Vehbi
Koç, 1975 başında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’a yazdığı mektupta, "Camilerde bazı hocalar, ’Tanrı demeyin, Allah deyin’ uyarısında bulunuyor. Bu konuda sizin bir talimatınız var mı" sorusunu yöneltti.
HAYATI boyunca cuma namazlarına gitmeye özen gösteren Koç Topluluğu’nun kurucusu Vehbi Koç’un 1975 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’a yazdığı bir mektupta ’Tanrı mı, Allah mı denilmesi gerekiyor’ diye sorduğu ortaya çıktı. Gazeteci Can Dündar tarafından hazırlanan ’Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç, 1961-1976’ kitabında Koç’un bu mektubunun detaylarına da yer veriliyor.
TALİMATLA MI OLUYOR: Ecevit’ten sonra muhafazakar bir döneme giren Türkiye, 1975 başında kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti ile tanıştı. 1974 yılı sonunda, Türkiye’nin Ecevit’ten sonra muhafazakar bir döneme girdiği dönemde Vehbi Koç, her zaman gittiği bir cuma namazı sonrasında ilginç bir hutbeye tanık olur. Hemen ardından geçmişteki CHP iktidarı döneminde atanmış olan Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’a bir mektup yazar. Koç mektubunda camideki hatibin, "Bazıları Tanrı diyor. Tanrı demeyin Allah deyin" dediğini belirterek Diyanet İşleri Başkanlığı’na "Bu bir talimatla mı oluyor, yoksa hatipler kendileri mi söylüyorlar" diye sorar.
SELAMÜNALEYKÜM DEYİN: Vehbi Koç’un 1 Ocak 1975’de yazdığı mektupta şunlara dikkat çekiliyor: "Geçen hafta Dolmabahçe camiinde Cuma
namazında hatip hutbeye çıkarak bir takım Türkçe terimlerden bahsetti. Bu arada ’bazıları Tanrı diyor. Tanrı demeyin Allah deyin’ dedi. Bunu hayretle dinledim. O akşam, başka bir camiye giden bir arkadaşımla beraberdim. Onun gittiği camide hatip ’Günaydın demeyin, Selamünaleyküm deyin" demiş, arkadaşım da buna hayret etmiş. Bu bir talimatla mı oluyor, yoksa hatipler kendileri mi söylüyorlar? Büyük bir reaksiyon yaratmaktadır. Tanrı sözü çok güzel bir sözdür. Bu hususu sizin gibi geniş görüşlü bir din liderimize duyurmak için mektubumu yazıyor, saygılarımı sunuyorum."
YÜCE TANRI’DAN SAĞLIKLAR: CHP hükümeti tarafından atanan dönemin ünlü Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan ise Vehbi Koç’un yazdığı mektuba 3 Şubat 1975’te cevap verir. Lütfi Doğan mektubunda, Vehbi Koç’un sorularını şu şekilde yanıtlıyor: "Başkanlığımızca ’Tanrı, günaydın’ demeyin, diye özel bir talimatımız yoktur. Hatipler kendi anlayış seviyesine göre hareket ediyorlar. Sürdürdüğümüz eğitimlerle uygun anlayışa getirmeğe çalışıyoruz. Takdir edersiniz ki bu zaman isteyen bir konudur. Uyarınıza teşekkür eder, Yüce Tanrı’dan sağlıklar, başarılar dua eder, selam ve sevgilerimi sunarım."
Benim için 1 milyon liralık hayır yap ekmekçi Fatma’nın televizyonunu ödeTEDAVİ olmak için gittiği İngiltere’nin başkenti Londra’da Sadberk Hanım’a doktorlar ameliyat kararı verir. Sadberk Hanım ameliyattan önce eşi Vehbi Koç’a 9 Eylül 1973’te şu mektubu yazar:
Pırlanta yüzüğü Suna’ya, pırlanta küpem ile armutlu elması Semahat’e, Sevgi’ye pırlanta kolye ve Rahmi’ye pırlanta taş. Bunların hepsi kıymetlidir.Yeniköy’de sen otur. Şişli’deki kat pek büyük, yorucu. 60 yaşından sonra bu yükü taşıma. Rahmi’ye evinin yanındaki arsa verilsin.
Semahat çocukların en hayırlısı. Her gece seccadede dua eder, göz yaşı döker. Onu ferağ et. Suna’ya Lalezar’ın üzerindeki yarım katı ver, tam kat çıksın. Sevgi’ye para veya hisselerimden bir kısmını ver.
Holdingteki hissemi, Zafer Apartmanı’nı herkese taksim et.
Benim için 1 milyon TL’lik cami, çeşme veya hayır yap.
Annemin parasını ağabeyime, evdeki Ali Efendi, Kerim, Samiye, Huriye’ye 5 biner TL ver.
Ekmekçi Fatma hanımın televizyon parasını öde.İmparator’u soruşturmuşKİTAPTA yer alan mektuplara göre Vehbi Koç, 1973 yılında Erol Toy’un yazdığı ve kendisini canlandırıp eleştiren ’İmparator’ adlı romanı da soruşturmuş. Yakın dostu Hulki Alisbah’a yazdığı mektupta, ’Erol Toy’un İmparator başlıklı kitabını okudunuz mu? Bu arkadaş bu kitabı ne maksatla yazdı, gayesi nedir? Bu husustaki görüşünüzü rica ediyorum. Erol Toy’u tanıyor musunuz? Cemiyette nasıl tanınan bir insandır?" sorularını sormuş. Aynı mektubu Filiz Ofluoğlu ve Alaaddin Asna’ya da göndermiş. Vehbi Koç, kitapla ilgili Emekli Korgeneral Faruk Güventürk’e yazdığı mektupta ise "Kitap, solcu bir gencin benim aleyhimde yazdığı derme-çatma uydurma bir takım yazılardan ibarettir" demiş.
Masraflarınıza bakın, utanınVEHBİ Koç, Ağustos 1970’de ’Nusret Arsel, Rahmi Koç, Erdoğan Gönül ve İnan Kıraç’a ortak bir mektup yazmış. Koç, "Holdingde cumartesi tatiline muhalif kaldım. Suna, ’Cuma akşamı sinemaya, misafirliğe gideriz. Haftasonu dinlenip pazartesi işimize dinç geliriz’demişti. Dinleneceğinize yoruluyorsunuz. Masraflarınızı bir defa daha gözden geçiriniz. Kendiniz utanacaksınız. Parasını mezara götüren yok. Menfaat ve sıhattinizi düşünürek, sizleri sevdiğim ve dayanamadığım için yazıyorum."
Torunlarına sünnet hediyesi hisse senediVEHBİ Koç, 19 Ocak 1970’de yazdığı bir mektupta oğlu Rahmi Koç’un çocuklarına sünnet hediyesi olarak Koç Holding’in hisse senetlerinden vermeyi istediğini belirtiyor. Koç’un mektubunda şu talepler yer alıyor: "Rahmi’nin çocuklarına, benim bir sünnet düğünü hediyesi yapmam lazım. 3 çocuğa (Mustafa, Ömer, Ali) nominal kıymeti üzerinden 50’şer bin TL’den 150 bin TL hibe ediyorum. Geliri ile ileride tahsillerini yapacaklar."
’Sosyete adamı’ damgası yeme, çok şey kaybedersinVEHBİ Koç, 4 Eylül 1968’de yazdığı bir mektupta ise "Damga yememek, gazetelerin dedikodu sütunlarına geçmemek lazım. Bir defa ’Bu aile iş adamı değil, sosyete adamı’ damgasını yedikten sonra çok şey kaybedilir. Her itibar genç yaşta kazanılır ve kaybedilir" diyerek oğlu Rahmi Koç’u uyarıyor.
Daha tabanca yapamazken tankı nasıl yapacağızVEHBİ Koç, Şubat 1976’da dönemin Milli Savunma Bakanı Ferit Melen’e yazdığı bir mektupta ise şu görüşlere yer veriyor: "Bir taraftan Sayın Necmettin Erbakan (dönemin Başbakan Yardımcısı) ’2984’de atom bombası yapacağız’ diyor, diğer taraftan Hürriyet gazetesinde ’Eldeki silahlar ateş almıyor’ başlıklı bir
haber çıkıyor. Daha doğru dürüst bir tabanca yapamazken, tank ve uçak yapacağız, satacağız diyoruz. Buna çok üzülüyorum."
Memleket ve dünya sosyalizme gidiyor, dikkat etmiyorsunuzVEHBİ Koç yazdığı bir başka mektupta ise zamanında çalışılmasını, zamanında dinlenilmesini ve zamanında eğlenilmesini bilmenin şart olduğuna dikkat çekerek aile üyelerine gördüğü eksiklikleri şu şekilde anlatıyor:
Memleket ve dünya matbuatını takip etmiyorsunuz. Bunları okumak için vakit lazımdır.Haftanın bir gününde eğlenmeniz, misafirliğe gitmeniz, misafir kabul etmeniz hakkınızdır. Buna hiç riayet etmiyor, işin dozunu kaçırıyorsunuz.
İsraf derecesinde paranın kıymetini düşünmeden masraf yapılmaktadır. Çeşmenin suyunun bir gün azalabileceğini, kurak giderse kesilebileceğini aklınızdan çıkarmayın.
Memleket ve dünya sosyalizme gidiyor. Halkın gözünden hiçbir şey kaçmıyor. Bunu bilerek yürümek lazım gelirken hiç dikkat etmiyorsunuz.
İstanbul’a göç edene ikamet vergisi koyalımVehbi Koç 1971’de "İstanbul’a göç etme vergisi" fikrini, önermişti. Koç’un o günü tespit eden notlarında şunlar yer alıyordu: "Her yıl İstanbul’a 150-200 bin kişi Anadolu’dan akın etmekte. Bunların yüzde 90’ı köyden yorganını dahi getirmeyen kişilerdir. Bunlar yer, içer, her türlü münasebetsizliği yapar, memlekete faydaları yoktur. Gecekondu yaparlar. İstanbul’da oturan büyük küçük her vatandaşın senede 100 TL ikamet vergisi ödemesi lazımdır."
Tantana, debdebe ve saltanata kapılmayın, orta hayat sürün1996 YILINDA, 95 yaşında vefat eden Vehbi Koç, 72 yaşında bir vasiyetname hazırlamış. Can Dündar tarafından hazırlanan ’Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç, 1961-1976’ kitabında yer alan vasiyetnamede Vehbi Koç, çocuklarına öncelikle "Aranızda birlik ve beraberlik olduğu takdirde hiç bir kuvvet bu müesseseyi yıkamaz. Birbirinize düşerseniz memleket için zararlı, sizler için felaket olur" mesajını veriyor. Kitapta dört sayfa ve 20 madde olarak yer alan vasiyetnamesinde Koç, kurucusu olduğu Türk Eğitim Vakfı’nın ayakta durmasına da yardımcı olunmasını istiyor. Vehbi Koç’un dikkat çektiği bazı önemli noktalar özetle şöyle:
KAPRİSE KAPILMAYINHiçbir kardeş kaprise kapılmamalıdır.
Her işi ehline vermelidir.
Koç ailesinden her fert ayrı ayrı talimatlar vererek teşkilatı müşkül vaziyette bırakmamalı.
Koç ailesinden mümkün olduğu kadar az ve kabiliyetli insanlar vazife almalıdır. ORTA BİR HAYAT SÜRÜN
Holdingden veya holdingin ortak olduğu şirketlerden müdür, memur, eleman, usta veya vasıta alınmamalıdır.
Hiçbir işinizde kanunlardan, nizamlardan ayrılmayınız.
Giyinip kuşanmanızda, yaşamanızda, evinizde, ziyaretlerinizde, seyahatlerinizde; tantana, debdebe ve saltanata kapılmamanızı, orta bir hayat sürmenizi tavsiye ederim.
İŞE POLİTİKA, DİN KARIŞTIRMAYIN
İşlemlerde çift imza esas olmalı.
Daima dinleyiniz, az konuşunuz. Bir yerde konuşulan lafı,diğer bir yere katiyyen nakletmeyiniz.
İşe politika, din, ırk ve tabiyet karıştırılmamalıdır. Memduh Paşa’ya otomobil vermek istedim, kabul etmediVEHBİ Koç, 15 Kasım 1972’de yeni emekli olan, 12 Mart’ın Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç Paşa’ya bir otomobil hediye etmeyi düşündüğünü, Paşa’nın kendisiyle görüşmesinde ’Kendim, karım otomobil kullanmayı bilmiyoruz. Şoför tutacak halimiz yok" diyerek teklifini kabul etmediğini notlarında dile getirmiş. Vehbi Koç, o dönemde yaptığı konuşmayı da şöyle anlatıyor: "Memduh Tağmaç Paşa’nın demokrasinin yaşaması için gösterdiği büyük çabalarla memlekete büyük hizmetlerde bulunduğuna kani olarak kendisine bir otomobil hediye etmeyi düşünmüştüm. Bunun nasıl karşılanacağı hususunda tereddüde düşmüş ve mevzuu akrabam olan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu’na açmıştım."
KATALOGLARI RAHMİ KOÇ İLE GÖNDERDİM: Vehbi Koç, notlarını şöyle sürdürüyor: "Cumhurbaşkanı’nın müspet karşıladığını, Tağmaç Paşa ile bu hususta görüşeceğini ve neticeyi bildireceğini bana Fuat Bey söyledi. İki gün sonra gelen bir telefonla Paşa’nın bunu müspet karşıladığını söylemesi üzerine Tağmaç Paşa’ya Rahmi Koç’u otomobil kataloglarıyla birlikte gönderdim ve ziyaret talebimi ilettim."
OTOBÜSTE İTİLİP KAKILIYORUM: Paşa, kendisini ziyaret eden Vehbi Koç’a ise şu yanıtı verir: "Kendim, karım otomobil kullanmayı bilmiyoruz. Onun için hediye ettiğiniz arabayı alamayacağım. Otobüse, dolmuşa biniyorum, tanıyan oluyor, yerini bana veriyor veya hiç tanıdık olmuyor, itilip kakılıyorum. Polisten, ordudan, bazen lazım oldukça araba veriyorlar, o da muvakkat oluyor."