Yabancı gazetecileri nasıl şaşırttık?

Güncelleme Tarihi:

Yabancı gazetecileri nasıl şaşırttık
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2002 01:40

Dünya Kupası maçlarının Türkiye'deki yansımalarını izlemek için ülkemize gelen yabancı gazeteciler, İstanbul'dan ilginç izlenimlerle ayrıldılar. Turizm ve internet şirketi Les Arts Turcs’un misafiri olan Brezilyalı gazeteci Gina de Azevedo Marques ile Fransız gazeteci Thierry Cros'la İstanbul ziyaretleri öncesi ve sonrası hakkında konuştuk.

Marques, Brezilya'nın en saygın gazetelerinden O Globo'nun Avrupa temsilcisi, Cros ise Avrupa'da yayımlanan çeşitli gazetelere futbol analizleri yapıyor. Aynı zamanda spor marketinkinin geliştirilmesi alanında çalışan Interazioni adlı şirketin de sahibi olan Cros, Fransa'nın ünlü takımlarında top koşturmuş eski bir profesyonel futbolcu. Thierry Cros, ilk kez bundan bir ay önce İstanbul'a gelmiş. Birkaç gün kalıp gitmiş. Gina de Azevedo Marques ise hayatında ilk kez geldiği İstanbul'da 14 gün geçirdi.

Brezilyalı gazeteci Gina de Azevedo Margues

İstanbul 10 Roma'ya bedel


Buraya gelmeden önce Türkiye hakkında çok negatif düşünceler edinmiştim. Tek bir kadın olarak gelmemin tehlikeli olabileceği söylenmişti bana. Fakat gördüm ki çok açık bir ülke. Ülkeniz hakkındaki bu imajın mutlaka değişmesi gerekiyor. Mesela, İstanbul'u bilen Batılı gazeteci arkadaşlarım Fatih semtinin fundamentalistlerin merkezi olduğunu, bu semtten çekeceğim fotoğrafların önemli mesajlar taşıyacağını, tüm Türkiye'nin manzarasını yalnızca Fatih'te görebileceğimi söylemişlerdi. Fatih'e gittiğimde doğrusu çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım! Arka sokaklarda yalnız başıma dolaşırken kapı önlerinde oturan kadınlar bana selam verdi, çaya davet ettiler. Fatih Camii'nde şaşkınlığım bir kat daha arttı. Beni caminin içine davet ettiler, imam ve cemaat mensupları elimi sıktı. Roma'ya gelen bir İranlı heyeti karşılamıştım. Erkeklerden hiçbiri kadın eli sıkmıyordu. Tam bu noktada aklım Batılı gazeteci arkadaşlarımın mentalitesine takıldı. İstanbul'a gelen Batılı gazeteciler mutlaka Fatih'e uğruyor ve oradan çektikleri fotoğrafları, ‘‘işte Türkiye’’ diye tüm dünyaya dağıtıyorlar. Onlar Türkiye'yi nasıl görmek istiyorlarsa öyle yansıtıyorlar. Buradaki sorunun Batı'nın bilinçaltıyla ilgili olduğunu düşünüyorum ve buna itiraz ediyorum. Türk kadınlarının soyunukken nasıl olabileceğini merak ettim. Bunun için de bir hamamın kadınlar kısmına gittim. Gördüm ki aralarında muazzam bir dayanışma var. Avrupa'da bize söylendiği gibi, bastırılmış, hor görülmüş, ezilmiş bir yapıda değillerdi. Bedenleriyle barışıktılar. Batıda kadın zayıf olmalı, aşırı bakımlı gezmeli anlayışı hakim. Bu ölçülere sığmadığı için Batı'da her yıl yüzlerce genç kız ve kadın intihar ediyor. Türkler ise bu konuda gayet olgunlar. Roma'da yaşıyorum. İtalya'yı seviyorum ama İstanbul'a geldikten sonra bu kentin on tane Roma'ya bedel olduğunu gördüm. Tarih, kültür, yemek, eğlence, sevgi ne ararsanız burada daha iyisini buluyorsunuz. Ama bu şehre çok yazık ediyorsunuz. Ne olur bu kente biraz daha sevgi besleyin ve onun her taşını özenle korumaya çalışın. Son noktayı bir Rio şarkısıyla koymak istiyorum. İçinde büyülü ayrıntılar barındıran, harika bir kent: İşte İstanbul.

Fransız gazeteci ve eski futbolcu Thierry Cros

Bu halkın Avrupa ulusları kadar uygar olduğunu gördüm


Bana göre Türkler şok şeklinde yaşıyor. Türklerin tamamına yakını Batılılaşmak istiyor ama bir taraftan da tedirginler. Acaba yarın AB'ye girersek, yüzyıllardır sırtımızda taşıdığımız kültürümüz ne olur diye düşünüyorlar. Bu halkın diğer Avrupa ulusları kadar uygar olduğunu gördüm. Avrupa'ya karşı tedirginlik yaşasalarda bir hat üzerinde emin adımlarla yürüyorlar. Ben de Gina gibi kadınlara çok dikkat ettim. Çünkü, kadının duruşu bir ülkenin uygarlığının en büyük ölçüsüdür. Türk kadınlarının giyim kuşamının Batılılar gibi olduğunu izledim. Paris, Londra, Münih ya da Roma'da yaşayan Türkler gettolaşmış bir ortamda, içine kapanık yaşadıkları için çok daha kapalılar. Kadınların ve kız çocuklarının çoğunun başı kapalı oralarda. Onlara bakarak Türkiye'yi anlamaya çalışmanın saçma olduğunu anladım. Burada, başı kapalı bir kadın bile yanında gezdirdiği kızının modern olmasını istiyor, başını açmasını istiyor, belki de teşvik ediyor. Buraya geldikten sonra Türkiye hakkında sizin deyiminizle ‘‘Fransız kaldığımı’’ anladım. İstanbul'un bence, Roma, Paris ya da New York'tan farkı yok. Ama bu kente yılda sadece 2-2.5 milyon turist geldiğini duyunca şaşırdım ve çok üzüldüm. İstanbul kültürel ve arkeolojik olarak çok baştan çıkarıcı bir şehir. Ama tarihi yapılarınıza ve arkeolojik sitlerinize yeterince bakamıyorsunuz. İstanbul Belediyesi, valiliği kentin tarihi bölgelerini restore etmek için bütün olanaklarını seferber etmeli. Buna başlarsanız ve kararlı olursanız bütün dünyadan bu projeye maddi ve teknolojik destek alırsınız. Avrupa entelektüelleri, değerlerinize sahip çıkmadığınız için size kızgınlar. Batı'yla bütünleşme çabanıza gösterilen direncin en önemli kaynaklarından biri de İstanbul'a dair olan bu kızgınlık.

Bence Türk entelektüelleri de sadece eleştiriyor. Yeni projeler üretmiyor, üretmeye kalkanları aşağılıyorlar. Fransız entelektüellerinden belki elli kat daha elitist davranıyorlar. Bu tavır da Türkiye'nin dünya Turizm pazarında kaybetmesine yol açıyor. Oysa sizin tüm pazarı kaynatacak kadar önemli değerleriniz ve potansiyeliniz var. Bu olumsuzluklara rağmen turizme yönelik kaliteniz ve fiyatlarınız çok iyi. Ama bunu da dünyaya yeterince anlatamıyorsunuz. Avrupa'da şimdi, hafta sonu tatillerine yönelik bir ilgi, bir trend var. İstanbul, hafta sonu turları için çok uygun. Avrupa'nın bütün şehirlerinin sessizliğe gömüldüğü saatlerde sokaklarınız cıvıl cıvıl. İstanbul'un diğer tarihi bölgelerini de turizme açarsanız, inanılmaz bir gelir elde edersiniz. Ama bunu vergisi çok yüksek havalanı ile yapamazsınız.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!