Güncelleme Tarihi:
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin "Yaşadığına dair kanıtlar elimizde. Büyük bir titizlikle onu koruyor ve tüm coğrafyamıza yaymak için hazırlıklarımızı yapıyoruz" sözleriyle duyurduğu 'Nesli Tehlikedeki Türler Projesi'nin detayları belli oldu.
36 ay boyunca sürecek proje, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü koordinesinde yürütülecek.
Proje kapsamında, Türkiye’nin Tür Koruma Stratejisi hazırlanacak. AB ülkelerindeki iyi uygulamaların incelenerek eylem plan oluşturulacak ve nesli tehlike altındaki türler için ‘önceliklendirme’ yöntemi hayata geçirilecek. Ayrıca seçilen taksonomik grupları temsil eden pilot türler için model eylem planlarının hazırlanması amaçlanıyor.
Ortalama ağırlığı 7-9 kilo arasında değişen karakulakların, geceleri avlandığı ve doğada çok iyi gizlenebildikleri için vahşi yaşamda onları görebilmenin çok zor olduğu biliniyor. Türkiye'de, Ege ve Akdeniz'de çam ormanları arasında yaşadığı bilinen karakulak, Türkiye'de ilk defa doğal ortamında 1997 yılında görüntülenmişti.
Ortalama ağırlığı 7-9 kilo arasında değişen karakulakların, geceleri avlandığı ve doğada çok iyi gizlenebildikleri için vahşi yaşamda onları görebilmenin çok zor olduğu biliniyor. Türkiye'de, Ege ve Akdeniz'de çam ormanları arasında yaşadığı bilinen karakulak, Türkiye'de ilk defa doğal ortamında 1997 yılında görüntülenmişti.
Proje kapsamında çalışılacak pilot türler ise şunlar:
Karakulak dünyadaki 37 yaban kedisi türünden biri. Latince ismi caracal caracal. Cüssesinden iri üç sırtlana tek başına meydan okuyabilmesiyle tanınıyor. Afrika, Anadolu, Ortadoğu ve Hindistan’da görülüyor. Türkiye’de Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü İzmir-Hatay sahil şeridinde bin metre yüksekliğine kadar dağlarda tek başına yaşıyor. Güneydoğu Anadolu’da da izlerine rastlandı. Ortalama ağırlığı 7-9 kilogram, boyu 90 santimetre civarında. Susuzluğa karşı dayanıklı. Tavşan, sincap, çalı kuşlarıyla besleniyor, oğlak mevsiminde köylere kadar sokuluyor. Uçmaya çalışan kuşu havada yakalayacak kadar çevik. Sezgileri, refleksi çok güçlü olduğu için insanlarla neredeyse hiç karşılaşmıyor. Bu nedenle hakkında pek çok şehir efsanesi var.
Nesli küresel ölçekte tehlikede olan bozkır kartalının varlığı, 2018 yılında Tuz Gölü Bölgesi’nde ispatlandı. Bozkır kartalının aktif olduğu üç adet yuva tespit edildi.
Nesli küresel ölçekte tehlikede olan bozkır kartalının varlığı, 2018 yılında Tuz Gölü Bölgesi’nde ispatlandı. Bozkır kartalının aktif olduğu üç adet yuva tespit edildi.
BOZKIR KARTALI: Boyları 62-74 cm, kanat açıklıkları ise 165–190 cm kadar olan Bozkır Kartalı ülkemizde son olarak Tuz Gölü havzasında görüldü.
Balkanlarda Romanya'dan itibaren Orta Asya'ya kadar yayılış gösteren Bozkır Kartalı, kışı ise Afrika ve Doğu Hindistan'da geçiriyor. Çöl, yarı çöl, bozkırlar veya savana gibi açık alanlarda ve kurak yerlerde yaşıyorlar.
Harran Ovası'nda görülen Harran kertenkelesinin nesli, bölgedeki hayvancılık ve aşırı otlatmaya bağlı açılan çukurlar yüzünden tehdit altına girdi.
Harran Ovası'nda görülen Harran kertenkelesinin nesli, bölgedeki hayvancılık ve aşırı otlatmaya bağlı açılan çukurlar yüzünden tehdit altına girdi.
HARRAN KERTENKELESİ: Tombul ve iri yapılı bir kertenkele türü olan Harran kertenkelesi, baş üzerinde uzunlamasına bir çukur bulunmasıyla tanınıyor.
Kuyruğu vücut uzunluğunun 1,5 katını buluyor. Başın üst kısmı koyu kahverengi ve siyahımsı lekeli.
Elmabaş patkalar, Türkiye’nin genelindeki sazlık ve kamışlı göllerde, deltalarda ve lagünlerde yaşayabiliyor. Elmabaş patkanın yanı sıra pasbaş patka, dikkuyruk ördek, kadife ördek ve yaz ördeği de koruma altına alındı.
Elmabaş patkalar, Türkiye’nin genelindeki sazlık ve kamışlı göllerde, deltalarda ve lagünlerde yaşayabiliyor. Elmabaş patkanın yanı sıra pasbaş patka, dikkuyruk ördek, kadife ördek ve yaz ördeği de koruma altına alındı.
ELMABAŞ PATKA Uzunluğu 42 ile 49 cm arasında olan elmabaş patkaların erkekleri kızılımsı bir başa, siyah göğse ve kuyruk alt-üst tüylerine, gri sırt, kanat ve vücut yanları ile beyaz karına sahip. Dişileri ise boz renkte. Gagası koyu mavimsi-gri ve ucu siyah olan dişilerin uçma tüyleri erkeğinki gibi grimsi.
Çokgözlü Hatay mavisi, dünya üzerinde, Amanos Dağları'na komşu güney illerimizde ve hemen güneydeki Suriye'de görülüyor.
Çokgözlü Hatay mavisi, dünya üzerinde, Amanos Dağları'na komşu güney illerimizde ve hemen güneydeki Suriye'de görülüyor.
ÇOKGÖZLÜ HATAY MAVİSİ Güney Anadolu şeridine özgü bir kelebek çeşidi olan çokgözlü Hatay mavisinin yaşam alanı ise Amanos Dağları ve etekleri.
Bu kelebekler, rengarenk kanatlarıyla doğaya ayrı güzellik katıyor.
BİTKİ ÇEŞİTLERİ DE VAR
Hayvanların yanı sıra Sivrihisar’daki Marnlı Habitatlar ile benli sıyır kuyduru bitki çeşitleri de proje kapsamında koruma amaçlı kayıt altına alındı.
Türk Tabiatını Koruma Derneği Başkanı Erol Kesici de nesli tükenen hayvanlarla ilgili dikkat çeken tespitlerde bulundu.
Hayvanların neslinin tükenmesinin temel sebebinin bilinçsiz avcılık olduğunu belirten Kesici ‘’Bizim bu zamana kadar yaptığımız çalışmalar gösteriyor ki, biyolojik çeşitliliğin bozulmasının en temel nedeni 'bilinçsiz’ avcılık. Besin zincirindeki değişiklikleri ikinci neden olarak söyleyebileceğimiz gibi üçüncü olarak da canlıların yaşam alanlarına yapılan beşeri müdahaleleri gösterebiliriz” dedi.
Anadolu parsının görülmesinin önemi; biyolojik çeşitliliği sağlıyor. Yaban hayatında bulunan denge ve gelişimin bizim daha bizim çocuklarımızın daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Bakın tarih boyunca, yırtıcıları öldürdüğümüzde farelerin çoğaldığını gördük, veba salgının nasıl çıktığını biliyoruz. Eskiden yaşamın daha sağlıklı olmasının sebebi ekolojik dengenin bu kadar bozulmuş olmamasıydı. Siz bütünlüklü bir doğanın bir türünü yok ederseniz doğa, size bunun cevabını bir tokat gibi verecektir. Ve bu cevabın ne olacağını kestirmek çok güç. Başımıza her şey gelebilir. Bugün virüs yarın başka bir şey olabilir. Kısaca insanın sağlıklı bir hayat sürebilmesi için biyolojik çeşitlilik şart.
Türk Tabiatını Koruma Derneği Başkanı Erol KesiciKesici şu tespitlerde bulundu:
“Gözden kaçan noktaysa, ismi geçen hayvanların bir fare kadar kolay ve çok sayıda üreyememesi. Bunlar, yaşam süreleri ve üreme biyolojileri belli olan hayvanlar.”
‘’GELDİĞİMİZ NOKTA BAHANE KABUL EDECEK DURUMDA DEĞİL’’
“Bence şu an üzerinde durmamız gereken en önemli konu, avcılık. Bizim yörelerimize baktığımız zaman avcılık sezonları olduğunu hatta paralı avcılık diye bir şeyin yapıldığını görüyoruz. Sonra karşımızı şöyle senaryolar çıkıyor; ‘'Ben bu hayvanın koruma altında olduğunu bilmiyordum, ben domuza-keçiye ateş ettim, yanlışlıkla ona geldi’ Ancak geldiğimiz nokta bahane kabul edecek durumda değil.”
Uzun yıllar sonra ilk kez Anadolu Parsı canlı görüntülendi. 1974'te Ankara Beypazarı'nda vurulan ve MTA'da doldurulmuş olarak sergilenen Anadolu parsını hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Karataş 'Ondan sonra 1976'da Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı'nda vuruluyor ve o gün bugündür hep bir efsane gibiydi' dedi.
Uzun yıllar sonra ilk kez Anadolu Parsı canlı görüntülendi. 1974'te Ankara Beypazarı'nda vurulan ve MTA'da doldurulmuş olarak sergilenen Anadolu parsını hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Karataş 'Ondan sonra 1976'da Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı'nda vuruluyor ve o gün bugündür hep bir efsane gibiydi' dedi.
‘’BAZI AVCILARDA SADİZME GİDEN BİR YÖN OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ’’
“Avcılık yöntemlerindeki bakış çok önemli. Zaman zaman bazı avcılarda sadizme giden bir yön olduğunu görüyoruz. Bir de bazı hayvanlar üzerinden kürk ticareti yapılıyor. Bunlar değerli olarak görülüyor ama böyle bir ekonomik gelir biçimi olamaz. Bazı paraya meraklı insanlar bu yöntemlerle doğaya vahşet salıyor. “
“Avcılık artık tüm dünyada kalkması gereken bir faaliyet. Çünkü, bilinçsiz avcılık Anadolu parsı gibi türlerin yok olmasına neden olan en büyük etkenler olarak karşımıza çıkıyor. “
“DOĞA SADECE İNSANLARIN DEĞİL”
“Doğanın sadece insanlardan oluşmadığını çoğu zaman unutuyoruz. Unutulmamalı ki Anadolu parsını senelerdir görülmemesinin sebebi insan faaliyetleridir. Biz toplumumuza biyolojik çeşitliliğin tam olarak ne anlama geldiğini anlatamadık. Örneğin, Anadolu parsının bizim için önemi nedir bilmiyoruz. Bu yüzden de her ne kadar geç kalınsa da yeni yeni yasalar konulmaya başlandı. Ama sevindirici bir gelişmedir”
‘’BÜTÜN ÇALIŞMALAR SAYGIYI HAK EDİYOR”
“Bu konuda yapılan bütün çalışmalar saygıyı hak ediyor. Yeter ki bu hazırlanan çalışmalar gerekli önemi görebilsin. Sürekli bilenen çözümleri söylemek yerine artık bu konuda harekete geçmemiz gerekiyor. Zaman karar verme değil, bilinen şeylerin uygulanması zamanıdır. Bu canlılar sadece bulunduğunu alanı etkilemiyor. Doğanın bir bütünlük içinde olduğunu ne olur artık kavrayalım. İnsanların artık doğadan el çekmesi gerekiyor.”