Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2004 00:00
Ertuğrul Özkök 2003 yılının son pazar yazısında, siyaset dışındaki ilgi alanlarına hitap eden yazarlara yer açan yayıncılık politikasıyla övünmüş. Bu sayfaların kendisi için siyasetten daha önemli olduğunu yazmış.Hürriyet'i Türkiye'nin en çok okunan ciddi gazetesi yapan bu yayın politikasına minnettarlık duyanlardanım. 1995'ten beri İnternet ve bilgi çağıyla ilgili düzenli makale, yorum ve
haber yazabiliyorsam, bunu Özkök'ün, Hürriyet'in yazar yelpazesini geniş ve çok renkli tutma politikasına borçluyum.Ertuğrul Özkök gazetede imara açmakla övündüğü ilgi alanlarını da sıralamış yazısında; ''alışveriş, moda, sağlık, müzik, gıda, şarap, mizah, seyahat, deniz kenarları, ucuz-pahalı restoranlar''. ''Hatta puro'', diye eklemeyi de unutmamış. Ama ''İnternet''i unutmuş nedense...Halbuki yazar iskanına açmakla övüneceği ilgi alanlarının en başında İnternet gelmeliydi bence. Sene 1995'ti. İnternet Türkiye'de iki, üç bin kişinin erişebildiği akademik bir deneme ağından ibaretti. Ortalıkta tek bir İnternet Servis Sağlayıcı bile yoktu. Amazon henüz kurulmamış, Yahoo yeni doğmuştu. Netscape yoktu, Bill Gates İnternet'i küçümsüyor, geçici bir moda olarak gördüğünü söylüyordu.''İnternet dünyayı kökünden değiştirecek, bilgi çağı başlıyor, dünya bilginin hakim olacağı yepyeni bir döneme girmeye hazırlanıyor, her şey artık çok farklı olacak'', diye deli danalar gibi o gazete senin bu gazete benim dolaşırken, tek bir genel yayın yönetmeni inandı dediklerime. O da Ertuğrul Özkök'tü...''Önce İnternet'i tanıtalım, moda yapalım, talep yaratalım. Sonra İnternet konulu (Wired benzeri) bir dergi çıkartıp, bilgi çağı kültürünün temellerini atalım. Ardından gazeteyi İnternet üzerine taşıyıp, oradan yayınlayalım. Ve nihayet bir İnternet servisi kurup, İnternet'i habere ve bilgiye erişim aracı olarak kullanalım'', cümleleriyle özetleyebileceğim orta vadeli strateji önerime bir tek Hürriyet sahip çıktı. Gerçi İnternet'e olan ilgiyi zirveye çıkartıktan sonra, stratejinin diğer ayakları kapanın elinde kaldı ama bu sayfanın bilgi çağının gündemini yaratmadaki öncü rolü kesintisiz devam etti.İnternet Türkiye'de Hürriyet'te açılan bu sayfayla tanındı. Kitleler İnternet'ten bu sayfa sayesinde haberdar oldu. İnternet'e talep bu sayfalar sayesinde patladı. Moda yaratma stratejisi o denli başarılıydı ki, diğer gazeteler de zamanla benzer sayfalar açtı.Entelektüel geçinen 'entel' yazarlardan az çekmemiştik o günlerde. İlk direnç Hürriyet içindeki bir yazardan geldi. Sonra diğer gazetelerin yazarları da birer, ikişer katıldılar ''İnternet içi boş bir hulya'' korosuna. Bu yazarlara cevap yetiştirirken, işini yapmayan kurumları suçlarken, şirketleri eleştirirken Ertuğrul Özkök'ü hep yanımda hissettim. Şunu yaz, bunu yazma; şu kurumu eleştir, bu kurumu eleştirme; şu şirkete yan bak, bu şirkete yamuk yapma benzeri bir müdehaleye tek bir gün bile maruz kalmadım bunca yıl içinde.Ve bugün İnternet'in önemini herkes kavramış durumda. Bilgi Çağı'na giden yolda Avrupa ABD'yi, Türkiye Avrupa'yı yakalamaya çalışıyor var gücüyle. Bilgi Toplumu Bakanlığı kurulması var hükümetin gündeminde.Dünya güçler haritasının yeniden çizildiği yılların içerisindeyiz. Çizim bittiğinde, her ülkenin bilgiye dayalı sınırları belirlenmiş olacak. Türkiye'nin bu yeni haritada kaplayacağı bilgi gücü yüzölçümünde Hürriyet'in öncülüğünün de önemli bir payı olacak.İşte bu yüzden üzülüyorum İnternet, Ertuğrul Özkök'ün öncülük etmekle övündüğü konular arasında unutulunca. Bu yüzden üzülüyorum İnternet, Hürriyet'in 20 bininci sayısında övünülen öncülükler arasında yer bulmayınca. Bu yüzden üzülüyorum Hürriyet e.yaşam eki, Hürriyet Tarih ya da Hürriyet Bilim büyüklüğünde birinci sayfadan anonslanmayınca.Bilgi neden her zaman kazanmaz notu: Enis Berberoğlu yazı yazarken bilgisayar kullanmama tartışmasına, Emre Aköz ve Mehmet Barlas'ın yazılarında çıkan dizgi hatalarından girdi. Berberoğlu'na göre tartışmadan çıkan sonuç Sabah gazetesinin iyi bir düzeltme servisine ihtiyaç duyduğu. İyi de İnternet'in neden özel isim olduğunu defalarca izah etmeme, bu sözcüğün Hürriyet düzeltme servisinin kaynak aldığı TDK sözlüğüne de özel isim olarak girmesine, özel isimlerin yazımında uyulacak ilkelerin Hürriyet Gazeteciliği kitabında açıkça anlatılmasına rağmen İnternet'i cins bir isimmiş gibi küçük harfle yazmakta devam eden bizim mutfakta doğru bilgi ne zaman kazanacak?Bunları konuştukDönüp şöyle bir baktım geçen yılki yazılarıma. En çok hangi konuların üzerinde durmuşum, hangi konuları gündemde tutmuşum, fikri takip gazetecilik ilkesini hangi konulara uygulayıp tekrar tekrar işlemişim. Hızlı İnternetDuble İnternet istiyoruz (5 Ocak 2003): (...) Türkiye'de İnternet altyapısını tekelinde bulunduran Türk Telekom bu altyapıya çok uzun bir süredir neredeyse hiçbir yatırım yapmıyor. Dünya genişbant teknolojisine koşarken, Türkiye uyuyor.Allah telekomun tepesinden baksın (1 Haziran 2003): Türk Telekom, 1996 yılında başlattığı İnternet hizmetlerine bugüne kadar yaklaşık 40 milyon dolar yatırım yapmış. (...) Dile kolay... Yedi yılda 40 milyon dolar, ne kadar övünseler azdır. 40 milyon dolarla neler mi yapılır? Örneğin orta halli 20 adet yat alabilirsiniz. Ya da bir adet F-16 savaş uçağı. Hızlı İnternet komedisi (14 Aralık 2003): Türk Telekom geçen hafta bir İnternet komedi şaheserine imza attı.(...) Türk Telekom bu geçiş teknolojisini sanki çok büyük bir atılımmış gibi sunuyor. Üstelik bu geçici teknolojiyi bile doğru düzgün kurmuyor. İnternetçiler ölürlerse ölsün (28 Aralık 2003): (...) TT iyi niyet mesajlarında samimiyse ADSL'i sadece mevcut İnternet Erişim Sağlayıcılar üzerinden pazarlamalı, kablonet ücretlerini ADSL'in altına çekmeli, IES'lere uyguladığı veri iletişim tarifelerini düşürmeli. Tüm bunlara ek olarak İnternet omurgasına acilen önemli yatırımlar yapmalı. F klavye Q klavyeEmre Kongar ve Emre Aköz'ün yazılarıyla alevlenen ''F'' klavye, ''Q'' klavye meselesi yıl boyunca tartışıldı.Üç klavşörler (9 Mart 2003): Dünya ''Q'' klavye kullanıyor, diyor Sevgili Hıncal Uluç, o yüzden yurtdışına gittiğinizde deli danalar gibi ''F'' klavye arayıp bulamayacağınız, halbuki eğer ''Q'' klavye kullanıyor olsaydınız sürü sebil klavyeyi emrinize amade bulacağınız için ''F''yi atın, baştan ''Q'' kullanın.Uluç'un mantığına uyarsak iyisi mi biz Türkçe'yi toptan başımızdan atalım. Öyle değil mi ya, yurtdışına çıktığımızda derdimizi anlatacak Türkçe bilen biri arayıp bulamayacağımıza, halbuki eğer İngilizce bilseydik sürü sebil kişiyle iletişim kurabileceğimize göre, Türkçe'yi atalım, resmi dil olarak baştan İngilizce'yi kabul edelim.F klavyenin zaferi (6 Nisan 2003): Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik yayımladığı genelgeyle bakanlığa bağlı her tür okul ve kurumda tüm bilgisayarlarda F klavye kullanılacağını bildirdi. Bilgi Toplumu BakanlığıIrak Barış Harekatı (16 Mart 2003): Bilgi teknolojileri üreterek Bilgi Toplumu olunmaz. Bunu artık idrak edin. Önemli olan üretim değil, üretim ilişkileridir. Bilgi teknolojisi üreten bir ülke olmakla, olsa olsa artık geride bırakmakta olduğumuz Sanayi Çağı'nın son yıllarının gözdesi bilişim teknolojisi ürünlerini üreten bir ülke oluruz. (...) Yeni ekonomi bilgi teknolojileri üretmek değil, bilginin gücünden yararlanmasını bilmektir.(...) İsimler önemlidir, ardındaki ideolojiyi anlatır. Bakanlığın adını ''Bilgi Toplumu Bakanlığı'' ya da ''Bilişim Bakanlığı'' koymak arasında, Irak'a yapılacak askeri müdahaleyi ''Irak savaşı'' ya da ''Irak barış harekatı'' olarak adlandırmak kadar önemli bir fark vardır.Kesip pazartesi okuyun (12 Ekim 2003): (...) e.dönüşüm bir bilişim projesi değil, Türkiye projesi olmak zorunda. Hedef bilişim sanayi kurmak değil, verimlilik için bilişimden yararlanan bir Türkiye ekonomisi kurmak olmalı. Ah deme oh de (21 Aralık 2003): (...) Bilgi Toplumu Bakanlığı kurma kararı için Başbakan'ı tekrar alkışlıyorum. (...) Bazıları anlamadı, bazıları da anlamak istemedi. Ama şimdi görünen o ki, Tayyip Erdoğan hükümeti aradaki farkı çok iyi görüyor ve üstelik doğru olanını seçiyor. Irak Savaşı ve küreselleşmeKanserle Savaşa Hayır! (30 Mart 2003): (...) Entel Diktası'nın resmi söylemine göre Irak'taki savaşın nedeni Musul, Kerkük petrolleridir. (...) Bakın ta bir buçuk yıl önce, 15 Eylül 2001'de neler yazmışım, ''Üçüncü Dünya Savaşı'nın en olası arena adayı olan Ortadoğu'da kopacak fırtınaya kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye'nin de bu yakın bölgedeki savaştan etkilenmesi bekleniyor. Ancak savaşın şekli şimdilik meçhul. Bizce Üçüncü Dünya Savaşı, dünyanın çok daha farklı bir savaş kavramıyla tanışmasına yol açacak. (...)ABD ekonomisi küreselleşme yolunda geri dönülmez bir noktaya gelmiş durumda. Küreselleşmeden vazgeçmesi artık mümkün değil. Ve bu küreselleşme, küreselleşme karşıtlarının sık sık iddia ettiği gibi geçmiş yüzyılların emperyalist politikalarından medet uman bir ideoloji değil. Aksine tüm dünyayı gelişkin, alım gücü yüksek büyük bir pazar haline getirmeyi amaçlayan bir ideoloji.Dolayısıyla ABD'nin, dünyanın bazı bölümlerini orta ve uzun vadede dışlaması olası değil. ABD'nin çıkarları, dünyada yaşayan tüm insanları kendi vatandaşı gibi görmeye bağımlı. Bu yüzden İslam dünyasını, Batı değerleriyle uyum içinde bir kültür olarak kucaklamak zorunda. Batı değerleriyle İslam değerlerinin kucaklaşmasının en iyi örneği ise, bazı teklemelerine rağmen Türkiye modeli. Önümüzdeki dönemde 'Türkiye modelinin moda olması ve geliştirilmesi' kaçınılmaz bir trend olarak karşımıza çıkacak''. (...) Pinpon politikası yüzünden cezalandırılacağımızı düşünenlere de katılmıyorum. ABD tarafından cezalandırılamayacak kadar stratejik bir konumdayız. (...) Türkiye ekonomik krizden mutlaka çıkarılacak. 1 milyar dolarlık yardım sadece bir sinyal, devamı gelecek...İnternet ve markaAlaturka Cola Turka postmodern Çelik (13 Temmuz 2003): (...) Her iki reklam da aynı reklamcının, reklamcılığın dahi ve küskün çocuğu Serdar Erener'in imzasını taşıyor. Biri alaturka Cola Turka, diğeri ala post modern Çelik. (...) Dünyada artık bir marka yaratılırken, en başta İnternet adresinin başkası tarafından tescil ettirilip ettirilmediğine bakılır. (...) İşte bizim alaturka ve a la post modern marka yönetimimiz burada zırt etmiş. Cola Turka ve Orbital'in İnternet adresleri başkaları üzerine kayıtlı.
button