OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 21, 2005 00:00
‘Eskiden Almanya’da, Türklerin oturduğu daireler balkonundaki çamaşırlardan belli olurdu’ dedi Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu. Alanya’da son yıllarda yaşanan değişime, buraya yerleşen Almanların katkısını açıklamak için vermişti bu örneği.Sözü Almanların balkonlarına getirdi Sipahioğlu: ‘Şimdi de Alanya’da yabancıların oturduğu daireler balkonundan belli oluyor. Çamaşır yerine çiçeklerle süslüyorlar balkonlarını. Komşuları da onları örnek alınca bütün balkonlar güzelleşiyor.’ Sipahioğlu, balkonların insanların yaşama bakışını ve kimliğini çarpıcı biçimde yansıtan bir unsur olduğuna inanıyor. Elbette ki Almanların kente katkısını sadece balkonlarla sınırlandırmıyor.‘Her şeyden önce yabancıların gelişiyle birlikte binalardaki inşaat kalitesi arttı. Binalar mimari açıdan daha zenginleşti. En önemlisi turizme ivme kazandırdılar. Kent yaşamı onlara göre değişti. Cafelerin, restoranların kalitesi yükseldi. Örneğin ev mefruşatı gibi yeni meslekler ortaya çıktı. Restoranlarda sunulan yelekler çeşitlendi.’ Sipahioğlu haklı. Avrupalıların Alanya’yı tercih etmesi, söze gerek bırakmamış aslında. İnsanlarda kendiliğinden bir ‘Madem Avrupalılar bizi tercih etti. Biz de her yanıyla bir Avrupa kenti olmalıyız’ yaklaşımı herkese hákim olmuş. Kent o andan itibaren dönüşmeye başlamış. Bugün Alanya artık başka sahil kentlerinde son derece zor görülür biçimde düzenli bir kent. Hem de bisiklet yolları olan, mağazaların tezgahları caddeye taşmayan bir kent.SOKAK KÖPEKLERİNE İLGİSokak köpekleri ve çöp sorunu çözülmüş. Zaten bu iki sorunun çözülmesi, yabancıların yoğun olarak yerleştiği kentlerde ortaya çıkan değişimin temel karakteristiği. Çünkü yabancılar oturdukları kentteki sokak köpekleri sorununun çözümü için hem mali destekte bulunuyorlar, hem de hayvan sevgisinin gelişmesine yardımcı oluyorlar. Çöp konusunda ise rahatsızlıklarını belli ederek, kent yöneticilerini zorluyorlar. Alanya’da apartmanlara çöp konteynerleri aldırarak sokaklardaki kötü manzaraları yoketmeyi başarmış.Alanya’daki değişim elbetteki sokakta köpek ve çöp kalmamasıyla bitmiyor. Yaşam kalitesinin artması yönünde de değişiklikler yapılmış ilçede. Örneğin belediye, ramazan aylarında davul çalmayı yasaklamış. İlginçtir, Alanya Müftüsü Muhammet Gevher de bu kararı ‘Sahurlarda davul çalma geleneği, din kuralı değildir, örfidir. Belediyemizin bu kararının dinen bir mahsuru yoktur’ diyerek destekliyor. Müftünün hoşgörülü yaklaşımı, 1979 yılında Alanya’ya yerleşen ilk Alman olan Jürgen Gfepersen’den bu yana kentin ve insanlarının büyük mesafe katettiğinin de bir kanıtı.MAYORKA STİLİ KENT Belediye Başkanı Sipahioğlu’nun dediği gibi, Alanya aslında ‘Mayorka stili kent turizmi’ yapıyor. Geçtiğimiz yıllarda satılan 4 bin 215 konutun, bu yıl 5 bin 271’e çıkması ve kentteki yerleşik yabancı sayısının çoğu Alman olmak üzere 9 bini aşması kendini kentin hemen her yanında hissettiriyor.Dükkanlarda Almanca tabelalar göze çarparken Frankfurt sosisi, siyah ekmek, ekşi lahana, incir pastası gibi ürünler market raflarında yerini almış; domuz eti satan bir kasap da açılmış. Almanların dernekleri, gazeteleri, televizyonları, hastanelerde özel görevlileri, belediyenin tahsis ettiği bir ibadet yeri, yabancılar mezarlığı, yabancılar meclisi var. DİNİ GÜNLERDE JESTAlmanlar, ramazan aylarında komşularına yemekler pişiriyor; Türkler de Christmas ya da diğer özel günlerinde Almanlara minik jestler yapıyorlar. Dostluk ve kültürel alışverişten duyulan mutluluk, kentin her yanına huzur zerrecikleri olarak yayılıyor. Bunun sonucunu kültürel olarak aktardık, bir de rakamsal olarak ifade edelim. Alanya’da her yıl döviz büroları ve bankalarda bozdurulan döviz miktarı resmi ağızlara göre, her yıl 1.4 milyar dolar düzeyinde...Dört gazete bir TV yayın yapıyorAlmanlar, Alanya’da haftalık Turkische Allgemeine Zeitung ve Allgemeine Türkei Rundschau (ATR)adlı, Alanya Bote ve Prima Leben adlarında da iki 15’er günlük gazete çıkarıyorlar. Ayrıca Kanal A, ilçede yaşayan yabancılardan gelen yoğun talep nedeniyle haftada bir gün Almanca
haberler veriyor. Haberleri 15 yıldır Alanya’da yaÅŸayan ve eÅŸi Türk olan Alman uyruklu Julia AlaattinoÄŸlu sunuyor.FIRINCI WALTER: BURASI KÜÇÜK ALMANYAAlman fırıncı Walter Dietz, Alanya’ya 2003 Ekimi’nde tatile gelmiÅŸ. ArkadaÅŸlarının da teÅŸvikiyle bir yıl kadar önce bir fırın açmış Alanya’da. Åžimdi bir yandan Türkçe dersleri alan Dietz, hayatından memnun. Turizm sezonunun baÅŸlar Alanya kalabalıklaşır ve ardından kendisi de büyük marketlere mal vermeye baÅŸlayabilirse daha mutlu olacak. Almanya’dan kopmasının nedenini Dietz, ‘Almanya’da önümü göremez olmuÅŸtum. Burada mutluyum. En önemli problemim Almanya’da kalan eÅŸim ve iki çocuÄŸum’ diye açıklıyor. ‘Alanya’da kendini nasıl hissediyorsun?’ sorusunu duraksamadan yanıtlıyor: ‘Burası küçük Almanya gibi. Kendimi yabancı hissetmiyorum.’Siz yarım Türk olmuÅŸsunuzAlmanya’ya gittiÄŸinde davranışlarını gözleyen arkadaÅŸları, ‘Yarım Türk olmuÅŸsun’ demiÅŸler Ute Brix’e. Alman Dostluk-Dayanışma ve Ä°letiÅŸim DerneÄŸi BaÅŸkanı olan ve 1993’ten beri Alanya’da yaÅŸayan Brix, arkadaÅŸlarının bu deÄŸerlendirmelerine hak veriyor:‘Almanya’ya gittiÄŸim zaman Türkiye caddelerindeymiÅŸ gibi araba sürdüğümü fark ediyorum. Hızlı ve rahat davranıyorum yani. Hatta otobana çıktığımda kendimi uyarıyorum, ‘Dikkat et, Almanya’dasın.’Brix, Alanya’yı ‘yılın 10 ayı güneÅŸli ve temiz bir havası olması’ ve insanları nedeniyle tercih etmiÅŸ. Eskiden ucuz bir kentmiÅŸ, ama artık ucuz olmadığını söylüyor. Ute Brix’in eÅŸi Dieter, öylesine alışmış ve benimsemiÅŸ ki Türkiye’ye, uzun Samsun sigarası içiyor. Türkiye’de Avrupa BirliÄŸi nedeniyle ‘birçok ÅŸeyin kolaylaÅŸtığını’ söyleyen Brix, hálá tapu iÅŸlemlerinin uzun sürmesini, devlet dairelerinde bürokrasinin bitmemesini anlayamıyor. Brix, Alanya’da yaÅŸayan Almanların sorunlarını da birkaç madde halinde sıraladı:‘Araçlarımızda hálá MA (Misafir Araç) plakası bulunması ayrımcılık. Bundan rahatsız oluyoruz. Oturma izinleri pahalı. Eski kilisenin restorasyonunu bizim yapmamız söyleniyor. Ama restorasyon pahalı iÅŸ. Åžu anda bir yer gösterildi, orada ibadet yapılabiliyor. Ancak kilise açılırsa bu insanların tercih nedeni haline gelir. Bir de yasal deÄŸiÅŸiklikleri öğrenebileceÄŸimiz bir yer bulamıyoruz. Alanya’daki tanıdığımız taksilerin Antalya havaalanına girebilmesini istiyoruz.’Köy okullarındaki eÄŸitime üzülüyorum‘Prima Leben’ (mutlu hayat) adlı Almanca bir gazete çıkaran Rudolf Wittig, çok deÄŸil eÅŸiyle birlikte beÅŸ yıl kadar önce gelmiÅŸ Alanya’ya. Gazetecilik baba mesleÄŸi imiÅŸ. Siemens’te yönetici olarak çalışırken ayrılıp Alanya’ya geldikten sonra gazete çıkarmaya karar vermiÅŸ. ‘Burada yaÅŸayan Almanlar’ın Alanya’da ne olup bittiÄŸini bilmeye hakları var diye düşündüm’ diyen Rudolf Wittig’e göre ‘Alanya artık Avrupalı bir kent.’ Ama onun en büyük üzüntüsü gördüğü okullar:‘Köy okullarında bir sırada üç dört çocuk oturuyor. BeÅŸ ayrı sınıftakiler aynı yerde ders görüyor. EÄŸitim Türkiye’de çok büyük bir problem. Bir de köyden kente göç problemi çözülmeli.’İLK GÖRDÜĞÜMDE KÖYDÃœTürkiye’ye ilk kez 1969 yılında gelen ve son 15 yılı da kesintisiz biçimde Alanya’da geçiren Reinhold Bichler, bir Türkle evli. O da yarı Türk. Düzgün bir Türkçe ile anlattı Türkiye’ye bakışını:‘İlk gördüğümde Alanya bir köydü. Bütün turizm merkezleri gibi burada da turizmin yerli halk için kötü bir etkisi var. Yerli kültür kaybolacak. Misafirperverlik zorlaÅŸtı. Åžimdi her ÅŸey para. Eskiden böyle deÄŸildi.’İrlandalı 5 çocuklu Costello ailesi Türkler de bizim gibi biraz çılgınÄ°rlandalı Costello ailesi, 2003 yılından bu yana Dimçayı kıyısındaki Yener villalarında yaşıyor. Koyu bir katolik olan Michael ve Angela Costello, çocuk aldırmayı günah kabul ettikleri için tam beÅŸ çocukları olmuÅŸ. YaÅŸ sırasıyla Ciaran, Shannon, Michael, Paddy ve Angela, Alanya’da yaÅŸamaktan mutlu görünüyorlar. 9 yaşındaki Shannon bir reklam yıldızı. Ãœlker’in Kitymilk reklamında oynamış. Çocuklar eÄŸitimlerine burada devam ederken baba Michael Costello da mimar Emin Yener ile ortak kurduÄŸu Costello Ä°nÅŸaat ÅŸirketiyle yabancılara villa yapıp satıyor. Michael Costello, Alanya Vizyon dergisinden Ferit Kesen ile yaptığı söyleÅŸide, Türkler’in hem tip hem de kiÅŸilik olarak Ä°rlandalılara çok benzediÄŸini söylüyor. Ardından muzip bir edayla gülüyor, ‘Türkler de Ä°rlandalılar gibi biraz çılgın...’YARIN FETHÄ°YEÂ
button