Yanarım, yanarım toprağıma yanarım

Güncelleme Tarihi:

Yanarım, yanarım toprağıma yanarım
Oluşturulma Tarihi: Kasım 11, 2000 00:00

İlyas ÖZGÜVENTORBALI ve Kemalpaşa yönünden İzmir'e gelirken yolun sağına, soluna bir bakın. ‘‘İnsan diksen yeşerecek’’ kadar verimli topraklarda binalar, depolar, fabrikalar yükseliyor. Yürek kaldıran bir görüntü. 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü nedeniyle bu hafta toplantılar, paneller, tartışmalar düzenlendi. Bu arada Hürriyet EGE'ye de Şehir Plancıları Odası, ‘‘Yaptığı yayınlarla kent planlaması ve kentsel sorunların gündeme taşınmasında katkılarından dolayı’’ Kent Planlama Basın Ödülü verdi. Yıllarca belediye muhabirliği yapan bir gazeteci olarak bu ödülü Hürriyet EGE adına almak benim için çok anlamlıydı. GELELİM gerçeklere. Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Necati Uyar iğneyi kendisine batıranlardan. İzmir'deki bir toplantıda kentlerin çarpık yapılanmasında şehir plancılarının rolüne dikkat çekerken, ‘‘Özellikle etik konusunda yeterli eğitimi alamamış şehir plancıları, mezuniyetinden sonra çok kısa süre içinde, son yıllarda beyinlerine kazınan iş bitiricilik ve köşe dönmecilik gibi ideallerin etkisi altında kalmaktadır. Şehir plancıları kamu adına ve yararına, özgürce, etik planlama kararı üretme sürecini yaşamaları gerekirken, bazı çevrelerce sermayenin ve rantiyenin ‘Tetikçisi’ olmaya zorlanmaktadır’’ diyerek içinde bulunduğumuz durumu özetliyor. SANAYİCİSİYLE, gazetecisiyle, belediye başkanıyla, mülki amiriyle, inşaat mühendisiyle, mimarıyla hepimiz Necati Uyar kadar cesur olmalıyız. Önce şapkamızı önümüze koyup, ‘‘Hep şikayet ediyorum da bu çirkinliğe benim katkım ne oldu’’ diye düşünmeliyiz. HUKUKU planlama ilkelerini hiçe sayan beton yığınlarını, ‘‘O kadar para harcanmış yıkmak günah olur’’ diye savunmak, kendi görüşlerinde olmayanları da ‘‘Hain’’ ilan etmek, geleceğimize yapılan en büyük kötülüktür. ‘‘Önce kalkınalım, sanayileşelim, sonra çevre ile ilgileniriz. Avrupa da böyle yaptı’’ düşüncesi ile yıllardır ülkeyi yöneten geri kafalı politikacılar devrini artık kapatmalıyız. TORBALI'dan, Kemalpaşa'dan İzmir'e gelirken yolun sağına soluna biraz daha dikkatle bakın. Türkiye'nin değil, dünyanın en verimli toprakları üzerinde yükselen binaları, fabrikaları, işe yaramaz depoları gördükçe ne hissediyorsunuz? Zeytin, meyve ağaçları kesilerek kondurulan iğrenç binalar geleceğimizin sırtına saplanan bir bıçak değil mi? Sadece İzmir mi? Denizli'de, Manisa'da, Aydın'da, Balıkesir'de de durum farklı mı? ÇEVRECİLER yıllarca kıyı şehirlerindeki, deniz manzaralı tepelerdeki yapılaşmaya dikkat çekti. Elbette buralardaki betonlaşma da çok önemli, ama asıl cinayet kimsenin ilgilenmediği iç kesimlerindeki tarım alanlarımızda işlendi. Yıllar sonra Kemalpaşa'nın kirazını, Torbalı'nın sebzelerini artık pazar tezgahlarında göremediğimizde, belki bu konuyla ilgilenmeye başlayacağız, ancak her şey çok geç olacak. DEPREM felaketinde yaşadık. Sanayi kuruluşlarının yer seçiminde gerçekçi davranılmaması sonucu ülke ekonomisi büyük yara aldı. Sanayici ve işadamları da bundan böyle atacakları her adımda, milli ekonominin yanı sıra kendi can güvenliğini de düşünmek zorunda. Çünkü doğa kendisine yapılan kötülüğü hiç bir zaman affetmiyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!