Yakında kalite patlaması yaşanacak

Güncelleme Tarihi:

Yakında kalite patlaması yaşanacak
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 1998 00:00

Haberin Devamı

Levent Semerci, Özlem Tekin'den sonra Meltem Cumbul'a çektiği kliple gündeme geldi. 31 yaşında, sekiz yıldır Avrupa'da reklam ve pop-promo (video-klip) yönetmenliği yapıyor. Avrupa'da üniversitedeki lakabı olan Levidi ismini kullanıyor. MTV Europe, yayına başlarken onun çektiği kısa tanıtım filmlerini kullandı. Çektiği kliplerden 13'ü MTV'de, diğerleri de MCM gibi diğer uluslararası müzik kanallarında yayınlandı. Video kliplerde ya görüntü bombardımanı vardır ya da bir öykü anlatılır. Levent Semerci ise durağan veya ağır hareket eden çarpıcı görüntüler, resimler sunuyor izleyenlere. Resmin ardındaki öyküyü tahmin etmeye çağırıyor. Örneğin, MTV Europe için çektiği kısa filmlerde, siyah beyaz ekranda bazen zayıf çocuklar, bazen çaycı teyzeler görülüyor. Kamera el, yüz, dokunuş gibi detaylara girip çıkıyor, hüzünlü bir melodi eşliğinde. Levent Semerci, her sabah 06:00'da kalkıp saat 10:00'a kadar yanından hiç ayırmadığı dizüstü bilgisayarına yeni fikirlerini not ediyor. Kamerayı da mümkün olduğunca elinden düşürmüyor. Her çalışmadan sonra üç gün boyunca dinleniyor ve hatalarını gözden geçiriyor. ‘‘Team Levidi London’’ adını verdiği ekibiyle de sık sık biraraya gelerek ‘‘gelecekte ne olacak?’’ konulu beyin fırtınası toplantıları yapıyor. Semerci, ismini vermediği bir Türk müzisyene daha klip çekecek yakın zamanda. En çok heyecanla anlattığı yeni projesi ise Türk motiflerini kullanan çılgın bir İngiliz modacının tanıtım filmi.

Nasıl gittiniz Avrupa'ya?

- 1990'da Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü'nü bitirdim. Sonrası klasik göçmen hikayeleri. Parasız pulsuz yaşadık bir süre. Önce Fransa'ya gittim, fotoğrafçılık dönemim oldu orada. Sonra Almanya'ya geçtim. Ondan sonra Londra, Almanya arası mekik dokudum. Güney Afrika'da, Mısır'da, İstanbul'da, Malta'da çalıştım. Şimdi Londra'ya yerleşmeye hazırlanıyorum. Londra bana İstanbul gibi geliyor.

Ne yaptınız oralarda, asistanlık mı?

- Hayatım boyunca asistanlık yapmadım. Asistanlık yurtdışında bir meslek. Yönetmenliğe geçiş basamağı değil. Ben yönetmen yardımcısı değil, yönetmen olmak istiyordum. Başka bir işte çalışarak para kazanmayı tercih ettim. Almanya'da diskoda kapı görevlisiydim mesela. Oradan kazandığım parayla bütün bir ekibi kiralayıp kendi başıma işler yaptım. Sonra onları oraya buraya gönderdim.

Peki nasıl parladınız? Kendiniz nasıl kabul ettirdiniz?

- Max dergisi, genç yetenekler aranıyor diye bir kampanya başlatmıştı. Ben yaptığım deneysel işleri gönderdim. Türk motifi ağırlıklıydı çalışmalar. Ama öyle kilim motifi değil. Güncel insan portreleri vardı. Seçilenler arasında ben de vardım. Dergi bana Dole'la çalışacaksın dedi. Dole MTV'deki kliplerin yüzde 50'sini çeken büyük bir şirket.

AVRUPALI ÖNYARGILI

Ne yaptınız orada?

- Her hafta sonu bana 4-5 kaset gönderdiler. Albüm ve şarkıcı hakkında bilgiler, eski video-kliplerle birlikte. Ben de bir yıl boyunca klipler için yüze yakın konsept hazırladım. Sparks'tan Nena'ya, Scatman John'a kadar.

Çekim aşamasında yoktunuz yani?

- Yoktum. Avrupa'da iş o kadar profesyonelce yapılıyor ki, ben konsepti verdikten sonra işim bitiyordu. Klibi başka yönetmenler çekiyordu. Onun için şimdi bir ekibim var. Yapacağım işlerin konseptini kendim yazıyorum. Çekim ve diğer aşamaları da ekibimle hallediyoruz.

Hep sizin dediğiniz mi oluyor?

- Başta müşteriyle konuşuyoruz. ‘‘Özel istediğin bir şey var mı?’’ diye soruyorum. Ondan sonrasına karıştırmıyorum. Sonuçta bu reklam filmi sanatsal bir çalışma değil. O yüzden bunlar çok katı kurallar olarak gelebilir. Ama video klipler Avrupa'da görsel estetiği tamamen değiştirdi. MTV'yle gençler görsel anlamda güce kavuştu. Başında müthiş paralı 70 yaşında bir patron var ama adamın evinde Bob Marley'in fotoğrafları var. Adam herşeyi gençlere bırakmış.

Baştan itibaren serbest mi çalıştınız?

- Evet. Freelance Avrupa'da daha popüler. Beni İngiltere'de temsil eden dört şirket var. Almanya'da Avrupa'nın en büyük prodüksiyon şirketlerinden Marken'le anlaşmam var. Yine Almanya'da Tempo Media var.

Peki hiç uyum sağlama süreniz olmadı mı? Zorluk çekmediniz mi?

- Çektim tabii. Avrupalı'da kesinlikle önyargılı bir bakış var. Sevgilin olacak, onunla bir ay yaşayacaksın. Ondan sonra senin, Arupalı demeyeyim de, gelişmiş bir homo-sapiens olduğunu kabul edecek. Türk olmak benim işime yaradı ama. Ben onlara farklı yüzler getirdim. Kafalarındaki ‘‘insan’’dan farklı olarak onlara ‘‘gerçek insan’’, vitamini az insan suratları verdim. Şimdi rahatım, her yerden iş yağıyor.

Nereden mesela?

- Grey Reklam Ajansı her yıl bir ‘‘genç yönetmenler portföyü’’ hazırlar. Bu sene beni de seçtiler. Grey'in bütün yaratıcı yönetmenlerine bir sinema salonunda beni tanıtırken, Meltem Cumbul'un klibini gösterdiler. Demek istediğim, burada yaptığım işle orada yaptığım iş arasında bir fark yok.

Bu iş Türkiye'de nasıl yürüyor?

- Hem Özlem Tekin'in, hem Meltem Cumbul'un klipleri dünya standardında işler. Ve bunların herşeyi Türkiye'de hazırlandı. Teknik altyapı olarak hiç bir eksiklik yok. Çok yetenekli insanlar, ekipler var. Üstelik buradaki şarkılarda Avrupa'da olmayan dramatik, sinematografik bir yapı var. Burada şarkı sözlerinden yola çıkarak görsel anlamda müthiş şeyler yapabilirsiniz.

Neden çok iyi şeyler yapılmıyor peki?

- Bir kere 80 sonrası bir kuşak silindi. Mesleklerinde çok iyi olacak insanlar öldürüldü, hapse atıldı. Bilinçleri sakatlandı. Onlardan çok iyi işler beklemek olanaksız. Şimdi yeni bir kuşak geliyor, iyi işler yapabilecek. Dergilerde falan güzel şeylere rastlıyorum. Müthiş müzisyenler var. Yakında görsel ve işitsel anlamda bir kalite patlaması yaşanacağını umuyorum Türkiye'de. Umuyorum çünkü bu ülke gençlerini çok kolay harcıyor. Benim de gitmemim nedenlerinden biri bu.

Bu dönem fırtına öncesi sessizlik mi diyorsunuz?

- Daha çok şuna benzetebiliriz. Daha önce çektiğim bir belgeselde vardı. Doğuştan sağır altı yaşındaki çocuklara duymalarını sağlayacak bir alet takıyorlar. Çocuklar birden birebir ses bombardımanı altında kalıyor. Bir kuş sesiyle, bir fren sesini ayıramıyor. Çoğu kısa bir süre sonra aletleri çıkarıp atıyor. Aletleri kullanmaya devam eden çocuklarsa bir yıl sonra sesleri ayırt etmeye başlayabiliyor. Türkiye işte bu zorlu bir yıllık dönemde. İnsanlar, bir süre sonra iyi ve kötüyü ayırt etmeye başlayacak.

Sponsorluk olayı abartılmıyor mu Türkiye'de?

- Avrupa'da eğer direkt reklama girecek bir şey varsa klipte, ne MTV ne de diğer müzik kanalları yayınlamaz. Bunun kötü bir tecrübesini ben de yaşadım. Haberim olmadan ben yurtdışındayken klipte bir değişiklik yapmışlar. Neyse ki, sanatçının ve prodüktörün çabalarıyla bu değişti. Tam olarak Türkiye'deki şartları bilmiyorum ama taşlar yerine oturmamış gibi. Müzik şirketlerinin sponsora ihtiyaç duymaması gerekir. Bir sanatçının klibinde bilmem ne parfümüyle veya başka bir şeyle görünmesi hoş değil.

Çekeceğiniz kliplerde müzik türü ayırdediyor musunuz?

- Hayır. Hangi tür olursa olsun, bende birşeyler uyandırıyorsa, aklıma hemen birşeyler geliyorsa çekerim. Türkiye'de özellikle Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses'e klip çekmek isterim. Bunun garip bir tarafı yok, Türkiye'nin soul müziğini yapıyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!