Terzi Fikri cezaevinde hayatını kaybetti. Şükrü Karatepe ve Bekir Yıldız cezaevine girdi, siyasi yasaklı oldu. Şevki Yılmaz Almanya’ya sığındı. Terzi Fikri, 12 Eylül Askeri darbesinin arefesinde iktidardaydı. Diğerleri ise 28 Şubat döneminin aktörü oldular. Hepsinin hikáyesi birbirinden farklı. Siyasi geçmişleri neydi, nasıl yetişmişlerdi, neler söyleyip, hangi eylemlerde bulunmuşlardı ve akibetleri nasıl olmuştu? İşte hikáyeleri...
HAMİT FENDOĞLU (Hamido)Faili hálá meçhul belediye başkanıTürkiye’nin en karışık günleri. 1970’lerin sonları. Aydınlar, işçi liderleri, politikacılar planlı saldırılarla bir bir öldürülüyor. 14 Nisan 1978’de Ankara Emek PTT’sinden Hamit Fendoğlu adına bir koli gönderilir. Koli, Kasım Önadım adıyla postalanmıştır. Kasım Önadım, Hamit Fendoğlu’nun çok sevdiği bir arkadaşı, dostudur. İşlerin yoğunluğu nedeniyle koli birkaç gün belediyede kalır. 17 Nisan akşamı Fendoğlu koliyi arabasıyla evine götürür. İki torunu ve gelini yanındayken koliyi açar ve şiddetli bir patlama olur. Patlama sonucu Fendoğlu, iki torunu ve gelini hayatını kaybeder.
Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, 80 öncesinde sağ cenahın sembol isimlerinden biriydi. Hamido lakabıyla tanınan bu siyasetçi, İsmet İnönü’nün memleketi, CHP’nin kalesi sayılan Malatya’da
seçim kazanan ilk sağcıydı. 1929’da Malatya merkeze bağlı Bulgurlu köyünde doğdu. 1946’da Demokrat Parti gençlik kollarına katıldı. Liseyi bitirdikten sonra çiftçilikle uğraştı ama bir yandan da siyasete devam etti. Malatya’da Demokrat Parti büroları açtı. 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’da, mahkemede Menderes ve Bayar’ı yalnız bırakmadı. 1965 - 1969 yılları arasında Adalet Partisi’nden Malatya milletvekili seçildi.
Hamido lakabı, Güneydoğu’nun ünlü eşkiyalarından Hamido’ya olan benzerliğinden geliyor. Ama sima olarak değil, daha çok huy olarak. Milli Birlik Komitesi üyelerinden kontenjan senatörü Sıtkı Ulay’ın kulağını ısırması... Tabancasına davranarak TİP milletvekili Çetin Altan’ı genel kurul salonundan kovalaması... Bir gazeteciye, Meclis’e 22 değişik tabancayla geldiğini söylemesi... Bunların hepsi kendisine bir eşkiyanın isminin lakap olarak konulmasına neden olacaktı.
Ancak Malatyalılar onu çok seviyordu. Ankara’dayken memleketinden gelen herkese sahip çıkar, dertlerine derman olmaya çalışırdı. 1973 seçimlerinde belediye başkanlığına bağımsız aday oldu, ancak seçilemedi. 1977’de AP, MSP ve MHP’nin desteğiyle bağımsız aday olarak katıldığı Malatya Belediye Başkanlığı seçimlerini kazandı. Seçimi kazandıktan sonra belediye başkanlığı binasından adımını atar atmaz makam koltuğunun zemzem suyuyla yıkanması talimatını vermesi ve ardından ‘54 yıllık kir ancak böyle çıkar’ demesi siyaset tarihine geçmişti.
Hamido’nun ölümünden sonra bir grup maskeli kışkırtıcının öncülüğünde başlayan olaylarda yüzlerce ev ve dükkan tahrip edildi, çok sayıda kişi yaralandı ve öldürüldü. Aradan uzun yıllar geçti ama Hamido cinayetinin sırrı hálá çözülemedi.
ŞEVKİ YILMAZBaşkanken durmadan küfrettiği AB’ye üye Almanya’da mülteciAslında belediye başkanlığı dönemi nispeten sakin geçmişti. Ama siyaset sahnesinde her geçen gün yıldızı parladıkça, şöhretini belediye başkanı olduğu dönemde yaptığı konuşmalara borçlu olduğu ortaya çıktı.
Şevki Yılmaz, 29 Mart 1955’te İzmit’te doğdu. Ailesi uzun yıllar önce Rize’den göç ederek İzmit’e yerleşmişti. İzmit İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduktan sonra Adalet Bakanlığı’nda işe başladı. 1974’te CHP-MSP koalisyonu sırasında Adalet Bakanlığı özel kaleminde çalıştı. Daha sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdi. 1980’de yurt dışına çıktı ve 1982’de Milli Görüş Teşkilatı Avusturya Bölge Başkanı oldu. 1987’de memleketi Rize’den milletvekilliğine aday oldu ama seçilemedi. 1994 yerel seçimlerinde tekrar adaylığını koyunca kazandı.
Belediya başkanı olmuştu ama ne resmi davetlere katılıyor, ne de milli günlerdeki geleneksel törenlerde protokoldeki yerini dolduruyordu. 19 Mayıs ve 29 Ekim törenlerine katılmamak için hasta olduğunu doktor raporuyla beyan etti. Daha sonra bu raporların sahte olduğu tespit edildi. 5 Şubat 2002’de, Rize Devlet Hastanesi doktorlarından Recep Avcı, ‘Resmi evrakta sahtecilik, hatıra binaen rapor verme’ suçlarından iki yıl altı ay hapse mahkum oldu. Şevki Yılmaz’ın belediyeci olarak ilk icraatı Doğu Karadeniz’in ilk turistik otel projesini rafa kaldırıp, bitmek üzere olan binayı Kuran kursuna çevirmek oldu. Gerekçesi ise gayet açıktı: ‘Turist gelecek, fuhuş olacak.’
1995 genel seçimlerinde bu sefer Rize milletvekili oldu. Milletvekili seçildikten kısa bir süre sonra ismi markalaştı. Refah Partisi’nin en çok konuşan, vitrinde en fazla boy gösteren figürlerinden biri haline geldi. Her konuda tahrik edici konuşmalar yapmayı adet edinmişti.
Bir müddet sonra piyasaya sürülen video kasetler, onun eskiden de konuşmayı çok sevdiğini ortaya çıkardı! Kısa zamanda ünlenen bu nutuklarında Şevki Yılmaz, Cumhuriyet rejiminin bir zulüm düzeni olduğunu iddia ediyor,
Atatürk’e ve Kurtuluş Savaşı’nın önderlerine ağır hakaretlerde bulunuyordu. Yılmaz’ın konuşmaları 28 Şubat’ı tetikleyen bir başlangıç oldu. Aleyhinde birbiri ardına davalar açıldı.
Anayasa Mahkemesi, 16 Ocak 1998’de RP’nin kapatılması kararını kamuoyuna açıkladı. Partinin kapatılmasında en önemli gerekçelerden biri de Şevki Yılmaz’ın yaptığı konuşmalardı. Avrupa Birliği’nden ‘Kafir diyarı Avrupa Birleşik Devletleri’ diye söz eden, Avrupa’nın Türkiye’yi dörde bölüp parçalamak istediğini öne süren, Batı’nın bir küfür álemi olduğunu söyleyen Şevki Yılmaz, şimdi bir mülteci olarak Almanya’da yaşıyor.
FİKRİ SÖNMEZ (Terzi Fikri)Fatsa’da Sosyalist Cumhuriyet kuruyorduFikri Sönmez, 1938’de Fatsa’nın Karabağ köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra bir terzinin yanına çırak olarak girdi. Siyasi serüveni 1965’te Türkiye İşçi Partisi’nde başladı. TİP’in Fatsa ilçe sekreterliği ve başkanlığını yürüttü. 1969’da Dev-Genç’lilerle tanıştı. 12 Mart’tan sonra tutuklandı ve Dev-Genç davasından yargılandı. İki yıla yakın hapis yattı. İçerden çıktıktan sonra dükkanın kepenklerini yeniden açarak hem mesleğine hem de siyasete kaldığı yerden devam etti. 1979 seçimlerinde Fatsa’dan, solun içinde bir fraksiyon olan ‘Devrimci Yol’dan bağımsız olarak belediye başkanlığına adaylığını koydu. Terzi Fikri’nin seçim konuşması yaptığı kahveler iki kez otomatik silahlarla tarandı. Bu saldırılar sırasında Sönmez ayağından yaralandı. Ama seçimi de açık farkla kazandı.
Terzi Fikri dönemi Fatsa’da çok şeyler değiştirdi. Doğru düzgün yolu olmayan ilçede ilk iş olarak ‘Çamura son kampanyası’ ile işe başladı. Ama hükümetten yardım alması mümkün değildi. Kasabalılar arasından gönüllüler seçildi, yol inşaatları başladı. Bir yandan da ‘direniş komiteleri’ adı altında birlikler oluşturuldu. Bu birlikler, seçimle gelen belediye meclisi ve encümen üyelerini dışlayarak ilçedeki tüm yönetimi üstlendi. Artık gruplar ya da kişiler arasındaki ihtilaflar mahkemelerde değil direniş komiteleri toplantılarında çözülüyordu.
Terzi Fikri’nin belediyesi bir müddet sonra ülke içinde adeta ayrı bir özerk yönetime dönüşmüştü. Karşı görüşte olan yurttaşların büyük bir kısmı ilçeyi terk etmeye başlamış, kasaba küçülmeye ve ıssızlaşmaya koyulmuştu. Ama eskisi kadar olmasa da silah sesleri duyulmaya devam etti. 2 Temmuz 1980’de Fatsa’nın Çamaş Bucağı’nda sabaha karşı çıkan olaylarda Samsun Komando Bölüğü’nde görevli bir astsubay şehit edildi, bir militan ölü, iki militan da yaralı olarak ele geçirildi.
8 Temmuz’da Fatsa ilçe merkezinde görevli iki astsubayın Dev-Yol militanı olduğu söylenen kişilerce kaçırılması üzerine ilçenin çevresi askeri birliklerle kuşatıldı. Artık uyarıların en büyüğü geliyordu. Sincan’da olduğu gibi Fatsa’nın içinden tanklar geçmedi ama dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, 9 Temmuz 1980’de Fatsa üzerinden geçerek Perşembe’ye gitti. 11 Temmuz’da Demirel hükümeti tarafından, ‘Küçük terör odaklarına’ karşı operasyonların başlatılması kararı alındı ve ilk nokta operasyonu Fatsa’da yapıldı. Aralarında Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez’in bulunduğu 300 kişi gözaltına alındı. 12 Eylül’den sonra Dev-Yol davası sanıkları arasında yargılandı. Geçirdiği bir rahatsızlık sonucu 4 Mayıs 1985’te hapisanede öldü.
BEKİR YILDIZYaptıklarından ders çıkardığını söylüyorSincan, 28 Şubat döneminin en ünlü ilçesi oldu. Olaylı başkan Bekir Yıldız, Milli Selamet Partisi’nin gençlik örgütü Akıncılar’dan yetişme. 1994 seçimlerinde Refah Partisi saflarında Sincan’dan adaylığını koymuş ve seçilmişti. RP’li Bekir Yıldız’ın seçildikten sonra ilk icratlarından biri yılbaşı gecesi içki satan bakkallar ile Tekel bayilerinin kapılarına, belediye zabıtası tarafından bir bahane uydurularak mühürletmesi oldu.
Bekir Yıldız, asıl bombayı 1997’nin Şubat ayında patlattı. 1 Şubat Cumartesi günü belediyeye ait bir salonda ‘Kudüs Gecesi’ düzenledi. Tiyatro gösterisinden sonra kürsüye çıkan Yıldız, ‘Başörtüsü bizim için şeref sancağıdır. Biz kimliğimizi Kuran’dan almak mecburiyetindeyiz’ diye konuştu. Ardından salonda bulunan İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Baghari kürsüye çıktı ve ‘Köktendinci, şeriatçı, Hizbullahçı insanlar en akil insanlardır. Zafer Müslümanlar’ın olacaktır’ diye bir açıklama yaptı.
Gecenin üzerinden daha üç gün geçmişti ki, Sincanlılar 4 Şubat sabahı müthiş bir tank gürültüsüyle uyandı. 15 tank, 20 zırhlı kariyer, cip ve REO’lardan oluşan konvoy ağır ağır Sincan’ın ana caddesinde ilerliyordu. İki tank ve nöbetçiler kent merkezinde kaldı, konvoy Sincan’ı baştan sona geçerek Akıncı Ana Jet Üssü’ne doğru yol aldı. Palet gürültülerinin Sincan caddelerinde duyulduğu sabahın erken saatlerinde Genelkurmay’dan kısa bir açıklama geldi: ‘Motorlu yürüyüş tatbikatı yapılıyor.’ Ertesi gün Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, ‘balans ayarı yaptık’ dedi.
Olayların ardından İçişleri Bakanlığı, Bekir Yıldız’ı belediye başkanlığından aldı. Açılan mahkeme sonucu dört yıl yedi ay hapis cezasına mahkum oldu. Aftan yararlanarak kurtuldu. Şimdi Saadet Partisi’nde siyaset yapmayı sürdüren Bekir Yıldız, o dönem yaşananlardan büyük dersler çıkardığını söyledi.
ŞÜKRÜ KARATEPESüslü püslü görünüşüme bakıp beni sakın laik sanmayınTürkiye onu 10 Kasım 1996’da yaptığı bir konuşmayla tanıdı. İktidarda Refahyol Hükümeti’nin olduğu, Başbakanlıkta Necmettin Erbakan’ın oturduğu dönemde, Atatürk’ün hatırasını anmak için yapılan törenden sonra katıldığı Refah Partisi Kayseri İl Divan Toplantısı’nda şöyle diyordu:
‘Hakim güçler ‘Ya bizim gibi yaşarsınız, ya da her türlü fitneyi, fesadı içinize sokarız’ diyorlar. Bu yüzden de Refah Partili bakanlar bile kendi dünya görüşlerini bakanlıklarına yansıtamıyorlar. Bu sabah ben de, resmi görevim, sıfatım nedeniyle bir törene katıldım. Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. İnancımıza saygı duyulmadığı, sövüldüğü bir dönemde, içim kan ağlayarak, bugünkü törenlere katıldım. Belki Başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Bu düzen değişmeli. Bekledik, biraz daha bekleyeceğiz. Gün ola harman ola, Müslümanlar içlerindeki hırsı, kini, nefreti eksik etmesin.’
Karatepe, 1949’da Kayseri’de doğdu. Ankara Hukuk Fakültesi mezunu. Kendisi gibi Kayserili olan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile birlikte İngiltere’de bir buçuk yıl dil eğitimi gördü. 1983’te Dokuz Eylül Üniversitesi’nde siyaset bilimi kürsüsüne girdi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı’na kadar yükseldi. 27 Mart 1994’te Refah Partisi’nden Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Yaptığı konuşma nedeni ile 24 Nisan 1998’de cezaevine girdi. Yaklaşık 5 ay cezaevinde kaldı. Çıktığında, ‘Benim için iyi bir yaz tatili oldu’ diyecekti.