Waldorf Astoria'da cinayet

Güncelleme Tarihi:

Waldorf Astoriada cinayet
Oluşturulma Tarihi: Mart 20, 1999 00:00

Aylin LİVANELİ
Haberin Devamı

Adam, havaalanından otele gelir. Check-in yapar. Odasına çıkar.

Gece yemekten sonra otelin casinosunda 50.000 dolarlık kumar oynar.

Sonra yine odasına döner.

Ertesi sabah arkadaşları onu görmeye gelir.

Resepsiyon görevlisi, haber vermek için telefon eder ama kimse cevap vermez.

Uzun arayışlardan sonra arkadaşları merak etmeye başlar.

Çünkü adamla daha önceden, o gün, o saatte otelde buluşmak üzere sözleşmişlerdir.

Durum güvenliğe bildirilir ve içeriden kilitli kapı, görevli tarafından açılır.

Korkunç bir manzarayla karşılaşırlar.

Adam içeride kanlar içinde yatmaktadır.

Fena halde dövülmüş ve boğazı kesilmiştir.

*

Aynı film gibi değil mi?

Amerikan filmlerinde kimbilir kaç kez bunun gibi sahneler görmüşüzdür.

Soluk soluğa izlenen cinayet ve polisiye filmlerinin çoğunda buna benzer sahneler var. Ama bu film değil, gerçek.

*

New York'ta büyük olay yaratan bu cinayet, herkesi dehşete düşürdü.

Arka mahallelerde işlenen cinayetlere alışık olan New Yorklular, kentin en iyi ve en pahalı otellerinden birinde böyle bir vahşet yaşanmasına inanamıyorlar.

Aslında inanmaları gerekir, çünkü bu Waldorf Astoria'da işlenen ilk cinayet değil.

Bu olayla birlikte yeniden gündeme gelen cinayetler otele ‘‘Cinayetler oteli’’ sıfatını kazandırdı. (Agatha Christie'nin romanları gibi.)

Geçtiğimiz haziranda 37 yaşında bir adam, odasına davet ettiği evsiz bir genç tarafından bıçaklanmış. Katil hemen yakalanmış.

1982'de ise bir bankanın başkanı, boğazında bir delikle 19. katın merdiveninde bulunmuş.

*

Son olayda boğazı kesilen adam, Brezilyalı bir işadamı.

O gece 50.000 dolarlık kumar oynayan adamın odasında sadece 1300 dolar bulunmuş.

Paranın geri kalanını kumarda kaybedip kaybetmediği bilinmiyor.

Parayı katil de almış olabilir.

Güvenlik kameralarının birinde görüldüğü sanılan katili bulma çabaları sürüyor.

Woody Allen’i dinlemek

Yer: Cafe Carlysle, Manhattan.

Tarih: 15 Mart 1999

Cafe'nin (burası aslında küçük bir bar/restoran. Sadece adı kafe) içi tıklım tıklım dolu.

Çıt çıkmıyor. Herkes gözünü sahneye dikmiş, gülümseyerek onu izliyor.

O, bir sandalyeye oturmuş klarnet çalıyor.

Klarnetin oyunbaz tınıları arasında kendini kaybetmiş küçük bir adam.

Kimseye bakmıyor, yere bakıyor.

Coşkun alkışlar arasında bile seyirciyle göz göre gelmiyor.

Gelirse hemen bakışlarını kaçırıp yine yere dikiyor.

Konuşmuyor, gülmüyor. Kimseyi etkilemeye çalışmıyor.

Sadece işini yapıyor. Hem de çok iyi yapıyor. Büyük zevk aldığı belli.

Yüzündeki yarı utangaç yarı muzip ifadeden o anlaşılıyor.

Fırtınalar içinde sakin bir adam.

Büyük tutkuların, kaygıların ve daha birçok karmaşanın izi okunuyor yüzünde.

*

Ona eşlik eden, birbirinden yetenekli müzisyenlerden oluşan Eddie Davis New Orleans Jazz Band'in üyeleri de büyük zevk alıyor geceden. Hepsinin ağzı kulaklarında.

Konser bittiğinde Woody Allen ayakta alkışlanıyor.

O, alkışlanırken, oyuncağıyla oynayan bir çocuk gibi başını öne eğmiş, klarnetini temizliyor.

*

Konserden sonra fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmıyor.

Onlarla kol kola girip poz veriyor. (Sinir oldum. Allen'la fotoğrafımı çekmesi için fotoğraf makinesi olan Çinli bir kızı ayarladım. Gittim Woody Allen'ın arkasından seslendim, ‘‘Mr.Allen, can I have a picture with you?’’ (Mr. Allen, sizinle bir fotoğraf çektirebilir miyim?) ‘‘Sure’’ (Tabi) dedi ve hemen koluma girdi. Flaş patlamadı. Üçüncü denemeden sonra da patlamayınca gitmesin diye koluna yapıştığım Allen'ı bırakmak zorunda kaldım ve söylenmeye başladım. ‘‘Kıza bak, bir fotoğraf bile çekemedi.’’ O kızı öldürebilirim.)

*

Woody Allen'da beni en çok etkileyen şey, yüzündeki çaresizlik ifadesiydi. Filmlerinde gördüğümüz o çaresizlik ifadesi gerçeğinde daha derinden hissediliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!