Güncelleme Tarihi:
Ünlü İspanyol fotoğraf sanatçısı Isabel Munoz İspanya'nın boğa güreşçilerini ve Kırkpınar'ın pehlivanlarını aynı sergide buluşturuyor. Munoz'un siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan ‘‘Karşılaşma Anı’’ adlı sergisi 20 Ekim'e kadar Sıraselviler'deki Bilgi Atölye 111'de görülebilir.
İstanbul'a daha önce defalarca gelen Isabel Munoz bu şehri o kadar çok seviyor ki, balayını bile burada geçirmiş. Evlendikten sonra üniversitede matematik ve fotoğraf okuyan Munoz fotoğrafı seçtiği için çok mutlu. Fotoğrafı bir tutku olarak yaşayan Munoz yaşamak için tutkunun çok gerekli olduğuna inanıyor.
Munoz'la sergi hakkında konuşmadan önce bizi kullandığı özel fotoğraf tekniği hakkında bilgilendiriyor. Sanatçı, çektiği bütün fotoğraflarda yaratıcılığı teşvik eden bir teknik olarak tanımladığı ‘‘platinum baskı tekniği’’ni kullanıyor. Yüzyıl başında çok kullanılan bu fotoğraf tekniği biraz daha pahalı olduğu ve sonuç alınması uzun sürdüğü için artık pek kullanılmıyor. Kendi fotoğraflarını ‘‘kontak baskı’’ yöntemiyle kendisi basan Munoz platinum tekniğinin sepya rengiyle gizemli bir hava yarattığını ve özel dokusu sayesinde fotoğraflarının ‘‘dokunulabilir’’ bir hale geldiğini söylüyor.
Dokunma duygusunu çok önemseyen sanatçının fotoğraflarının genel teması insan bedeni. Sanatçıyı pehlivanlara ve matadorlara götüren yol da dans tutkusundan geçiyor. İslam Mimarisi ile birlikte ele aldığı ‘‘Göbek Dansçıları’’ ve ‘‘Flamenko ve Dans’’ konulu sergilere imza atan Munoz, dünyanın en güzel üniversitelerinden biri olarak nitelediği Mimar Sinan Üniversite'nin Osman Hamdi Salonu'nda 1995 yılında dans konulu bir fotoğraf sergisi açmış.
Akdeniz kültürü
Kadere ve şansa çok inanan sanatçının yağlı güreşle tanışması bu sergi sayesinde olmuş. Bu sergi sırasında Iberia Havayolları'nın eski yöneticisi Antonio Medina ona gerçekten ilgisini çekeceğine inandığı bir konudan söz etmiş. Bu konu kolayca tahmin edebileceğiniz gibi yağlı güreş!
Yağlı güreş Munoz'u çok meraklandırmış ve Edirne'ye Kırkpınar güreşlerini izlemeye gitmiş. Yağlı güreş sırasında er meydanında olup biten her şey, özellikle de ritüeller sanatçıyı çok etkilemiş. Bedenlerin kendine özgü farklı bir dil konuştuğunu söyleyen Munoz, bu dili keşfetmek için fotoğrafı kullanmış. O yılın başpehlivanı Ahmet Taşçı'yla tanıştıktan sonra yağlı güreşleri çekme fikri onu iyiden iyiye heyecanlandırmış. Başta uyuşturucu kullandığı ve doping yaptığı gerekçesiyle altın kemeri elinden alınan Ahmet Taşçı olmak üzere pehlivanları güreşirken görüntüleyen Munoz, gözün algılayamayacağı enstantaneler çekmiş.
Yağlı güreş fotoğraflarına koşut olarak kendi ülkesinin boğa güreşini (corrida) fotoğraflayan Munoz boğa güreşiyle yağlı güreş arasında inanılmaz benzerlikler bulmuş ve derin bir bağ kurmuş. Türklerin ve İspanyolların Akdeniz kültürünün etkisi altında bulunan iki ülke olduğunu söyleyen Munoz, ‘‘Aynı duygular, aynı kültür, aynı davranış biçimleri, hatta aynı fiziksel özelliklere sahibiz,’’ diyor.
Maço ama şövalyece
Sanatçı ülkelerin kimlik işaretleri olarak algıladığı yağlı güreş ve boğa güreşinin aynı törensel havaya sahip olduğuna inanıyor ve bu havayı fotoğraflarında görmek de mümkün. Isabel Munoz buna ek olarak boğa göreşinde kendinden daha güçlü bir boğayı yenmek isteyen matadorun boğayı zekasıyla alt ettiğini, güreşteyse tarafların daha eşit bir durumda olduğunu söylüyor.
Yağlı güreşin hayalgücünü ateşleyen bir tarafı olduğuna inanan Munoz'a bir kadın olarak bu kadar testosteron fışkıran alanlarda neler hissettiğini soruyoruz. Hem boğa güreşinin hem de yağlı güreşin son derece maço olduğunu kabul eden sanatçı, ‘‘Zaten maşist bir dünyada yaşıyoruz, bunu baktığınız her yerde görebilirsiniz,’’ diyor. İspanya'da kadın boğa güreşçilerinin bulunduğunu söyleyen Munoz, kadın boğa güreşçilerinin ne kadar iyi olurlarsa olsunlar fiziksel olarak bir boğayı öldürecek güçte olmadıklarını anlatıyor.
Ayrıca boğa güreşinin de yağlı güreşin de maçoluğunun biraz şövalyeliği andıran bir soyluluğu olduğuna inanıyor ve ekliyor: ‘‘ Arenada ve güreş meydanında sadece erkeklik yok. Orada sanatı, gururu, gelenekleri ve hatta modayı görebilirsiniz.’’
İlgi alanları geniş ve değişik kültürlere meraklı bir sanatçı olan Munoz fotoğraf çekerken insanlarla birebir ilişki kurmayı çok seviyor ve fotoğraflarını çektiği insanların hislerini yansıtmaya çok önem veriyor. Gelecek projesinde model olarak İspanyol atletleri kullanmayı planlayan Munoz'un bir diğer projesi de Çin'de yaşayan Tibetli Shaolin rahiplerinin fotoğraflarını çekmek.
Bilgi Atölye 111 (Haftanın her günü 24 saat ziyarete açık) Sıraselviler Cad. No: 111, Taksim. Bilgi için tel: (0212) 216 23 00
Isabel Munoz kimdir?
1951'de Barselona'da doğan Isabel Munoz 1970'ten beri Madrid'de yaşıyor ve çalışmalarını burada sürdürüyor. 1984-1987 yılları arasında ABD'de değişik fotoğraf teknikleri üzerine eğitim alan ve Boston'da Robert J. Steinberg'in öğrencisi olan Munoz'un çalışmaları 1986 yılından beri başta Tokyo, New York, İspanya ve İtalya'nın çeşitli şehirleri olmak üzere dünyanın pek çok yerinde bireysel ve toplu sergilerde yer aldı. Çektiği moda fotoğraflarıyla da tanınan Munoz'un en önemli özelliği fotoğraflarında platinum baskı tekniğini kullanması.