Güncelleme Tarihi:
Bugün, roman türüne yaptığı özgün katkılarla edebiyat tarihine adını yazdıran Virginia Woolf’un doğum günü. İngiliz edebiyatının en büyük yazarlarından Virginia Woolf 137. Yaş gününde kendi sözleriyle anıyoruz!
Modernizm akımının edebiyattaki öncü ismi Virginia Woolf, 25 Ocak 1882 tarihinde Londra’da dünyaya geldi. Virginia Woolf, Victoria Devri'nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın kızıydı. Annesi ve babası daha önce başkalarıyla evlenmişler, dul kaldıktan sonra ise bir araya gelmişlerdi. Her ikisinin de ilk eşlerinden çocukları vardı. Sir Leslie Stephen'ın ilk eşi, ünlü romancı William Makepeace Thackeray'nın kızıydı. Thackeray'nın eşi akıl hastası olduğundan, Leslie Stephen'ın bu kadından olan kızı Laura, anneannesine çekmiş, yirmi yaşında bir akıl hastahanesine kapatılmıştı. Virginia'nın annesi Julia Duckworth ile Leslie Stephen'ın beş çocukları oldu. Virginia Woolf, o yıllarda kadınların ikinci planda kalması nedeni ile okula gönderilmedi, Victoria Devri'nden nefret eden ünlü yazar, kendini geliştirdi.
1895 yılında annesi Julia Stephen'ın ani ölümü, Virginia'yı ömür boyu içinden çıkamayacağı sonsuz bir döngüye hapsetti. Annesinin ölümü ardından kız kardeşi Stella Duckworth’ün onu ağır bir depresyona sürükledi.
Woolf, 1909'da bir süreliğine Lytton Strachey ile nişanlandı. Virginia Woolf 1912 yılında Leonard Woolf ile evlenmiştir. Leonard Woolf eşi için bir basımevi kurmuştu ve bu da Virginia Woolf'un yazdığı kitapları yayımlatması için bir fırsat olmuştu.
ÖLÜMÜ SEÇTİ
Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordu. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etti. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştı: Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.
SÖZLERİNDEN DERLEMELER
"Ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin. Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların, onurlu bir yaşamı seçenlerin.”
“Düşünüyordum da, şu hayat dediğimiz şeyin ne hoş ödülleri vardı; şuna buna hınç duymak, kin beslemek ne kadar yersizdi ve dostluklar kurabilmek ve kafa dengi kişilerle birlikte olabilmek ne kadar gıpta edilecek bir durumdu.
“Sevmenin insanı yalnızlaştırdığını düşündü. Kimseye hiçbir şey anlatamıyordu."
“Yalnızım; çok yalnızım!” diye bağırmak istiyordu.”
“Fakat taşıdığı bu beden, tüm yeteneklerine rağmen bu beden sanki bir hiçti - koca bir hiç! Görünmez olduğunu hissediyordu; görünmüyordu sanki gerçekten, duyulmuyordu.”
“Kısaca ve açıkça, kişinin olduğu gibi görünmesinin her şeyden üstün sayılayacağını söylüyorum. Coşturucu bir biçimde söylemesini bilseydim, başkalarını etkileme düşleri kurmayın derdim.”
“Aceleye hiç gerek yoktu. Parıldamaya hiç gerek yoktu. Kendinden başka birisi olmaya hiç gerek yoktu.”
“O halde, on altıncı yüzyılda şiir yeteneğiyle doğan bir kadın mutsuz bir kadındı, kendisiyle çatışma halinde olan bir kadın.”
“Başkalarının fikirlerini mantıksızlık derecesinde umursamış olan insanların enkazıyla doludur edebiyat alanı.”
"Fakat derinlerdeki gerçek, bazen başıboşluğumuzda, hayallerimizde su yüzüne çıkar."
"Yanılsamalar içinde bulunan varlıklar olduğumuz düşünülürse belki de her şeyden çok kendine olan güveni gerektiriyordu.
Kendimize güvenimiz olmadan beşikteki bebekler gibiyiz."
"En iyi yetişmiş kadınlar, zihinleri en medeni olanlardır."
"Bu dünyadaki en mutsuz insanlar, başkalarının ne düşündüğünü takıntı haline getirenlerdir."