Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2003 00:00
İKİ hafta önce KKTC Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş aradı. ‘‘Türkiye'de KKTC'yi haritadaki küçücük şekliyle algılayanların sayısı fazla’’ dedi. ‘‘Bu nedenle sokaktaki insana ‘minnacık bir yer, verip kurtulalım, AB'ye girelim' denince, bu söyleme inananların sayısı fazla oluyor’’ diye de ekledi. KKTC’nin yeterince bilinmemesinin en güzel kanıtı her yıl Türkiye'den sadece 150 bin kişinin KKTC'yi turistik amaçlı ziyaret etmesi. Üstelik böyle bir ziyaret için pasaport falan gerekmezken, sadece nüfus cüzdanı ile giriş yapılabilirken.‘‘Bunların % 90'ının amacı da casinolarımızdan yararlanmak’’ diyor Serdar Denktaş. Anlayacağınız KKTC hükümeti, Türkiye'de sadece ‘‘kumarhaneleriyle’’ anılmaktan da, zengin ama tembel öğrencilerin kapağı atacakları üniversitelerin bulunduğu bir yer olarak algılanmaktan da rahatsız.‘‘Rahatsızlar da ne yapıyorlar?’’ diyorsunuz değil mi? Son günlerde Türkiye'de başlayan KKTC reklamlarının arkasındaki temel düşünce ‘‘bir yerden başlamak’’ işte. KKTC algı ile gerçek arasındaki farkı kapatmaya çalışıyor. Doğrusu da bu. İnsanları KKTC'yi götüremiyorsan, KKTC'yi onlara götüreceksin. Bunu başarmanın tek yolu da reklamdan geçiyor.İki haftadır yayınlanan KKTC reklamlarındaki ‘‘cennetle’’ yüzleşenlerin kolayca ve yüksek sesle ‘‘ver kurtul’’ diyebileceklerini ben artık pek sanmıyorum. Tabii eğer kalpleri varsa. Reklam işinde kalbi tetiklemek için ‘‘süreklilik’’ gerekiyor yalnız... KKTC düzenli bir şekilde ‘‘cenneti’’ Türkiye'ye getirmeye devam ederse, her gün ‘‘birkaç bin taş kalpli’’ daha yumuşar, meraklıların sayısı artar, kimsenin şüphesi olmasın! Tebrikler KKTC hükümeti, doğru iş yapıyorsun. (Reklam Ajansı: Kırmızı Kedi Rating: * * *)Kültür demokratikleşti ellemeyin yazık etmeyinSALI günü RTÜK, Ankara'da, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki dostlarımızın yardımıyla ratinglerle ilgili bir yuvarlak masa toplantısı düzenledi. RTÜK'ün iyi niyetli çabalarının ayrıntısına daha sonra girerim. Burada kısaca şunu söyleyeyim. Artık allahaşkına kimse ‘‘AGB ratingleri yanlış ölçüyor, Türk kültürü elden gidiyor, bu kadar çok Kemal Sunal izlenir mi?’’ diye cahil cahil konuşmasın ve dönüp Türkiye'nin ve dünyanın gerçeklerine şöyle bir baksın. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de üç şey yüksek (elit) kültürü hızla demokratikleştiriyor. Bunlardan biri popüler müzik, biri iş yapan sinema filmleri diğeri ise prime time televizyonu. Modern yaşamın trend kurucuları bunlar. Gazeteler bile bunları görmezden gelirse tiraj kaybeder. Bu çok yönlü iletişim teknolojileri ortamında hiçbir devlet toplumu zorla bu değişimin gerisinde bıraktıramaz, Bakın, İran bile değişiyor. Dokunmayın izleyici ölçümlerine AGB'ye BGB'ye CGB'ye, her kim ölçüyorsa kuralarına göre ona, dokunmayın. Türkiye'ye, televizyona, yazık etmeyin. Türkiye bu. Türkiye'nin rontgeni bu. Dünya bu. Bunun adı değişim. Anlayın şunu artık! Televizyonu ellerinden alırsanız insanlar yerine ‘‘Merevizyon’’ koyar, siz de havanızı alırsınız!Skylife biraz demode kaldıLOS Angeles'tan geçen hafta döndüm. Yolculuğumu işkence haline getiren Air France'tan anımsamak istediğim tek şey uçaklarında göz gezdirdiğim dergileri...Sezarın hakkı sezara verelim, iyi dergi yapıyorlar. Bizim THY'nin resmi dergisi Skylife artık kendini tekrar etmeye başladı örneğin. Konseptinin tekrar gözden geçirilmesinde yarar var. Bir çift el halısı, iki kilim deseni, bir manzara, bir göl kenarı artık demode oldu. Biraz daha konu yelpazesini genişletmek lazım.Örneğin Air France'ın dergisinde Fransız markalarının başarı öykülerine yer veriyor. Bir ülke markalarını bundan daha iyi nasıl tanıtabilir. Çok iyi fikir değil mi? Hep söylüyorum, bazı durumlarda tanıtım para işi değil akıl işi. Kafanı kullanacaksın, cin fikirler geliştireceksin.Sportainment marketingDÜNYADA eğlence sektörünün patladığını görmemek için kör olmak lazım. Teknolojik gelişmeler eğlence sektörünü tüm dünyada en hızlı gelişen sektörlerden biri haline getirdi.Biraz zamanı, biraz parası ve iyi yaşamaya karşı genel bir duyarlılığı olan insanlar artan bir şekilde eğlence talep ediyorlar. Bu talep ‘‘ciddi’’ bir para getirdi, ‘‘ciddi’’ para ‘‘ciddi’’ bir rekabet doğurdu, ciddi rekabet de pazarlamanın her türlü strateji ve taktiklerinin bu alana uygulanmasını sağladı. Adına da ‘‘entertainment marketing’’ (eğlence pazarlaması) deniyor.Veronis Suhler & Associates'in 2000 yılı tahminlerine göre tüm dünyada eğlenceye harcanan para 500 milyar dolar. VS&A'nın tahminlerine göre eğlence sektörünün dokuz temel alt sektöründen biri olan spor en fazla parayı emiyor. Bu alandaki dönen toplam para 130.4 milyar dolar. Bu nedenle de bilimsel anlamda pazarlama en fazla bu alanda uygulanıyor. Adı da ‘‘sportainment marketing’’.David Beckham'a Real Madrid'in ödediği 41.2 milyon dolar transfer ücreti tamamen bu ‘‘sportainment marketing’’ sonucu verilen para. Avrupalı tüm futbol otoriteleri Real Madrid için Becham'ın ‘‘pazarlama’’ çekiciliğinin oyunculuk yeteneklerinin çok çok üstünde bir çekicilik olduğunu kabul ediyorlar.Beckham'ın çekiciliğini anlamak için de meşrubat'tan sağlık merkezi'ne kadar çok sayıda ünlü markanın ‘‘Beckham’’ markasından yararlanmak için ödediği paraya bakmak gerekiyor.Beckham'a en fazla para yatıran markalar 5'er milyon dolarla Adidas ve Marks&Spencer, sonra 3.4 milyon dolarla Pepsi geliyor, Police ve Castrol markalarının yatırdığı para 1'er milyon dolar, Vodafone, Upper Deck, Meiji (japon çikolata markası) ve Tokyo Güzellik Merkezi'nin ödediği para ise bilinmiyor.Beckham'a niye bu kadar çok para? Çünkü eğlence saktörünün en önemli iki özelliği var: Tüketim çok hızlı, ürün ömrü de kısa.CD olsun,
film olsun, DVD olsun, kitap olsun ya da oyuncu olsun piyasaya çıkarmadan önce test etmeye zaman yok. Bu nedenle de ‘‘test edilmiş, onaylanmış’’, ürün ömrünü hafiften uzatmış figürlere ödenen para böyle biraz tuzlu oluyor.Rafineri ve Medina Turgul/DDB'yi kutluyorumTÜRK reklam sektörü, 50'nci Cannes Uluslararası Reklam Festivali'nde çok büyük iki başarı kazandı. 50 yıldır ilk kez Türkiye dünya reklam sektörünün çok önem verdiği bu yarışmada iki önemli ödül birden aldı. Rafineri Reklam Ajansı ‘‘Açıkhava’’ dalının, ‘‘Bankacılık ve finans’’ kategorisinde İş Bankası reklamıyla Gümüş
Aslan'ı, Medina Turgul/DDB reklam ajansı da ‘‘Basın’’ dalının ‘‘Şirket imajı’’ kategorisinde, Volkswagen reklamıyla, Bronz Aslan'ı aldı. Her iki reklam ajansını da, her iki reklamın yaratıcılarını da tüm kalbimizle kutluyoruz. Bu arada geçen yıl bu yarışmanın Türkiye temsilciliğini alan Milliyet Gazetesi'ni ve bu yarışmanın Türkiye organizasyonuna sadece beynini değil kalbini de koyan Viki Habif'i de kutlamazsam önce kendi ‘‘adalet’’ duygumu sarsarım, onu söyleyeyim. Teşekkürler Milliyet, Teşekkürler Viki... Televizyon dalında 50 yıldır ödül alamamız da ilginç!. Yoksa televizyona harcanan para yaratıcı olmayan işlerle havaya mı gidiyor?ÇekirgelikÖyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar. (H. Dunant)
button