Güncelleme Tarihi:
Nüsu’nun üç bin yıllık geçmişi olduğu, 400 yıl boyunca da kullanıldığı tahmin ediliyor. Kadınların, erkeklerden gizledikleri duygularını paylaşmak için kullandıkları işaretlermiş Nüsu…
Kadınlar erkeklerden hangi duygularını gizlerler? Bazen aşklarını, bazen nefretlerini, bazen öfkelerini, bazen tutkularını… Bazen onları ne kadar sevdiklerini söyleyemezler, bazen küçük bir tartışma yüzünden hayatlarından silerler. Kadının kalbi değil, beynidir kırılgan olan. Sevgiyi kalbinde, nefreti beyninde yaşar. O yüzden kalbinde affetse de beyninde parçaları birleştiremez…
Çin'in orta kesimindeki Hunan eyaleti ve güneydeki Guangsi Cuang Özerk Bölgesi'nde yaşayan kadınlar kendi aralarındaki yazışmaları bu dilde yapmışlar. Yüzlerce (hatta binlerce yıl) yıl bu dili bir sır gibi saklamışlar. Hiçbir erkeğe öğretmemişler. Tek istisna bugün 80 yaşında olan Zhou Shuoyi. Nüsu dilini sözlük haline getiren adam. Shuoyi, bu sözlüğe tam bin 800 karakter sığdırmış.
Nüsu dilinin son temsilcisi Yang Huan, ‘kadınlara özel dilin yaşayan fosili’ olarak kabul edilmiş. 1995’te, 4. Dünya Kadınlar Konferansı’na katılmış. Nüsu dilinde yazdığı mektuplar, şiirler ve sözler, bu yılın başlarında Pekin'deki Qinghua Üniversitesi tarafından yayınlanan bir kitapta toplanmış.
Yan Huan’ın ölümü, 20 Eylül’de Yeni Çin Haber Ajansı tarafından dünyaya geçildi. Medyamızın ya gözünden kaçtı ya da önemsemedi. Belki de kadın dili yerine kadın bedeni üzerinde yoğunlaştıklarındandır.
Haberi, ABD’deki Türklerin üyesi olduğu e-posta grubu kendi iç yazışmasında kullandı. Oradan da diğer gruplara yayıldı. Ben haberi, üyesi olduğum bir kadın e-posta grubunda gördüm. Aynı grupta kadınlara bir de çağrı yapılıyordu. Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ı protesto etmek!
Protestonun nedeni “Erdoğan’ın kadın dilinden anlamaması”.
Erdoğan, TCK görüşmeleri öncesinde Ankara’da eylem yapan 80 kadın örgütünün temsilcilerini (ve bu örgütlere üye olan binlerce kadını) “marjinal kadınlar” olarak tanımladı.
Bu kadınlar yürüyüş sırasında ellerinde pankartlar taşıyorlardı. Erdoğan’ın tepkisi bu pankartlaraydı. Pankartlarda şunlar yazılıydı: “Bedenimiz bizimdir… Bekaret kontrolüne son… Kadın katliamı töre değil, cinayettir… Bedenimiz, cinselliğimiz, namusumuz bizim. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizim...”
Erdoğan, geçtiğimiz hafta, AKP’li kadınlara “ailenin anlam ve önemi üzerine” yaptığı konuşma sırasında pankartları ve eylemci kadınları şöyle değerlendirdi: “Bizim ahlak değerlerimiz içine sığmayacak pankartlara ben Türk kadını adına alkış tutamam, evet diyemem. Çünkü Türk kadını o ahlak değerleri ile güçlü olmuştur, onunla güç kazanmıştır. Sadece belli bir marjinal grup Türk kadınının bütününü temsil ediyor diye bir anlayış yok.”
“Marjinal” kadınlar pankartları Nüsu dilinde yazmamışlardı. Türkiye’de kadınların, erkeklerin (toplumun) aralarında anlaşmak için kullandığı “tek” dil olan Türkçe’yi kullanmışlardı. Kadınlar bu pankartlarda yalnızca “bedenimiz bizimdir” diyorlardı. İşte Erdoğan “bu dili” anlayamadı.
AKP’li kadınlara da bu dili anlamamaları, bu dilden konuşmamaları çağrısını yaptı. Sanki o kadınlar Türkiye’de yaşamıyor. Erkek dayağı yemiyor, taciz edilmiyor, bekaret testine gönderilmiyor, töre-namus cinayetine kurban gitmiyor, aynı işi yapan erkekten daha az maaş almıyor, çalışıyorsa evin işini de yapmak zorunda kalmıyor, bakire çıkmazsa aşağılanmıyor… Sanki siyasetçiler bazılarının baş örtüsü ve tümünün de bacak arası üzerinden siyaset yapmıyor.
Bu durumda ne düşünürsünüz? Demek ki Başbakan’a göre kadının bedeni kocaya, babaya, ağabeye, amcaoğlunu, teyze oğluna vs. ya da “erkek devlete” ait. Onlar bu beden üzerinde istedikleri tasarrufu yapabilirler. Kadın, kendi bedeni üzerinde hak iddia edemeyecek kadar aciz bir yaratık! Bunu istediği zaman “ne dediği anlaşılmaz”. Hem de hangi dili kullanırsa kullansın. Bu pankartları okuyanlar “ne anlamak istiyorlarsa onu anlayıp”, “ne anlatmak istiyorlarsa onu anlatırlar”.
Zaten Erdoğan ne diyor? “Pankartlara ben Türk kadını adına alkış tutamam”. Kendi adıma, benim adıma konuşma, bedenimi ne şekilde kullanacağımı anlatma hakkını Başbakan’a vermiyorum. Bedenim benim ve Türk ahlak değerleri bunun tersini söylüyorsa, o sözleri bunu söyleyenlere iade ediyorum.