Yabancı parmağı

Güncelleme Tarihi:

Yabancı parmağı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2001 00:00

‘HÜRRİYET, müsavat, uhuvvet’ ! Size bir bilmece, söyleyin bakalım, bugünkü Türkçede ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ dediğimiz ve 1789 ‘İhtilal-i Kebir’inin evrensel mesajını oluşturan şiarla İmparatorluğumuz tebası ilk kez nasıl ve kimin vasıtasıyla tanışmıştı?Hayır, ne Paris elçimiz Seyid Ali Efendi'nin Babıali'ye gönderdiği mahrem raporlarla, ne de orada bulunan tek tük münevverimizin yolladığı mektuplarla.Sıkı durun, Pay-i taht'ımız ve şehrimiz sakinleri Büyük Devrim'in sloganını ‘yabancıların iç işlerimize müdahale etmesi’ (!) sayesinde öğrendi.Çünkü, yeni yönetim Galata'daki Fransız Sefareti'ne geldiği an, önce, aynı Sefaret drogmanına hem ‘İnsan Hakları Beyannamesi’ni tercüme ettirtti; hem de buna ‘Ahaliyi Osmaniye’ye yönelik özel bir çağrı ekleyerek, kendi matbaasında bastırttığı bildiriyi Muhammedi, İsevi, Musevi, okur yazarlarımıza dağıttı.‘Yabancı parmağı’ (!) daha o tarihte ilk ‘fesat tohumları’nı (!) ekti.* * *ANCAK, Sultan henüz bu gelişmelerden fazla rahatsızlık duymamaktadır.Çünkü, bir, hem Fransa'da iç arbede vardır, hem de Paris diğer ülkelerle savaşa tutuşmuştur. İki, başta Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı milletlerinin ruhban önderliklerinden hepsi ‘Tanrı’nın dünyadaki uzantısı' bir kralın kopsi kefali olmasını ‘günah’ addetmektedir. ilk bakışta ciddi bir riziko yoktur. Nitekim, 3. Selim'in Saray Katibi Ahmet Efendi 1792'de şöyle yazacaktır:‘Allah Fransa’daki isyanları ve Avrupa'daki muharebeleri düşmanlarımıza frengi illeti gibi musallat eyleye ve külliyen birbirlerine boğazlata. Amin'.Fakat, bundan ancak dört yıl sonra, Reis-ül Küttap Ahmet Atıf Efendi artık tehlikeyi sezinlediğinden, ‘Meşhur Voltaire ve Rousseau cinsi lanetli Allah’ sızların hatun ve sübyanlar arasında dahi müsavat ve cumhuriyetçilik cinsi şer fikirler yayarak; din, peygamber ve kralları afaroz ettiği Fransa'daki ihtilal cereyanı her yere bulaşmaktadır ve bu kafirler ‘İnsan Hakları’ serlevhalı asi beyannameyi yedi düvel lisanına tercüme ederek, bütün millet ve dinleri isyana teşvik eylemektedir. Cenab -ı hak bizleri şerrinden korusun' diye yazacaktır. Ancak, ‘Pandora’nın kutusu' açılmıştır ve korkunun ecele faydası yok, ‘iç işlerimize karışan’ Fransa elçiliğinin ektiği o ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ mesajı, şükür, bir ‘fesat tohumu’ olarak bizim toprağımıza da kök salacaktır.* * *SONRASINI daha yakından biliyoruz. Önce Ali Süavi, ‘Genç Osmanlılar’ın Paris sürgünü ve onun, tıpkı şimdinin ‘devlet realpolitik’lerinde de bazen olduğu gibi, Abdülaziz Fransa başkentine geliyor diye şehirden sepetlenmesi.Aynı şekilde, Ahmet Rıza'dan Prens Şehabettin'e ‘Jön Türkler’in yine Paris mülteciliği. İstanbul ve Selanik'teki kapitülasyon postaneleri aracılığıyla da ‘Meşveret’in ve diğer ‘münafık’ yayınların gizlice Türkiye'ye sokulması.Bu arada, Dersaadet'teki İttihatçı zabitlerin kah Pera'daki ‘Garibaldist’ Korsikalı lokantasında, kah Fransız konsolosluğundaki ‘Renan’cı' katip evinde buluşarak hürriyet fikirlerini tartışması. Hepsi ‘vatan haini’ (!) canım.İnkar eden çarpılır, ‘aydınlanmacılık’ bize ‘yabancı parmağı’yla geldi. * * *SUNU demek istiyorum: ‘Aydınlanmacı’ geçinen bizim ‘nasyonal cumhuriyetçi’ taife, malum şimdi, Türkiye'nin ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ ruhunu nihayet soluyabilmesini isteyen ve bunun için de yabancı kurumlardan yardım ve destek alan birey ve sivil toplum örgütlerini hem ‘satılmışlıkla’ (!); hem de ‘insan hakları’ diye ‘iç işlerimize burnunu sokan’lara ‘ajanlık yapmakla’ suçluyor. Heyt be, al o günkü evrensel mesajın yayılması rizikosu karşısında ‘Cenab-ı hak bizleri şerrinden korusun’ diyen 1796 Reis-ül Küttab'ını, vur bugünkü evrensel mesajı önlemek için iftira atan 2001 ‘nasyonal cumhuriyetçi’lerine!Bu ortaklığın yorumunu size bırakıyorum ve yalnız şu iki şeyi söylüyorum:Aslını inkar eden namerttir ve dinime küfreden de bari Müslüman olsa.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!