMANLAR 10 YILDA DA TOPARLANABİLİR 80 YILDA DA…
Yanan alanların bazılarının 10 yılda toparlandığını ancak bazılarının 80 yılda bile onarılamadığını ifade eden Dirik, “Toprağın sığ olduğu, eğimin yüksek olduğu alanlarda bitkilerin yeşermesi pek de kolay olmaz. O bölgelerde uzun zaman ağaçların yerleşemediğini görebiliriz. Ama toprağın derin ve verimli olduğu yerlerde hayat sonbahardan itibaren belirmeye başlayacak. Ekosistem oluşmasa bile belli bir ağaç varlığının alana yerleşmesi 15 yıl içinde başlayacaktır” dedi.
SEL VE HEYELANDAN KORUNMAK İÇİN BUNLARA DİKKAT
Dirik, yangın bölgelerindeki yanan ağaçların süratle alandan çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, “Bunların ince ve kalın dalları eş yükselti eğrilerine paralel hatlar şeklinde alanda yerleştirilirse suyun hızlı akmasına engel olup erozyonu engeller. Özellikle çok eğimli alanlarda terasların yapılması büyük önem taşır. Her yerde bu yoğunlukta bir önleme gerek yoktur. Alanın durumuna göre karar vermek gerekir” ifadelerini kullandı.