Güncelleme Tarihi:
1940'lı yılların Anadolusu, Türkiye'yi karış karış gezen bir Alman Yahudi doktorun gözünden kitaplaştı
Dr. Albert Eckstein, Nazi zulmünden kaçarak Türkiye'ye gelen bilimcilerden biri. Türkiye'yi karış karış dolaşarak doktorluk yapmış, bilinmeyen hastalıkları ortaya çıkarmış, doktorlar yetiştirmiş. Öyküsü 50 yıl
sonra, bir başka doktorun,
Dr. Nejat Akar'ın merakı nedeniyle bir kitaba ve bir sergiye konu oldu.
OKALİPTÜS ağacının gölgesinde okuduğu kitap, doktoru kalbinden vurmuştu. Nazi Almanya'sında, dersten çıkarılıp götürülen bir kızın hikáyesi, hocası tarafından anlatılıyordu. Arkası çorap söküğü gibi geldi. Dr. Albert Eckstein ismi, önce bir paragraf, sonra bir ansiklopedi maddesi halinde belirdi. Hikáyenin sonunda Nazilerden kaçan profesörün 15 yıllık Türkiye macerasını anlatan bir kitap ve inanılmaz tesadüfler vardı...
Dr. Albert Eckstein'in macerası, 1 Temmuz 1935 tarihinde aldığı yazıyla başlamıştı. Adolph Hitler ve Herman Goering imzalı emirde Prusya Devleti hizmetinden çıkarıldığı bildiriliyordu. Bir ay sonra Türk Hükümeti'nden aldığı teklifi kabul etti ve bir eylül akşamında Ankara garına indi. 1949 yılına kadar aralıksız 14 yıl Anadolu'da dolaştı. 20 ilde, yüzlerce kasaba ve köyde adım adım gezdi. Binlerce çocuğu tedavi etti, bilinmeyen hastalıkları ortaya çıkardı. Bulgularını otuz civarında makalede topladı. Doktorlar yetiştirdi.
Yahudi çocuk doktoru Eckstein'in sıradan gibi görünen bu öyküsünü gün ışığına çıkaracak olan Dr. Nejat Akar'ın merakıydı. Ankara'ya dönünce hastanenin indekslerini taradı. 1945-50 arasında Eckstein adına kürsü başkanları arasında rastladığında çok sevindi. Araştırdıkça daha fazlasına rastladı. Mısır'da bir pediatri kongresi sırasında yaptığı otobüs yolculuğunda, Eckstein'dan bahsedince Prof. Şinasi Özsoylu'dan Eckstein'in eşi Erna'nın adresini ve telefonunu öğrenebildi.
Erna'dan gelen beklenmeyen bir paketteki belgeler, anılar, fotoğraflar araştırmayı daha da genişletti. Artık Dr. Akar'ın elinde Eckstein'in yanı başında bulunmuş, araştırmalarına katılmış asistanları, meslektaşları ve dostlarının geniş bir listesi de vardı. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde bulunan fotoğrafları ortaya çıkardı. Eckstein her şeyi not almıştı. Kemalizmin altın çağı, yoksulluk, hastalık, onur ve çaba dolu yıllarıyla bu notların arasından parıldıyordu.
Geride, Bolu'nun bir köyünde çektiği üç genç kız fotoğrafı bırakmıştı. Fotoğraf, 1942 yılında 10 liralıkların üzerinde kullanılacaktı. 10 liralığın üzerinde geleceğe gülümseyen üç kızdan Nazife Eckstein'la bir kez daha karşılaştı. Fotoğraf çekildiğinde 11 yaşında olan Nazife Uzun, 72 yaşına geldiğinde kızından heyecanlı bir telefon aldı. Nazife Uzun, Dr. Nejat Akar'ın Ankara Med-Art Sanat Galerisi'nde açtığı sergide, yıllar sonra Eckstein'ın kendisiyle olmasa bile geride bıraktıklarıyla karşılaştı. Türkiye'den Yahudi bir çocuk doktoru gelip, geçmişti...
Meraklı Doktor Nejat Akar
3 yıllık bir araştırmadan sonra Eckstein'ın kitabını yazan, aynı zamanda Ankara'da yine Eckstein'ın 1935-1949 yılları arasında çektiği fotoğrafları sergileyen Dr. Nejat Akar, sorularımızı yanıtladı:
İçinizi acıtan şeyler oldu mu araştırma yaparken?
- Olmaması mümkün değil. En önemlisi, değişen çok fazla bir şey yok. İhsan Doğramacı asistanlığından itibaren 2 yıl çalıştı ve 1947'de onun yanına geldi. İnsanın hocasından etkilenmemesi mümkün değil ve bu etkilenme sonucu Hacettepe'yi kurdu. Belki Eckstein gitmeseydi, koruyucu çocuk sağlığını Türkiye'de gerçekleştirecekti. Ben hálá 300 yataklı bir çocuk hastanesinin niye reddedildiğini düşünüyorum. Hálá sağlığa gerekli kaynak aktarılamıyor.
Ne tür tepkiler aldınız, kitap ve sergi sonrasında?
‘‘Çok güzel ama bu arada bir Yahudiyi niye ortaya çıkarıyorsun’’ diyenler de oluyor. Ben çalışmalarıma başlarken, bu kadar hoş bir yaşamla karşılaşabileceğimi düşünmemiştim. Bütün görüştüğüm insanların ortak noktası ona hálá hayranlık beslemeleri. Neriman Hanım'ın odasındaki konsolun üzerinde hálá Eckstein'ın fotoğrafı duruyor.