Güncelleme Tarihi:
Bugün 73 yaşında olan ustaların ustası Gökşin Siphioğlu hayata sımsıkı bağlı. Tek lüksünün 1999 model Mercedes'i olduğunu söyleyen, hiç parasının olmadığını ve gazetecinin emekli olamayacağını belirten Sipahioğlu, ‘‘Arkamda kalanlara herhalde borç bırakacağım’’ diyor. Sipahioğlu ara sıra viagra kullandığını ve çok faydalı bulduğunu da söylüyor.
Gazetesinin enkazından kurşun toplayan patron
Kayınbiraderim Ayhan Cecan'la birlikte merhum Halil
Lütfü Dördüncü'yle ortak olarak Yeni Gazete'yi çıkardık. Tan binasındaki çalışma masam Nazım Hikmet'in eski masasıydı. O gazetede fotoğrafa büyük önem veren de ilk ben oldum. Mesela rahmetli Menderes'in Yassıada resimlerini kadraj yaparak yayınladık, olay oldu. Aziz Nesin ilk ‘‘Ne Sağcıyım, Ne Solcu’’ başlıklı uzun fıkralarını ilk defa Yeni Gazete'de yazdı. Çetin Altan da askerlik dönüşü ilk defa yine benimle başladı. Halil Lütfü'nün
cimriliği malum.
Bin lira olan maaşımdan her ay 250 lira keserdi, benim adıma zorunlu tasarruf yapmak için. Ortaklıktan ayrıldıktan sonra meydana gelen Tan Matbaası olayında binaya gittiğimde gördüm ki Halil
Lütfü enkazın içinden kurşun topluyor. Daha cesetler çıkarılmamış, düşün. Kurşun o zaman çok para, linotipte dizgiler kurşunla yapılıyordu. Halil Lütfü böyle zavallı bir
adamdı.
Sertel'in anılarına yazık oldu
Zekeriya Sertel kızıyla beraber Rusya'dan kaçtıktan sonra Fransa'ya geldi ve tek röportajı yapan ben oldum. Paris'e sadece bir ceketle gelmişti. O sıralarda Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Rusya gezisine ben de Hürriyet adına katılacaktım. Sertel bana Bakü'deki evinin anahtarını verip, dolaplara sakladığı notları, filmleri, fotoğraflarıyla paltosunu getirmemi istedi. Dönüşte dediklerinin hepsini getirip İstanbul'da Erol Simavi'ye teslim ettim, paltosunu ise kendisine götürdüm. Çünkü Sertel Hürriyet'e Rusya anılarını yazacaktı. Yazılarında yer alacak konuları anlatan çok ilginç bir sinopsis hazırlamıştı. Bunu da Erol beye gönderdim. O sırada MİT'ten bazı adamlar geldi, sonunda bu anılar yazdırılmadı. Komünizmin gerçek yüzünü açıklayan bu anılar büyük olay yaratacaktı. Mesela; Sertel Bakü'de hastanede yatarken bakmış ki, yandaki hastaya tavuk geliyor, kendisine ise kuru konserveler veriyorlar. Neden böyle diye sorunca ‘Eline cebine atman lazım’ cevabını almış. Sertel Türkiye'ye gitti, havaalanından çevirip geri gönderdiler. O zaman da Fransa'daki eski komünist arkadaşları çevresine toplanıp onunla alay ettiler. Sertel bana verdiği beyanatta; ‘Ben komünist değilim’ demişti. Karısı Sabiha hanım ise komünistti. Bence Sertel'i Türkiye'ye sokmayan kafa KGB kafasıydı. Bu olaydan sadece komünistler ve Rusya faydalandı. Türkiye'de aşırı solun yükselmesi o tarihten sonra başladı. Zavallı adamcağız burada gömülü kaldı.
Türkiye'de paparazzi yok
Bence paparazilik çok önemli bir gazeteciliktir. Türkiye'de gerçek paparazilik yapan yok. Jacqueline Kennedy'i çıplak çeken İtalyan çocuk 10 gün suyun içinde yattı. Ben de Zürih'te Celal Bayar'ın oğlunu çekebilmek için iki gün yağmurda altında bekledim. Paparazzi olmak için iyi gazetecilik, çok bilgili olmak şart. Herkesin çekemediği fotoğrafları özel çekendir paparazzi.
İlk aşkı kuzeniydi
Çin'e dünyada ilk giren gazeteci ben oldum. Burada çektiğim fotoğrafları Time ve Paris Match çok geniş olarak yayınladılar. Time yayın hayatında ilk defa bir röportaja tam 6 sayfa yer ayırdı.
Enver Hoca'nın Arnavutluk'una giren ilk gazeteci ben oldum.
İlk aşkım kuzenim Jale'ydi ama, ona aşık olduğumu 25 sene sonra öğrendi.
Hayatımda ilk yemeğim olan salçalı bifteği 1956'da kuzenim Süha Özgermi'yle İsveç'e gittiğimde pişirdim. O tarihte onun bir Chevrolet'si vardı, İngilizce bilmediği için kızlara ‘‘I am Chevrolet’’ derdi.
Meslek hayatımda ilk defa Arnavutluk'ta ağladım. Arnavut asıllı Türkler 25 yıl sonra gördükleri yakınlarına ziyaretlerinin sonunda öyle bir sarıldılar ki, anlatamam.
İlk kullandığım fotoğraf makinası Sinai savaşına giderken aldığım kutu Rollecord idi. O makineyi param bitince, yanımdaki konservelerle birlikte İsrail'de sattım.
Hayatımda ilk bayılmam Çin'de açık kalp ameliyatı izlerken oldu. Yakın zamana kadar kendi kanım beni tutardı. Bir de yükseğe çıkınca başım döner.
Babası Atatürk'ün muhafızı
Babam Faik Fikri, İstiklal Savaşı'nda Atatürk'ün muhafız komutanıymış. Sipahioğlu soyadını da Atatürk vermiş bize. Savaştan sonra da babamı İzmir'de atış poligonu müdürü yapmış. Babam Arnavut, annem ise Çerkes'tir. Büyükbabam da Halep'te posta müdürüymüş. Ben İzmir doğumluyum. Türkiye'ye dışardan askeri uçak ve gemileri ithal eden babamdır. Kıbrıs çıkarmasında batan Kocatepe bunlardan biriydi. Ben biraz şımarık büyüdüm. Evde annem vardı, annemin annesi vardı, hatta annemin annesinin annesi de vardı. Ayrıca her zaman evimizde hizmetçi de, aşçı da oldu. İki kızkardeşimden Günay Argut İstanbul'da büyük bir turizm şirketinin sahibi. Öteki kızkardeşim Besi Cecan dış ticaret yöneticiliğinden emekli olduktan sonra İstanbul'da ‘‘Tem’’ adlı bir sanat galerisi açtı. Fransa'daki bütün ünlü Türk ressamlarını Türkiye'ye tanıtan odur.
Kadınlar artist sanıyordu
TEK LÜKSÜM MERCEDES
Tek lüksüm 1999 model Mercedes 500 otomobilim. Şoför kullanmaktan nefret ederim, inşallah ölünceye kadar da kendim kullanacağım.
NAZARA İNANIRIM Nazar boncuklarına çok inanırım, iş yerimde, evimde yüzlerce vardır.
VİAGRA KULLANIYORUM Her gün bir sürü ilaç alıyorum. Şeker, yüksek tansiyon, mide ülseri gibi şeylerim var. Üzerinde günleri yazan özel kutularla hazırlıyorlar. Viagra'yı da arasıra kullanıyorum, çok faydası var.
ARA SIRA VİSKİ
Paris'e gelmeden önce ağzıma biradan başka içki koymazdım. Sigara da kullanmadım. Şimdi genellikle kırmızı şarap, arasıra da viski içerim.
GÜZELLİK ÖNEMLİ Hanımların Sipa'da işe kabullerinde güzellik önemli bir etken olabiliyor.
ARTİST SANDILAR
İsveç ve Hong Kong'de beni artist zannedip imzalı fotoğrafımı isterlerdi. Daha çok Gregory Peck'e benzetirlerdi.
GAZETECİ EMEKLİ OLMAZ Ben her bildiğimi aktarırım. Bunun aksini yapanlar kendilerinden korkanlardır. Gazetecilik yapan birisinin emekli olması çok aptalca bir şey. Ben ölünceye kadar haftanın 7 günü yine bu masanın başında oturacağım.
EN GÜZEL KADIN
Benim zamanımda İstanbul'un en güzel kadını Alev Ebüzziya idi. Şimdi Paris'te yaşıyor, hálá da çok güzeldir.
HİÇ PARAM OLMADI
Bu kadar iş yaptım, yapıyorum ama param olmadı ki. Türkiye'de Nişantaşı'nda anamdan kalma bir apartman dairesi var, o kadar. Bu ajansı Bill Gates'e satsaydım 20 milyon dolar nakit para alacaktım. Antalya'da ya da Miami'de villalarda sefa sürmek değil benim amacım, hiç de olmadı. Ben sabahtan geceye kadar buradayım. Arkamda kalanlara herhalde borç bırakacağım.''
20 TÜRK GAZETECİ Sipa'nın kadrosunda halen 20 Türk gazeteci var. Bunun dışında Ermeni'den İngiliz'e, Amerikalıya kadar her ülkeden ünlü fotoğraf ustaları var.
Milletvekilli adaylığı
1957 seçimlerinde Hürriyet Parti'sinden Zonguldak milletvekili adayı oldum. Gittim oralarda seçim nutukları attım. Bana ‘‘Zaten uzun boyun var, çık bir tenekenin üstüne ekmek yok, süpürge yok, yağ yok diye bağır yeter’’ dediler. Teneke bulamayınca bir kamyonun üstüne çıkıp konuştum. O gün Churchill ölmüştü hiç unutmam. Zonguldak rahmetli Menderes'in kalesiydi, galiba 4 bin kadar oy almıştık.