Veliaht cinayetlerinin arkasındaki gerçekler

Güncelleme Tarihi:

Veliaht cinayetlerinin arkasındaki gerçekler
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2006 00:00

Sekiz yıl önce, yeşil cüppeli, sarı sakallı biri, Fatih’teki Çukurbostan Camii’ne girdiğinde dikkat çekmedi. İsmailağa cemaatinin "peygamber sünneti" saydığı bu giysilerle dolaşanlara sık rastlanıyordu camide. Doğru imam Hızır Ali Muratoğlu’nun yanına gitti. Etrafı kolaçan etmeye bile gerek duymadan cüppesinin altına attı elini. Bir tabanca çıkararak, cemaatiyle birlikte fıkıh sohbetleri yapan Muratoğlu’na tam 6 el ateş etti. Muratoğlu, oracıkta öldü.

Bundan 8 yıl önce, 17 Mayıs 1998’de 45 yaşında öldürülen İmam Hızır Ali Muratoğlu, İsmailağa cemaatinin lideri "Mahmut Hoca" olarak bilinen Şeyh Mahmut Ustaosmanoğlu’nun damadıydı. Kayınpederi öldükten sonra onun yerine geçeceğine de kesin gözüyle bakılıyordu. Yani öldürülen, aslında Şeyh’in veliahtıydı!

SORUMLU CÜPPELİ Mİ

Muratoğlu’nun öldürülmesiyle ilgili bir sürü iddia ortaya atıldı. Aslında hedef Mahmut Hoca’ydı diyenler oldu örneğin. Diğer iddialardan biri de, cinayetin 1 yıl kadar önce ortaya çıkan Fadime Şahin-Ali Kalkancı skandalının misillemesi olarak işlendiği yolundaydı. Zaten o skandalın da İsmailağa cemaatindeki iç çekişmeler nedeniyle patladığı söyleniyordu. Ama daha çok taraftar bulan diğer bir iddiaya göre ise cinayetten aslında Mahmut Hoca’dan sonra cemaatin başına geçmek isteyen ve "Cüppeli Ahmet" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü sorumluydu. Öyle ya, böylece en güçlü rakibi ortadan kalkmış oldu.

ANİDEN ÇÖZÜLEN CİNAYET

Cinayetle ilgili, polisin elinde görgü tanıklarının ifadeleri ve boş kovanlar dışında bir tek delil yoktu. Üstelik polis uzun süre bu delillerin dışında yeni bir ipucuna da ulaşamadı. Soruşturma, iyice belirsizliğe sürüklenirken, 3 yıl kadar sonra aniden çözüldü cinayet. Polis, bir başka cemaat üyesi Ahmet Kurt’un öldürülmesini Hızır Ali Muratoğlu’nun dosyasıyla birlikte ele almayı kararlaştırdı. Ve cemaat üyelerini yakın takibe alarak, kuşkulu davranışlarda bulunduğunu tespit ettiği Ufuk Salih Hantal’ın evine baskın düzenledi. Polis, evin kapısını da Ahmet Kurt cinayetinin işlendiği yerde bulunan anahtarla açıyordu.

ÜÇ CİNAYET İŞLEDİ

Ahmet Kurt’u Şubat 2001’de öldürdüğü iddiasıyla yakalanan Ufuk Salih Hantal, Hızır Ali’yi de öldürdüğünü kabul etti ilk sorgusunda. İlk ifadesinde cinayeti cemaatte kendisine kötü davranıldığı için işlediğini söylüyordu. Ancak sonraki ifadelerine "cinler" karıştı: "Hızır Hoca’nın müridi değilim. Yanına dini bilgi almak için gidiyordum. Cinlerinden
/images/100/0x0/55eab587f018fbb8f891b185
kurtulmak için ben öldürdüm."

Ufuk Salih Hantal’ın ifadeleri, bir başka cinayetin daha aydınlatılmasını sağladı. İmam Muratoğlu’ndan sonra cemaat üyesi Ömer Temiz’i de Nisan 2000’de öldürdüğünü kabul etti Hantal. Onu öldürme gerekçesi de "cinler"di: "Ömer Temiz’in, içeceklerime okunmuş ilaçlar atarak cinlerini üzerime saldığını öğrendim. Cinlerinden kurtulmak için onu da öldürdüm."

CİNSEL TACİZ İDDİASI

Nisan 2000’deki bu cinayeti üçüncüsü takip etmişti. Şubat 2001’de, cemaat üyesi olan arkadaşı Ahmet Kurt’u öldürmesinin gerekçesi ise çocuklar ve gençlerin tarikat-cemaat hayatında sıkça karşılaştıkları iddia edilen "cinsel tacize" dayanıyordu: "Ahmet Kurt arkadaşımdı. 15 yıl önce okulda şehvetli bir şekilde bacağımı sıkmıştı. Bunun intikamını almak için onu da silahla yaraladım. Sonra hastanede öldü."

AKIL SAĞLIĞI ENGELİ
Veliaht cinayetlerinin arkasındaki gerçekler
  Ufuk Salih Hantal


Hantal, 3 cinayetin faili olarak idam istemiyle yargılandı. Ancak ceza almadı. Mahkeme, akıl sağlığının ceza almasını engellediğine karar verdi.

Bu arada ideolojik köklerini İsmailağa’ya dayandıran, dinci terör örgütü İBDA-C’nin yayın organı Furkan Dergisi, Hantal’ın serbest bırakılmasıyla ilgili bir açıklama yaptı. Yayın kurulunun yaptığı açıklamada, Hızır Ali’nin gerçek katilinin Hantal olmadığı, asıl sorumlunun Fener Rum Patrikhanesi olduğu iddia edililiyordu.

CÜPPELİ’NİN BABASI

Hantal’ın tutuklanmasıyla cemaat üzerindeki ölüm korkusu azalmıştı ki, cemaatin "çok konuşan"ı olarak adlandırılan Cüppeli Ahmet’in babası Yusuf Ünlü, İsmailağa Camii avlusunda 18 Haziran 2001 akşamı bacaklarından kurşunlandı. Mahmut Hoca ile Ünlü Ailesi arasındaki ilişki, Hoca’nın Yusuf Ünlü ile eşi Rabia Ünlü’nün nikahını kıymasına kadar uzanıyordu. Yıllar sonra İran’a demir satması konusunda yardımcı olması için İslamcı yazar İsmail Nacar’ın kapısı çalan Yusuf Ünlü, oğlunun kariyer planlamasıyla ilgili olarak da "Kimin ne zaman öleceği elbette belli olmaz. Ancak Efendi Hazretleri (Mahmut Ustaosmanoğlu) ölürse yerine oğlum geçecek. Hiç tereddütüm yok" diye konuşuyordu.

FAKİR FUKARA PARASI

Yusuf Ünlü’yü vuran kişi, şirketinin müdürü Fahri Vural’dı. Vural, polise verdiği ifadesinde, 8 ay önce işten çıkarıldığını vurgulayarak, "Birçok fakir fukaranın parasını yiyen bu adam, beni 1 milyon mark borçlandırdıktan sonra işime son verdi" demişti. Vural’ın fakir fukaranın parasını toplayanlar olarak nitelendirdiği Cüppeli Ahmet ve ailesinin ticari ilişkileri, hayali ihracatçı Kemal Horzum’a bile uzanmıştı. Öte yandan aile, çeşitli vakıflar üzerinden ayrı bir kanaldan yardımlar topluyordu. Başkanlığını baba Yusuf Ünlü’nün yaptığı Fatih Hak ve Hizmet Vakfı’yla ilgili, Cüppeli Ahmet vaazlarında, "Büyük Allah size para veriyor, siz de vakfa veriyorsunuz. Böylece Allah sizi kendi parasıyla cennete götürüyor" diyordu.

HÜRRİYET’İN FOTOĞRAFI

Hızır Ali cinayetinde Cüppeli Ahmet bağlantısı hiçbir zaman doğrulanmadı. Ama en son Hürriyet’te çıkan jet-ski’li fotoğraflarından sonra Cüppeli’nin birçok nedenden ötürü İsmailağa’dan kesilip atılmasına karar verildiği, bu fotoğrafların da o yüzden ortaya çıkarıldığı iddia edildi. Söylenene göre, tarikat, Bayram Hoca cinayetinin ardından artık Cüppeli’yi saf dışı bırakmaya karar vermişti.

Neden işleniyor bu cinayetler?

İsmailağa cinayetlerinin nedenleri üzerinde iki ayrı gerekçe ortaya çıkıyor. birincisi, ruh sağlığı doktorları tarafından da onaylanıyor; zira katiller "cezai ehliyete sahip" değiller. Meczup, deli, ruh hastası vs... Tıpkı cinlere takan Hızır Ali Muratoğlu’nun katili Ufuk Şahin Hantal ya da Mektubatçı Bayram’ı öldüren ve psikolojik sorunları olduğu söylenen Mustafa Erdal gibi.

İsmailağa cemaati şeyhi ve diğer üst düzey isimleri; marketleri, kooperatifleri, cemaat üyelerinin bağış yoluyla yaptığı nakdi yardımları, şirketleriyle; dergisi, televizyonu, radyosu, vakıflarıyla milyon dolarlık bir servetin de kontrolünü elinde bulunduruyor. Cemaat üzerindeki dini etkinlik ile parasal etkinlik tamamen birbirine girmiş durumda. Bu durum, cinayetlerin ikinci gerekçesi hakkında birçok farklı boyut gündeme getiriyor. Başta hilafet ve rant tartışmalarıyla, cemaatin savunduğu "İsmailağa’nın tasfiyesi" iddialarını. Örneğin cemaate hakim olma, yani milyon dolarlarla ifade ediyen tarikat gücünü kontrol etme kavgası olabilir mi neden? Yoksa birtakım güçlerin cemaat üzerindeki oyunları mı bu olup bitenler? Ya da örneğin cemaat üyelerinin ortaya attığı gibi Fener Rum Patrikhanesi’nin İsmailağa’yı güçsüzleştirme operasyonu mu her şey?

Posta kimin oturduğu değil, nasıl ’oturulduğu’ önemli

Bayram Öztürk cinayetinin ardından iddialar yine ortalığa saçıldı. İş yine geldi "post" kavgasına dayandı. Bayram Hoca da Hızır Hoca gibi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun veliahtı değil miydi! İşte cemaate yakın bir ismin halife arayışlarıyla ilgili yaptığı yorum:

"Efendi hazretlerinin makamında aslında kimsenin gözü yok. Gözü olduğu söylenenlerin asıl planı, Efendi Hazretlerinin ölümü sonrasında, kendi yollarını nasıl çizecekleri yönünde. Yüz binleri aşan mürit kitlesinin kime nasıl bağlanacağı; kimi kendisine referans alacağı. Elbette posta biri oturacak; ancak posta oturacak kişi, oturmayanlar kadar güçlü olmayabilir. Ekonomik ve kitlesel güç, posta oturmayanlarda kalabilir. Posta oturan ise sadece sembolik bir makamı işgal eden kişiye dönüşebilir."

İki ölüm var, kimse şikáyetçi olmuyor
/images/100/0x0/55eab587f018fbb8f891b189

Bayram Ali Öztürk, İsmailağa cemaati içinde "Mektubatçı" olarak anılıyordu ve Mahmut Hoca’nın veliahtlarından biri olarak görülüyordu. Geçen 3 Eylül’de sabah namazı sonrası yapılan sohbet toplantısında Mustafa Erdal tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.

3 Eylül’de emekli imam Bayram Ali Öztürk’ün öldürülmesi, şimdilik işlenen son tarikat cinayeti. İsmailağa Camii’nde, bir pazar günü sabah namazı sonrası yapılan sohbet toplantısında Mustafa Erdal tarafından kalbinden bıçaklanan Bayram Hoca, kaldırıldığı hastanede öldü. Sonrasında katil Mustafa Erdal’ın linç edilerek öldürülmesi ise hálá sıcak, hálá hafızalarda ve hálá çözülmüş değil.

İsmailağa cemaati içinde "Mektubatçı" lakabıyla tanınan ve cemaatin yükseköğrenim görmüş "alim" sıfatlı nadir isimlerinden Bayram Ali Öztürk, tıpkı 8 yıl önce öldürülen İmam Hızır Ali Muratoğlu gibi, Mahmut Hoca’nın veliahtları arasında gösteriliyordu. Sağlık sorunları nedeniyle cemaatin karşısına çok seyrek çıkan Mahmut Hoca yerine İsmailağa minberine çoğunlukla Bayram Hoca oturuyordu.

İstanbul’un çeşitli camilerinde imamlık yaptıktan sonra, 5 yıl önce sağlık sorunlarını gerekçe göstererek emekliliğini istemişti. Emekliliğinin sonrasında da tüm mesaisini cemaate ayırmaya başladı. Hemen hemen her gün yaklaşık 4 saat süren dini derslerini İsmailağa Camii’nde sürdürüyordu.

CEMAATİN SESSİZLİĞİ

Öztürk’ü öldüren Mustafa Erdal ise tıpkı Muratoğlu’nu öldüren Ufuk Salih Hantal gibi cüppeli ve sakallıydı. 1979 doğumlu, Adıyaman’ın Kahta ilçesi nüfusuna kayıtlıydı.

Öztürk’ün öldürülmesi sonrasında da, geçmişte olduğu gibi cemaat, sessizlik yeminine (omerta) sığındı. Öyle ki, ne Öztürk’ün ne de katil Mustafa Erdal’ın ailesi şikayetçi olmuştu. Ortada iki ölü vardı ancak, kimse hareket geçmiyordu. Hatta polis bile başta Erdal’ın linç edilmesini "Kafasını mihraba vurarak öldü" diye geçiştirmeye çalıştı, ama sonra döndü. Adli Tıp’ın otopsi sonucuna göre ise Erdal, "beden travması" nedeniyle ölmüştü.

YARIN: ELİNİ ÖPERKEN İĞNEYİ BATIRDI
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!