Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2002 00:00
ÜNLÜ şair Adonis, Özdemir İnce ve ben, gazetedeki odamda konuşuyoruz.CD'lere bakan Adonis, sevdiği iki enstrümandan söz ediyor:Ney ve santurdan.Ney, doğunun gizemli sesi. Dinlerken Mevláná'dan başlayarak bir gönül uygarlığının bütün merhalelerini onda yaşarsınız.Ney'in sesi Adonis'i çok etkiliyordu, Niyazi Sayın üflerken fark ettim.Santur'u ben de çok severim. Eskiden Türk müziği korolarında onun farklı tınısı, sanki her sazı tamamlardı.Lübnanlı Adonis, doğduğu coğrafyanın ses tarihinin güzelliklerinin kulaklarında yankılanmasını istiyordu.Ona Neyzen Tevfik'in ve Neyzen Niyazi Sayın'ın CD'lerini armağan ettim.Fasıl'ı sevmedi, belki de bir arınmışlığın içine bozulmuşluğun girdiği kanısındaydı.Şimdi Paris'te, iki uygarlığın müzik kesişmesinde belki de şiirlerinden birini yazıyordur.Yabancı dostlarımın hepsi de, Türk müziği CD'lerini istiyorlar. Batılılar yerel renklerin tutkunu.* * *ŞAİRLER müziği sever. Ben bazı şiirleri okurken onlara yakıştırdığım müziği düşünür, birer besteci yakıştırırım.Türk müziğini çağrıştıranlar kim?Elbette önce Yahya Kemal.Tahir Abacı'nın Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar'da Müzik kitabının sayfalarını karıştırırken, müzikle dostluklarını düşündüm.Onların şiirlerini okurken, satırların ardında notalara da rastlarım.Her ikisini hem ney üfleyen etkiler, hem tanbur çalan. Tanpınar'a bir piyano eklemeliyim. Şiiri en çok bestelenen şair Yahya Kemal Beyatlı.Yılmaz Karakoyunlu'nun Yahya Kemal'in Şarkıları kitabında, şiir ve güfte ayrımını ustaca özetlemiş:‘‘Benim de bestelenmiş şiirlerim var. Türk musikısini çok seven bir insan olarak daha fazla güfte yazmak isterdim. Ama bu üçü beşi geçmedi. Bizimkiler aslında bestelenmek için yazılmış şiirler değildir. Ama o deli oğlana (Mustafa Nafiz Irmak) doğrusu imreniyorum. Hissettiklerini rahatlıkla güfte olabilecek mısralara öylesine güzel, öylesine kolay aktarıyor ki, şaşmamak mümkün değil. Mustafa Nafiz çok önemli bir güfte şairidir.’’Ne kadar doğru söylemiş. Benim de hep hatırladığım Karcığar makamındaki bir şarkısının güftesinden iki mısra:‘‘Çiçeksiz, nağmesiz vahşi çöllerdeKalırdım sen benim yarim olsaydın.’’Tük müziğine güfte yazamayacak şairler kimler? Bilmem yıllar önce Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bir yazısının başlığıydı: Nişabörek. Sözümona Nişaburek makamıyla alay ediyordu.Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal'in şiirleri bestelendi, bestelenmeliydi. Türk müziğinin ruhuna uygundu. Hilmi Yavuz'un şiirlerinin bestesi de öyle. Attilá İlhan'ın şiirinin ardında, bir oda müziği gibi Türk müziğini duyarım. Bazan da Chopin'den bir kara plak koyabilirsiniz. Bunlar yarı yoldan ziyade güfteye yarı yoldan ziyade şiire mi yakındılar? Kestiremiyorum.Ece Ayhan'a gelince. Ya Donizetti Paşa, bir uvertür çaldırmalı ya da susmalı ki atonal müzik başlasın.Melih Cevdet Anday'ın dediği gibi, alaturka tabiatımız çıkar bazen ortaya.Oysa bizim müziğimizi bir şairin sevmesi gerekir bence, bir ülkenin, bir ulusun reddedemeyeceği mirasın duyarlığı.* * *HER şiir bestelenemiyor, her şair güfte yazamıyor. Bir yabancı bizim sesimizi duymak istiyor. Sadece yerel renk ihtiyacından mı doğuyor bu, yoksa bir ulusun derindeki duyarlığını sezmekten mi?
button