Güncelleme Tarihi:
Antalya'nın Serik ve Manavgat ilçelerine bağlı köyleri etkileyen yangın alanında incelemelerde bulunan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Avcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede orman alanı yüzdesinin çok fazla olduğunu söyledi.
Sadece Manavgat'ın Taşağıl beldesine bağlı Sağırin köyünde 4 bin 500 hektar orman alanı bulunduğunu dile getiren Avcı, bu oranın yanan miktarın dörtte biri olduğunu kaydetti.
Yangından etkilenen alanın 20 bin hektar olduğunu tahmin ettiğini belirten Avcı, bunun yüzde 80'inin yoğun orman olduğunu vurguladı.
Avcı, Antalya'daki orman yangınının, Türkiye'nin en büyük orman yangını olabileceğini savundu.
“YAKIN ZAMANDA YANAN ALANLAR TEKRAR YANDI”
Yangın bölgesindeki ekosistemin asli ağaç türü kızılçam olan tipik Akdeniz ikliminin floristik yapısını taşıdığını dile getiren Avcı, bölgede insan eliyle kurulmuş yapay orman oranının çok yüksek olduğunu kaydetti.
Doğal, nispeten daha yaşlı ve seyrek orman alanlarının genellikle üst rakımlarda bulunduğunu ifade eden Avcı, alt rakımların daha çok genç ve sık yapay kızılçam ormanlarından oluştuğunu söyledi.
Yangında daha çok 10-20 yıllık genç orman alanlarının zarar gördüğünü belirten Avcı, “Yanan orman alanı içinde daha geçen yıl ve hemen önceki yıllarda yanan ve ağaçlandırılan oldukça genç ağaçlandırma sahaları mevcut. Bu yerler tekrar yanmıştır” dedi.
Yangının ekosistemi ciddi ölçüde etkilediğini ve bu etkilerin birkaç yıl boyunca görüleceğini ifade eden Avcı, özellikle yanmanın şiddetli olduğu genç orman alanlarında yüzde 100 oranında yanma ve ölüm gerçekleştiğini söyledi.
Yangın nedeniyle mineral toprak tabakasının tamamen açığa çıktığını kaydeden Doç. Dr. Avcı, özellikle eğimin yüksek olduğu bu alanlarda az da olsa meydana gelecek erozyonla oluşacak toprak akışının Köprü Çayı'nda bulanık görünüme neden olacağını vurguladı.
Yangın nedeniyle bölge faunasının olumsuz etkilendiği dile getiren Avcı, “Birçok hayvan doğrudan yanmak suretiyle, birçok hayvan da barınak ve besinlerinin yanmasıyla yangından büyük ölçüde zararlı çıkacaktır” diye konuştu.
Yangın nedeniyle toprağın olumsuz etkilenmeyeceğini dile getiren Avcı, aksine ormanın gelişebileceği kalsiyum gibi elementlerin açığa çıkacağını, azot gibi minerallerin toprağı zenginleştireceğini söyledi.
Bölgenin tipik Akdeniz flora elemanlarıyla kaplı olduğuna işaret eden Avcı, yangından dağ adaçayı, akyıldız, altınotu, çalba ve sığır kuyruğu gibi endemik bitkilerin de etkilendiğini kaydetti.
Endemik bitkilerin özellikle Karabük köyünde yüksek yerlerde bulunduğunu ifade eden Avcı, “Yangın diğer türler gibi endemik türleri de olumsuz etkilemiştir” dedi.
Alanın biyoçeşitliliğinin ilk yıllarda artacağını belirten Avcı, hayıt, mersin, söğüt, zakkum, menengiç, ılgın, laden gibi türlerin hemen alanı kaplamaya başlayacağını kaydetti.
Avcı, “Hatta yangından önce görülmeyen bazı türler kendini gösterecektir. Özellikle yangında rizom ve soğanları etkilenmeyen geofit bitkiler hızla ortaya çıkacaklardır” dedi.
Yanan alanların ağaçlandırılması ve kızılçamın baskın tür haline gelmesiyle bölgenin bitki yapısının yangın öncesine dönmeye başlayacağını dile getiren Avcı, bunun 5-10 yılı alacağını söyledi.
YANGINA DAYANIKLI ORMANLAR
Bölgenin iklim koşulları nedeniyle yangın riskiyle sürekli karşı karşıya olduğunu belirten Doç. Dr. Avcı, yeni bir ağaçlandırma planına ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Bölgenin genellikle çabuk yanmaya elverişli kızılçamla ağaçlandırıldığını ifade eden Avcı, daha birkaç yıl önce yangınlarda kaybedilen ve ağaçlandırılan kızılçam alanların tekrar yanmasından ders çıkarılması gerektiğini söyledi.
Yangına dayanıklı, zor yanan ormanlar oluşturulması gerektiğini vurgulayan Avcı, şunları kaydetti:
“Bu yangınların tekrar tekrar yaşanmaması açısından yangına dirençli ormanlar kurulmalı. Biz elimizle kolay yanacak ormanlar kuruyoruz. Karışık zengin bitki örtüsünün olduğu orman kurmak yerine, dağlık arazide, sıcak iklim koşullarında, biraz poyrazla en ufak bir ateşte alev alabilecek ve kilometrelerce alanı etkileyecek kızılçam ormanları oluşturuyoruz.”
Ağaçlandırma çalışmalarında odun ve kereste üretimine yönelik orman alanı kurma amacından vazgeçilmesi gerektiğini belirten Avcı, “Elbette kızılçamı asıl olarak kullanacağız ama yanmayı güçleştirecek yapıda ormanlar kurmalıyız. Dere içlerinde bulunan yanması zor bitki türlerini artırmalıyız. Odun, kereste üretimine yönelik orman kurma düşüncesiyle hareket edersek 5-10 yıl sonra tüm emeklerimiz heba edilecektir” dedi.
Avcı, ormanların yeniden yapılandırılması gerektiğine işaret ederek, kızılçam ile birlikte yanmaya direnç gösteren servi, keçiboynuzu, zakkum, akasya ve bazı meyve veren türlerin ekilmesi gerektiğini söyledi.
Yanık ağaçların tamamının kesilerek sonbahar ve kış aylarına ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için çalışılacağını belirten Avcı, hızla ekim ve dikim yoluyla sahaların geri kazanımı için çalışılacağını ifade etti.
Bu nedenle bölgedeki ağaçların kesilerek orman depolarına götürüleceğini bildiren Doç. Dr. Avcı, ortaya çıkacak çok sayıdaki odun ve kerestenin pazarlanmasının da sorun olacağını kaydetti.