Güncelleme Tarihi:
Hürriyet, Çakıcı Olayı'nın kilit adamı Erol Evcil'i Paris'te buldu.
Çakıcı benim arkadaşım. Ama onunla konuşan sadece ben miyim? En az 10 bakan, 100 milletvekili, parti lideri, yüzlerce devlet yetkilisi var. Yavuz Ataç'la beni Çakıcı tanıştırdı. Ataç'ı ben Mesut Yılmaz'a götürdüm.
SORU: Alaattin Çakıcı ile ilgili kaset olsun, başka konularda olsun devamlı olarak sizin adınız ortaya çıkıyor. Nereden bu samimiyet? Nerede, ne zaman başladı?
EVCİL: Alaattin Çakıcı ile dostluğumuz 1996'nın başında bir telefon görüşmesiyle başladı. Ben, kardeşi Gençağa ile tanışıyordum, bir gün Uludağda iken, Alaattin onu aradı, o da bir süre sohbet ettikten sonra benden bahsederek tanışmam için telefonu bana uzattı. Telefonla başlayan bu tanışmamız dostluğa dönüştü ve bugüne kadar sürdü.
Peki sizi neden arıyordu?
- Türkiye'den uzak olduğu için arada bir beni telefonla arayıp, bir nevi hasret gideriyordu. Bu konuşmalarda Türkiye'deki güncel olaylardan sağdan soldan konuşuyorduk.
Ne sıklıkta konuşuyordunuz?
- Onunla bazen günde iki üç kez görüşüyordum.
Bir mafya babası ile böyle içli dışlı olmak, bir işadamı olarak sizi hiç rahatsız etmedi mi?
ÇAKICI KÜLTÜRLÜ HEM DE ZEKİ
- Alaattin Çakıcı sadece bir 'Kabadayı' değil; vatanını seven, son derece akıllı, zeki ve çok kültürlü insandır. Ben Çakıcı ile sadece arkadaşım ve bundan da hiçbir zaman gocunmadım, saklamadım ve her zaman da söyledim. Konuşmalarımızdan, sohbetlerden hiçbir şekilde rahatsızlık duymuyordum. Ben hiçbir zaman onunla dostluğumdan pişmanlık duymadım. Onunla tanışmış olmaktan da memnunum, bu konuda bazıları gibi riyakarlık yapmanın da hiç bir anlamı olmadığına inanıyorum.
Alaattin Çakıcı bugün Türkiye tarafından aranan bir sanık. Bu sözlerinizle karanlık ilişkiler içinde kendinizin de bulunduğunu kabul etmiş olmuyor musunuz?
- Benim Alaatin Çakıcı ile dostluğum yaklaşık üç yıldır sürmektedir, bu dostluk ve arkadaşlık sadece bu çerçevede kalmıştır. Bunun dışına hiçbir şekilde taşmamıştır. Çakıcı ile arkadaşlık yapmaktan her zaman mutluluk duydum, eğer bu suçsa suçumu çekmeye razıyım, fakat bunu da herkesin bilmesini isterim. Türkiyede halen bu suçu işleyen en az 10 Bakan, 100'e yakın eski ve yeni milletvekili, birkaç parti lideri, yüzlerce genel müdür, yüzlerce devlet yetkilisi ve bir o kadar da işadamı vardır. Ben inanıyorum ki, bugün Çakıcı aleyhinde konuşanlar daha sonra yine kendisiyle arkadaş olduklarını açıklayacaklardır, çünkü bu kişilerin şu ya da bu şekilde Çakıcı ile ilişkileri mevcuttur.
Yavuz Ataç olayına geçelim. Çakıcı kasetlerinde hep sizin ve Ataç'ın konuşmaları geçiyor. Bir MİT elemanı, bir mafya babası ve bir işadamının bu kadar samimi bir ilişkide olması tuhaf değil mi? İnsana Susurluk tablosunu hatırlat mıyor mu?
MİTÇİ'Yİ BEN YILMAZ'A GÖTÜRDÜM
- Yavuz Ataç'la, Alaattin Çakıcı vasıtasıyla tanıştım. Kendisi saygı duyduğum, sevdiğim vatanını, milletini seven, devlete çok hizmetleri olmuş bir kişidir.
Ama Çakıcı ile sizin bir MİT elemanı için kulis yapması doğru mu? Ataç'ı neden Yılmaz'a götürdünüz?
- Çakıcı'nın isteği üzerine Yılmaz'a, Ataç'ı ben tanıştırdım. Sayın Mesut Yılmaz muhalefetteyken ve Susurluk olayı patladıktan sonra bu işin üzerine giderken, Budapeşte'deki yumruklama olayından sonra Alaattin Çakıcı beni aradı ve Yavuz Ataç'la Mesut Yılmaz'ı karşılaştırmamı istedi. Ben de bunu sağladım ve Mesut Bey'le Yavuz Bey'i, Ankara'da Yılmaz'ın ofisinde karşı karşıya getirdim.
Orada neler konuşuldu?
- Görüşme 4-5 saat sürdü, ben Ataç'ı tanıştırıp Mesut Yılmaz'a geçmiş olsun dileklerimi ilettikten sonra yanlarından ayrıldım. MİT'in bu görüşmeden haberi olmuş ve Ataç'ın bilgisine başvurulmuş, Yavuz Ataç'a zarar gelmesinden çekinen Çakıcı'da bu duruma çok içerledi ve daha sonraki telefon konuşmalarımızda buna kendisinin sebep olduğunu söyledi.
Çakıcı tam olarak ne istiyordu?
BUDAPEŞTE'DE YILMAZ'I EYMÜR YUMRUKLATTI
- Çakıcı, Eyüp Aşık'tan Ataç'ın 'MİT Operasyon Başkanlığı'na getirilmesi için devreye girmesi konusunda ricada bulundu, ondan sonra da Yavuz Bey ile Eyüp Bey biraraya geldiler. Yumruklama olayına gelince, Çakıcı bana 2-3 kez telefonda Mesut Yılmaz'ı Budapeşte'de Mehmet Eymür'ün yumruklattığını söylemişti, bildiğim kadarıyla daha sonra Çakıcı'yı devreye sokmuşlar.
Çakıcı'yı kim devreye sokmuş? Ne istemiş?
- Bu olayla ilgili daha fazla birşey söyleyemeyeceğim, konuyu Çakıcı'nın açıklaması daha doğru olur. Benim Ataç'ın tayini konusunda kulis yapmam diye birşey sözkonusu değildir.
Ama basına yansıyan kasetlere bakılırsa dibine kadar bu kulislerin içine girmişsiniz. Bu kasetler sahte mi?
- Biz, Alaatin Çakıcı ile günlük gelişmeleri telefonlarda değerlendirirdik, sanırım basına sızdırılan kasetler bu konuşmalardan biridir. Bu konuşmaların dinlendiğini ikimiz de tahmin ediyorduk, Çakıcı hiçbir zaman kendi menfaati için Ataç'ın bir yere gelmesini istememiştir, çok yakın dostu ve arkadaşı olduğu için Eyüp Aşık'a ricada bulunmuştur.
Kamuoyunun merak ettiği soru şu: Alaattin Çakıcı'ya operasyon haberini Yavuz Ataç mı verdi?
- Yavuz Ataç, Çakıcı'nın Amerika'da yakalanacağı konusunda herhangi bir uyarıda bulunmadı.
Ya Eyüp Aşık?
- Bana Çakıcı'nın anlattığına göre yerini değiştirmesini Eyüp Aşık söylemiş.
Öyleyse kasette neden Eyüp Aşık'ın sesinden böyle bir ifade yok? Kasette sadece Çakıcı'nın ağzından ‘Eyüp bana böyle dedi’ ifadesi yer alıyor.
- Eyüp Aşık'la konuşmasının kasetini şantaj olarak kullanılmayı planlamamıştı. Alaatin Çakıcı bana bu kaseti Aşık'ın kendisine ‘Yerini değiştir’ demesinden üç ay sonra kaydettiğini söyledi.
Neden konuşma anında değil de, sonradan kaydetmiş. Bu Aşık'a karşı bir tuzak olmasın?
ÇAKICI'DA DAHA ÖNEMLİ KASET VAR
- Kendisine bir tuzak kurulduğunu ve Amerika'dan çıkarıldığını bu yüzden böyle bir yola başvurduğunu ve yakalanması halinde kaseti ortaya çıkaracağını belirtti. Konuşmalarımızda, yakalanırsa sadece Eyüp Aşık kaseti değil, daha önemli kişilerin yer aldığı başka kasetleri de gündeme getirebileceğini söylemişti
Çakıcı'nın Amerika'da tutuklanacağını öğrenince belgelerinin eksik gönderilmesi için devreye girdiğiniz iddiasına ne diyorsunuz?
- Ne diyeyim... Buna kargalar bile güler, beni Çakıcı'nın yakalanmaması için ABD'ye eksik evrak yollatmakla suçluyorlar, duyunca şaşırdım, ben nasıl olur da koskoca bir Emniyet teşkilatı ya da MİT'e nüfuz ederek eksik evrak yollatabilirim, bunu anlayamıyorum. Hayatımda ilk kez böyle birşey duyuyorum. İftiranın her şeklini duydum ama böyle birşeyi asla duymadım. Bu söylentiler tamamen asılsızdır, aslında söyleyenler bile inanmıyordur ama leke at izi kalsın, benim Türkiye'nin bu en büyük güvenlik birimlerine böyle bir şeyi yaptırmamın imkansızlığı ortadadır.
Korukçu'nun başını siz mi yediniz?
Son günlerde Genel Müdür Ünal Korukçu'nun istifasıyla İş Bankası olayında da adınız geçti ve 'Korukçu'nun başını Erol Evcil yedi' denildi. Nedir bu iş Bankası meselesi ? bu bankayla ilişkiniz nedir? nasıl başladı?
- İş Bankası ile ilk önce 1994 tün sonunda İplik Ticareti yaparken spot krediler alarak işe başladık ve bu ilişkimiz 1995 yılında da sürdü. 1995 te zeytincilik üzerine çok büyük bir yatırıma girdik. Bu yatırım Edremit bölgesinde dünyanın en büyük 'Zeytin İşleme, Stoklama ve entegre Tesisleri' idi. bir taraftan bu yatırımı başlattık, diğer taraftanda zeytin stoğuna başlayarak yaklaşık 58 bin ton zeytin aldık. Aynı zamanda tesislerimizde İspanyol, İtalyan, Amerikan ve Almanlarla işbirliği yaparak bütün hızımızla yatırımlara devam ettik. Biz bu çalışmalarımızı proje halinde İş Bankasına sunduk, yetkililer bu projemize ilgi gösterdi ve bizden gerekli teminatları alarak bize kredi sağladı.
Kredinin alınmasında size kim yardımcı oldu?
- Bu kredinin alınması sırasında hiçkimse, hiçbir şekilde, hiçbir zaman kesinlikle devreye girmemiştir. Bu bankanın kredi alma kayıtlarından rahatlıkla kontrol edilebilir. Aldığımız bu kredilerin hepsi teminatı olan bir projeye verilmiştir. İş Bankası Genel Müdürü Sayın Ünal Korukçu bu krediler yüzünden gitmiş değildir. Olayı çok iyi incelemek gerekir istifa bu işin bahanesi olabilir.
İŞBANK'IN BİR LİRASI BATMADI
İş Bankası'nın parasını batırdığınız ileri sürülüyor, bu bankaya borcunuz ne kadardır? Ne aldınız ne verdiniz? Olaylar neden bir Genel Müdürü istifa ettirdi dedirtecek boyutlara ulaştı?
- Bizi bu krediyi batırmakla suçlayanlara tek cevabım var, gitsinler 'Eze Zeytincilik, İşleme, Stoklama ve Entegre Tesisleri'ni görsünler. Bugün bu yatırımın değeri 116 Milyon Dolar'dır. İş Bankası'nın bir lirası bile batmış değildir, bizim bankadan aldığımız toplam kredi 90 milyon dolardır. Bu kredilerden ödenenler çıktıktan sonra, İş Bankası'na kalan borcumuz 64 milyon dolardır. Bu borcu da daha vadesi gelmemesine rağmen, yine çıkan spekülasyonlar nedeniyle 'İştira hakkı' bana tanınacak şekilde tesislerimizin daha iyi işletilmesi ve ekonomiye kazandırılması için İş Bankası'na devrettim. Yani bu devirle İş Bankası tesislerimizi kendi tayin ettiği bir yönetimle çalıştırarak alacaklarını kesecek ve borcumuz bittikten sonra bize yeniden devredecek. Bu kesin bir satış değildir, sadece ve sadece tesislerin daha verimli çalışması ve borcun daha kısa sürede ödenmesi için yapılan bir anlaşmadır ve tesislerde şu anda tam kapasiteyle çalışmaktadır. İş Bankası'nın bir lirası kaybolmuş değildir. 64 milyon dolarlık borca karşılık ellerinde 116 milyon dolarlık işletme olan bir tesis ve onlarca ipotekli gayrimenkul vardır.
O DÖNEMDE ÇAKICI YOKTU
Çakıcı o dönemde de devrede miydi?
- Ben İş Bankası'ndan bu kredileri aldığımda Alaattin Çakıcı ile tanışmıyordum, hiçbir şekilde bu konuyla ilgisi olmamış ve ileri sürüldüğü gibi bir baskı unsuru olarak gündeme gelmemiştir. Söylentiler kesinlikle yalandır ve bütün bunlar safsata ve dedikodudan ibarettir.
50 günde ulaştım 4 saat anlattı
Alaatin Çakıcı'nın 17 Ağustos 1998 tarihinde Fransa'nın Nice kentinde yakalanmasından bir süre sonra Hürriyet'te yayınlanan 'İlk Kaset'le, ismi yeniden gündeme gelen Zeytin Kralı Bursalı işadamı Erol Evcil'in izini bularak konuşmaya ikna ettim. Çakıcı yakalandıktan bu yana tam 50 gündür konuşturabilmek için peşinde olduğum Evcil, ilk kez bir gazeteciyle bu kadar kapsamlı bir görüşme yaptığını söyledi.
Çakıcı olayında ortaya çıkan birçok kasette adı geçen Evcil, Alaatin Çakıcı yakalandıktan birgün sonra, yani 18 Ağustos günü Fransa'ya gelmiş. Erol Evcil, Çakıcı'nın çok yakın arkadaşı ve dostu olduğunu saklamadığını, bundan da hiçbir zaman gocunmadığını belirterek, 'Dostluğumuz 1996'da Uludağ'da otururken bir telefon görüşmesiyle başladı. Türkiye'den uzak olduğu için sık sık arıyor hasret gideriyordu. Çakıcı sadece bir kabadayı değil vatanını seven, son derece akıllı, zeki ve kültürlü bir insandır' dedi. Evcil'le Paris'te kaldığı lüks bir otelin odasında gece saat 23.00 te buluşup sabahın saat 03.00 üne kadar adının karıştığı bütün konuları konuştuk. Ben sordum o cevapladı, arada boğazımız kurudu, su içtik, esnedik, ara ara bana 'Yorgunluk çöktüyse yarın devam edelim' dedi, fakat ben ne olur ne olmaz, 'Yok... Yok... Bitirelim, eğer eksik kalan bir şey olduğunu görürsem, yarın yeniden buluşur eksikleri tamamlarız' deyip kafamdaki bütün soruları peşpeşe sıraladım. Evcil, benim Çakıcı ile ilişkiler, İş Bankası ve Türk Ticaret Bankası olayı, Nesim Malki cinayeti, Adil Öngen'in kurşunlanması, Çakıcı'nın yakalanmaması için eksik evrak gönderilmesi, İspanya'daki zeytin fabrikası olayı, Çakıcı'yı kurtarmak için valizle para getirilmesi, Yavuz Ataç'ın Mesut Yılmaz'a tanıştırılması, Çakıcı ile şantaj kasetleri ve asker kaçağı olduğu' konusundaki tüm sorularımı doğruları ve yanlışları kendisine ait olmak üzere hiç teklemeden yanıtladı. Cevaplarını, virgülüne dokunmadan aktarıyorum. Yorumu da kamuoyuna bırakıyorum...
Dönüp askere gideceğim
Sizin asker kaçağı olduğunuz ve iki ay cezaevinde yattığınız belirtiliyor. Gerçekten asker kaçağı mısınız, öyle ise neden herkes gibi askere gitmediniz? askere gitmeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman başvuracaksınız?
- Muammer Bey... Asker kaçağı olduğum iddiları kesinlikle doğru değildir. Başkalarına askerlikten kurtulmak için sahte rapor veren askeri hekimlerinin 1 yıl erteleme kararı almam iddiasıyla benim raporumun da sahte olduğu ileri sürülerek hakkımda askerlikten kurtulmak suçundan dava açıldı. Bu davada 2 ay askeri cezaevinde tutuklu kaldım. Bu dava ile ilgili şu hususun altını çizmek istiyorum. Bana verilen rapor askerlikten kurtulmak mahiyetinde değil, bir yıl tecil raporuydu ve tamamen askeri heyet tarafından usulüne uygun bir sağlık raporuydu. Bunun aksi halen kanıtlanmış değil. Ben şu anda asker kaçağı değilim. Benim asker kaçağı olmadığım Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin 1988/688 nolu dosyasıyla sabittir.
Fakat ben askere gitmediğim devrede sağda solda gezip baba parası yemedim, bu 10 sene zarfında yaklaşık 1200 kişinin çalıştığı dalında dünyanın en büyük tesislerini yaptım. Şu anda yanımda 1000'den fazla kişiye iş imkanı sağlıyorum. Bursa'da bütün şirketlerim vergi sıralamasında ilk yüze girer. İşlerimi toparlar toparlamaz hemen askere gideceğim. Asker kaçağı olduğum yalandır, ilk celpte askere gideceğim. Yurtdışındaki işlerimi çok kısa sürede toparlayıp en kısa zamanda Türkiye'ye döneceğim ardındanda vatani görevimi yerine getireceğim.
Yarın: Türkbank ve Malki Cinayeti