Güncelleme Tarihi:
Dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca insanı televizyon başına çeken ünlü X- Files dizisi şimdi de sinemalarda... Çok iyi ve akıllıca yazılmış hikayelerden oluşan X-Files tüm dünyada o kadar çok tutuldu ki, dizinin pek çok Web sayfası, kitapları ve Star Trek'inkilere rakip olacak hatıra eşyaları piyasaya çıktı. Yapımcılar bu dizinin sinemaya aktarılmasının cazibesine dayanamadılar ve diziyi sinema salonlarına taşıdılar.
İçinde küçük yeşil adamlar, dev dişi canavarlar ve ajanlar barındıran X-Files baştan sona paradokslarla dolu... Dizilerin ve filmin temel ortak özelliği; suç, paranormal korku, bilim kurgu ve entrikayı birlikte barındırması, arayışla geçmesi ve sonunun hep yoruma açık bitmesi... Canavar orada olabilir de, olmayabilir de. Her dizinin sonunda insanlar soru işaretleriyle başbaşa bırakılıyor. Yapımcı-yazar Frank Spotnitz bütün sezon boyunca filme uygun hikayeler yazdıklarını, böylece filmde pek çok sırrın cevabının bulunabileceğini söylüyor. Yaratıcıları filmin kendi başına ayakta durabilmesini, ilk kez seyredenleri eğlendirmesini, sadık izleyicileri için de büyük sırlara cevaplar vermesini planladıklarını söylüyorlar.
Filmde özel ajan Fox Mulder'ı David Duchovny canlandırıyor. Dana Scully rolünde ise Gillian Anderson var. Filmin yönetmeni Rob Bowman... ‘‘Gerçek orada’’ şovun ana teması ve Mulder ve Scully sürekli onu arıyorlar. Ancak gerçekler genelde dünya dışı bir yerlerde oluyor. Mulder'ın en büyük takıntısı kız kardeşinin uzaylılar tarafından kaçırılmış olması. Kendisine Spooky diyen meslektaşlarına alay konusu olan Mulder, iki ajanın karşılaştığı her garip olayın, hükümetin uzaylıların dünyayı işgal etmesini saklamak isteminden kaynaklandığına inanıyor.
Doktor, bilimadamı ve mantığının sesini dinleyen Scully ise tüm garipliklere bilimsel bir açıklama getirmek için çaba harcıyor.
Farklı yaklaşımlarına rağmen Scully, Mulder'ın sezgilerine dayanan zekasına güveniyor. Filmdeki konulara ek olarak bu iki ortak arasında platonik, duygusal bir yakınlık da doğuyor. Birinin sorunu olduğunda, diğeri onu kurtarmak, destek olmak ve rahatlatmak için orada oluyor. Aradaki bu bağ filmin en çarpıcı yanlarından birini oluşturuyor.
Filme gitmeden önce mutlaka bunları okuyun...
X-Files, FBI'ın anlaşılamayan olaylara bakan bir bölümü.
Mulder ve Scully de X-Files ekibinin vazgeçilmez kahramanları. Mulder, kızkardeşi Samantha'nın muhtemelen uzaylılar tarafından kaçırıldığını düşünüyor. Kaçırılma olayına şahit olan Mulder bu olayın etkisinden kurtulamıyor. Bu olay Mulder'ın paranoyasını da açıklıyor. Bilimsel gerçeklerden başka hiçbirşeye inanmayan Scully de Mulder'ın ortağı. Son derece farklı karakterlerine ve inançlarına rağmen Mulder ve Scully birbirlerinden başka hiçkimseye güvenmiyorlar.
Yeraltı gazetesi Magic Bullet'i çıkaranlar filmin komik unsurları. Mulder'a hayran olan bu üçlü uzun saçlı Langly, takım elbiseli Byers ve Scully'e aşık olan Fohrike'den oluşuyor. Onlar Mulder'ın teorilerinin kendilerininkinde daha çılgın olduğunu düşünüyorlar.
Mulder ve Scully'nin FBI patronu vaktinin çoğunu hayal kırıklığına uğramış bir şekilde dişlerini sıkarak geçirse de, bizimkileri çoğu kez kurtarıyor.
CSM; yani sigara içen adam... Sürekli sigara içen ve kanser adam olarak bilinen CSM'yi William B. Davis canlandırıyor. Korunmasını Mulder'ın ailesiyle olan ilişkisine borçlu. Samantha'nın babası olduğu sanılıyor.
Uzaylıların en büyük silahı olan siyah sıvı aslında bir virüs ve insanları öldürüyor. Filmde uzaylıların Dünya'nın eski sakinleri olduğunu da öğreniyoruz. Onlar sadece bu haklarını geri almak istiyorlar.
Yeni kuşağa yeni Tarzan
Sinemaseverlerin yakından tanıdığı Ormanlar Kralı Tarzan bir kez daha karşımızda... Bugüne dek pek çok ünlü aktörün canlandırdığı Tarzan rolünde bu kez Starship Troopers'dan tanıdığımız Casper Van Dien'i izleyeceğiz.
Filmin yapımcılarından biri olan Stanley Canter, 1984 yılında da bir Tarzan filminin yapımcılığını üstlenmişti ve o film ‘‘Greystoke: The Legend of Tarzan, Lord of Apes’’ adını taşıyordu. Aynı yapımcı aradan 14 yıl geçtikten sonra o filmin devamını çekti. Ancak bu kez karşımızda bir ölçüde geçtiğimiz sezonun George of the Jungle'ını andıran, içerisinde mizah yerine macera bulunan yepyeni bir Tarzan var. 98'in Tarzan'ında olaylar 1913 yılı İngiltere'sinde Tarzan'ın Jane (Jane March) adlı bir genç kadınla evlilik arifesinde olduğu bir günde başlar. Ancak Tarzan, Jane ile evlenmek yerine ormanına geri döner. Amacı, uygarlığın devamını sağlamak adına Kayıp Şehir olarak bilinen Opar'a giden tüm yolları yakıp yıkan ve yoluna çıkan herkesi öldüren zalim kaşif Nigel Raven'i (Steve Waddington) engellemektir.
Casper Van Dien filmin çekimleri boyunca dublör kullanmamaya özen gösterdi ve sahnelerin büyük çoğunluğunda kendisi oynadı. Genç aktör filmle ilgili bir anısını şu sözlerle anlatıyor. ‘‘Bambuların arasında çekim yapıyorduk. Yavru bir fil gördüm ve başını okşamak için yaklaştım. Birden beni iki metre kadar havaya kaldırdığı gibi birkaç metre öteye toprağa fırlatıp attı. Büyük sarsıntı geçirdim ama neyse ki küçük sıyrıklarla atlattım.’’
Tarzan filmlerinin olmazsa olmaz özelliği ağaçtan ağaca uçarak ormanda ilerleme sahneleri ise genç aktör açısından başlıbaşına bir zorluktu. Van Dien ağaçtan ğaca uçma hazırlıklarına aylar öncesinden başladı. Bu konuda da şunları söylüyor: ‘‘Ortalama bir vücut yapımın ve boyumun olması benim için bir şans... Başarmak kolay oldu ama daha uzun boylu ya da daha kilolu olsaydım başaramazdım. Ancak bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Sanıyorum ki yanında bir antrenör olmadan bu işi başarabilen tek yaratık şempanzelerdir.’’
Coenler yine şaşırtıyor
İşte Coen kardeşlerden şaşırtıcı bir film daha. Büyük Lebowski...Bu filmde, zorbalık, ihanet, alçaklık, hırsızlık, seks ve uyuşturucu... kısacası yaşama dair herşey mevcut. Büyük Lebowski'nin hikayesi kuşku uyandıran tatsız olaylara rağmen tam bir komedi...
‘‘Bize göre Büyük Lebowski, 1940'lı yıllarda The big Sleep, Murder, My Sweet ve daha birçok filme konu olan büyük dedektif yazar Raymond Chandler'ın gizemli hikayelerinin 90'lı yıllardaki versiyonu’’ diyor Ethan Cohen...
Fakat Chandler'ın gizli gözü ve kahramanı Philip Marlowe'un yerini kahraman olarak 70'li yılların aylak, işsiz ve kendini ‘‘Ahbap'' olarak adlandıran Jeff Lebowski alıyor.
Chandler'ın romanlarında da olduğu gibi Büyük Lebowski'nin hikayesi de Los Angeles'da geçiyor ve yine Chandler'da olduğu gibi, olaylar zinciri de hikayenin açığa çıkardığı değişik sosyal sınıflar ile değişik tipler arasında geçiyor.
Filmde başrolleri Jeff Bridges ve John Goodman paylaşıyorlar.