Güncelleme Tarihi:
İşte Murat Yetkin'in bugün Radikal'de yayınlanankonuyla ilgili yazısı:
''Makam odasına girdiğimde Meclis Başkanı Cemil Çiçek “İşte gazeteci de geldi” diye karşıladı; “Görsün nelerle uğraştığımızı.”
Ankara’nın Ağustos sıcağında ceketi atmış, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ali Özer ile birlikte dosyaların, yazışmaların arasında durmadan telefonlar bağlatıyordu.
“Bu dönem zaten hep önceden örneği olmayan işlere baktık” dedi. Şimdi önünde halkın seçtiği cumhurbaşkanının görevi devralacağı 28 Ağustos’taki yemin töreni vardı. Ve Meclis Başkanı o davetiyedeki hitabın ne olması gerektiğini çalışıyordu.
Acaba “Türkiye Cumhurbaşkanı” mı, yoksa “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” mı denmeliydi?
Hafife almayın, bu meleklerin cinsiyeti tartışması değil; devleti devlet yapan biraz böyle ayrıntılar, kurallar böyle oluşuyor.
“Türkiye Cumhurbaşkanı dendiği zaman toplumda bir takım tepkiler dile getirenler oluyor” diye izah ediyor Çiçek; “Bazı görüş sahipleri 'Türkiye Cumhuriyeti demek istenmiyor' diye itiraz ediyor. Sanki Türkiye Cumhurbaşkanı denince, cumhuriyet unutturulmak isteniyormuş diye bir görüş var.”
En son Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 10 Ağustos seçimine dair mazbatasını “Türkiye Cumhurbaşkanı” diye açıkladığında bu tartışma canlanmıştı. Daha önce de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Köşk davetiyelerini “Türkiye Cumhurbaşkanı” imzasıyla gönderdiğinde benzeri tartışmalar yaşanmıştı.
Meclis Başkanı “İşin bir de Türkçe yönünden doğru olup olmaması var” diyor. Çiçek, Türkçe kullanımına önem veren, mesela “Alevilik olmasaydı Türk kültürü şimdiye çoktan kaybolup gitmişti” diyen bir siyasetçi.
Çiçek bir yandan anlatırken, diğer yandan telefonlar bağlanmaya devam ediyor. ‘Dil Yâresi’ yazılarıyla hepimizin sıfırcı hocası Hakkı Devrim, ardından görevi sona ermekte olan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen.
Bu konuşmalar sırasında eline bir alıp bir bıraktığı bir de belge var: Türk Dil Kurumu Başkanı Mustafa Kaçalin’den gelen cevap yazısı.
“Türk Dil Kurumu ne de olsa bu konularda uzmanlaşmış” diyor Çiçek, “Onlara sormadan kararımı vermek istemedim.”
Kaçalin, Türkçe kullanımı bakımından doğru bulduğu yedi ayrı tanım göndermiş, aralarında “Türkiye Cumhurbaşkanı” bulunmuyor.
Çiçek nihayet kararını veriyor. O arada evraklarını toplayıp ayrılmış olan Özer’i telefonla arayıp “O gönderdiğim şekilde basabilirsiniz” talimatını veriyor. Gönderdiği taslak ise, üzerinde ekleme yaptığı şekliyle “Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’inci Cumhurbaşkanı Adına..” ifadesiyle başlıyor.
Yazıyı yazmadan önce, her ihtimale karşın TBMM Başkanlık Basın Baş Danışmanı Rüçhan Akıncıoğlu’yu aradım; malum, devlet bu, beş dakikada değişir bütün işler. Ankara’nın kara kutularından Akıncıoğlu beş dakika sonra bir de davetiyenin basılmış halini e-postayla ileterek döndü; değişiklik olmamıştı.
Yani Çiçek’in tercihi “Türkiye Cumhurbaşkanı” değil, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı” olmuş; Meclis Başkanı, Türk Dil Kurumu Başkanının önerisini esas almıştı.''