Güncelleme Tarihi:
İstanbul'da önümüzdeki ay çok önemli bir kültür olayı yaşanacak. 1683'te Viyana'yı kuşatan ama kuşatma sonrasında Türk askerî tarihinin en büyük yenilgilerinden birini yaşayan Osmanlı sadrazamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın savaş meydanında bıraktığı hazineler üç asır sonra ait oldukları yerde, İstanbul'da sergilenecek.
İslam Eserleri Müzesi'nin müdiresi Dr. Nazan Ölçer'in beş yıl boyunca devam eden çabasının meyvesi olan sergide 340 parça eser yeralacak. Kara Mustafa Paşa'nın Viyana'da uğradığı bozgunun üzerinden geçen üç asır boyunca Polonya'da muhafaza edilen hazine geçen çarşamba gecesi bir TIR'la İstanbul'a getirildi. Hazinenin bundan 300 küsur yıl önce Viyana'ya ve oradan da Polonya'ya gitmesi nasıl maceralı olduysa, İstanbul'a getirilmesinde de öyle maceralar yaşandı.
İşte, Viyana önlerinde bırakmamızdan sonra Polonya'ya götürülen Osmanlı hazinelerinin bir müze müdiresinin yıllar süren çabalarının neticesinde İstanbul'a üç aylığına da olsa gelebilmesinin kısa öyküsü:
Kara Mustafa Paşa 1683'ün 14 Temmuz'unda Viyana'yı kuşatmış, kuşatma iki ay sürmüş ama Türk birlikleri şehri bir türlü alamamıştı. Viyana'nın imdadına Polonya ordusu yetişti. Osmanlı birlikleri ilk çarpışmada dağıldı, canının derdine düşen Kara Mustafa Paşa yanında getirdiği hazineyi savaş meydanında bırakıp Belgrad'a çekildi, sonra da kafası kesildi.
Viyana'yı kurtaran ordunun başında Polonya Kralı Jean Sobiesky vardı. Kral ganimet paylaşıldığı sırada hiç tevazu göstermedi, kısa konuştu, ‘‘Şehri ben kurtardım, şimdi hayattaysanız bu benim sayemdedir’’ dedi ve Kara Mustafa Paşa'nın bıraktığı hazinenin en kıymetli parçalarını Varşova'ya taşıdı.
Derken aradan üç asır geçti ve 1990'lara gelindi... İstanbul'daki Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin müdiresi Nazan Ölçer Kara Mustafa Paşa'nın hazinesini Türkiye'ye getirip İstanbul'da sergilemeyi düşündü ve Varşova'yla yazışmaya başladı. Araya hükümet değişiklikleri, tahsisat yokluğu yahut siyasi engellemeler gibisinden dertler girdi. Ankara'yla Varşova'nın sergi konusunda anlaşmaya varması Nazan Hanım'ın tam beş yılını aldı. Anlaşma nihayet imzalandı ve bundan 316 yıl önce Viyana önlerinde bıraktığımız eserlerin 340 adedi geçen çarşamba gecesi bir TIR'la İstanbul'a geldi.
Nazan Ölçer, Versailles Sarayı'nda açılan Osmanlı Sergisi'nin mimarlarındandı ve hafta başında Paris'te beraberdik. biriydi. Başında bulunduğu Türk ve İslám Eserleri Müzesi'nden Paris sergisine gönderilen eserleri bizat getirmiş, sergi salonlarının düzenlenmesinde o da çalışmıştı. Açılış töreninden sonra hemen İstanbul'a döndü, zira Polonya'dan gönderilen eserler aynı gün;ün akşamı İstanbul'da olacak ve Nazan hanım tarafından teslim alınacaklardı.
Nazan hanımla arkadaşları şimdi harıl harıl Polonya'dan gelen sandıkları açmakla, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın hazinelerini müzenin salonlarına yerleştirip sergiyi hazırlamakla meşguller.
Ne bilim, ne sanat, ne de genel ahlák kurallarına uymadığının farkındayım ama, ben kendi kendime ‘‘Bir yolu bulunsa da bize ait olan bu hazine Polonya'ya dönmese, hep İstanbul'da kalsa’’ diye düşünmeden edemiyorum...
Şöför yolu şaşırınca hazine gümrüğe takıldı
Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin idarecileri için geçen çarşamba gecesi bir hayli heyecanlı geçti. Varşova'dan gönderilen 340 adet tarihi eseri taşıyan Polonya TIR'ı yolunu şaşırıp Türkiye'ye yanlış sınır kapısından girince Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın hazineleri gümrüğe takıldı.
TIR'a, Türkiye'ye Kapıkule sınır kapısından girmesi talimatı verilmiş ve Kapıkule gümrüğü önceden uyarılmıştı. Ancak Polonyalı şöför yolu şaşırdı, Türkiye'ye Kapıkule yerine pek kullanılmayan bir kapıdan, Dereköyü'nden girdi. Karşılarına bir TIR dolusu hazine çıkan Dereköyü'ndeki gümrükçüler de haklı olarak hayli şaşırdılar. Eserler için ne şekilde bir muamele yapılacağına karar vermeye çalıştıkları sırada TIR'ın yolunu gözleyen Nazan Ölçer'le arkadaşları hazinenin Dereköy gümrüğüne takıldığını öğrendiler. Ankara durumdan haberdar edildi, sınır kapısıyla temasa geçildi ve hazine çarşambayı perşembeye bağlayan gecenin ikisinde gümrükten çıkartıldı.
Kara Mustafa Paşa'nın hazinesi bundan 300 küsur yıl önce Viyana'dan Polonya'ya maceralı bir şekilde gitmişti ve İstanbul'a dönmesi de işte böyle maceralı oldu.
O kadar emindi ki, saray hazinesini bile götürmüştü
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana önlerinde saray hazinesinin en nadide parçalarının yanısıra çuvallar dolusu kahve de bıraktı. Avrupalılar kahveyi önce ‘‘keçi pisliği’’ zannettiler, sonra ne olduğunu anlayıp tiryakisi oldular. İşte, Paşa'nın ardında bıraktığı hazineden İstanbul'a gelen parçaların en önemlileri.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana önlerine geldiği 1683 Temmuz'unda şehri zaptedeceğinden o kadar emindi ki, aklı kuşatma ve savaş planlarından çok zaferden sonra Viyana'da yapacağı geçit resmindeydi.
Bu geçit resminin şanına láyık şekilde yapılması için lázım olan herşeyi düşünmüş, tarihlere geçecek tantanalı merasimde kullanılacak eşyaları Topkapı Sarayı’ndan çıkarttırıp yanına almıştı. Sonra başında Polonya Kralı Jean Sobiesky'nin olduğu müttefik ordusu geldi ve bütün hayallerini yıktı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa herşeyini Viyana surlarının önünde bırakıp askeriyle beraber Belgrad'a doğru çekildi ve geride kalan ne varsa Viyana'nın kurtarıcısı Sobiesky'nin oldu. Bugün bazısı Topkapı’da bile bulunmayan bazı parçalar Paşa'nın bu ani yenilgisi yüzünden şimdi Polonya müzelerini süslüyor.
Paşa'nın ricatinden sonra Viyana surlarının önünde bir de gariplik yaşandı: Hazinelerin yanında çuvallar dolusu çekilmemiş kahve de vardı. Osmanlı ordugáhını talan eden Avusturyalılar kahve çekirdeklerini önce başka birşey zannedip ‘‘Türkler meğerse keçi pisliği yerlermiş’’ dediler ve imhaya kalktılar. Kahveleri daha önce Osmanlı topraklarında yaşamış bir Viyanalı farketti, Avusturyalılar'a tanelerin ne işe yaradığını anlattı ve Avrupa bu sayede kahveyle tanışmış oldu.
Nazan Ölçer'in Polonya'daki 26 ayrı müzeyle kütüphane, kilise ve üniversite arşivlerin topladığı 340 adet eserden bazıları şöyle:
1699'da imzalanan ve Osmanlı Devleti'nin ilk çöküş belgesi kabul edilen Karlofça Anlaşması'nın orijinali, Kanuni Sultan Süleyman'la Polonya Kralı Sigismund arasında imzalanan bir anlaşmanın aslı, bazı Osmanlı hükümdarlarının bugüne kadar bilinmeyen portreleri, Macar ve Polonya devlet adamlarının resimleri, Kara Mustafa Paşa'nın beraberindeki mehter takımında kullanılan nakkare ve halile gibi çalgılar, askerî otağ ve çadırlar; kılıç, yatağan, fitilli tüfek, zırh, sadak, tuğ, at eyeri ve koşum takımları gibi çoğu mücevherli çok sayıda siláh ve asker; malzeme; saltanat arabası, yeniçerilerin piláv kazanları, halılar ve kumaşlar.