Güncelleme Tarihi:
Tarihin farklı dönemleri, farklı coğrafyalar, konular ve figürleri yetkin çevirmenler, uzman editörlük farkıyla okurla buluşuyor. Bu dizi kapsamında çıkacak olan Klasik Dünya, Kısa Yahudi Tarihi, Arapların Gözüyle Bizans, İslam Öncesi Türk Tarihi, Bizans’ın Sonu, Hitler’in İmparatorluğu tarih sevenler için kütüphanelerinin vazgeçilmez hazinesi olacak.
Sevtap Demirci / BELGELERLE LOZAN
TAKTİK-STRATEJİK-DİPLOMATİK MÜCADELE
Bu dizi kapsamında çıkacak olan Klasik Dünya, Kısa Yahudi Tarihi, Arapların Gözüyle Bizans, İslam Öncesi Türk Tarihi, Bizans’ın Sonu, Hitler’in İmparatorluğu tarih sevenler için kütüphanelerinin vazgeçilmez hazinesi olacak.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkesi ve Sèvres Barış Antlaşması koşullarına bağlı olarak İngiltere ile Müttefikleri tarafından paylaşılmaya çalışılırken, Anadolu’da Mustafa Kemal liderliğinde örgütlenen Milli Mücadele Hareketi, Müttefikler’in Şark Meselesi için öngördüğü çözümü reddederek Mondros’un yerine Mudanya Ateşkesi’ni, Sèvres’in yerine ise Lozan’ı koymuştu. Müttefik Devletler Sèvres Barış Antlaşması’nın kendilerine tanıdığı hakları uygulamaya koymak üzereyken Türk ordusunun elde ettiği başarılar tabloyu değiştirmiş, kazanılan askeri zaferin sonucunda savaş ortamı yerini yoğun bir diplomatik hareketliliğe bırakmıştı. Belgelerle Lozan, özellikle Müttefik Devletler’in lideri konumundaki İngiltere ile Ankara Hükümeti arasında geçen diplomatik mücadeleyi konu alıyor.
Lozan Konferansı belli açılardan birçok araştırmanın konusu olsa da, Türkiye ve İngiltere arasındaki taktik, stratejik ve diplomatik mücadelenin gelişimi üzerine kapsamlı çalışmalara rastlamak zor. Belgelerle Lozan, özellikle iki ülke arasındaki pazarlık stratejileri ve diplomatik ilişkilerin çözümlenmesi üzerine, Türk ve İngiliz birincil kaynaklarına dayanan ilk çalışma. Konferans sırasındaki Türk-İngiliz diplomasi mücadelesini kronolojik ve belgelere dayalı bir anlatıyla sunan, İngiltere ve Türkiye arasındaki ilişkilerin değişen doğasını sergileyen belirli olay ve eğilimlere dikkat çeken ve devamında, konferansın Türkiye ve Ortadoğu tarihi açısından önemini ve sonuçlarını değerlendiren bu çalışma, konferansta kapalı kapılar ardında neler olduğuna, tarafların stratejilerini nasıl formüle ettiklerine ve bu stratejilerin uygulanmasını hangi etmenlerin belirlediğine odaklanıyor.
Clive Ponting / DÜNYA TARİHİ
YENİ BİR BAKIŞ AÇISIYLA
Dünya Tarihi, tamamen farklı bir yaklaşım sergiliyor. İnsanın öyküsünün bütünsel bir açıdan anlatılması gerektiği varsayımından yola çıkarak insanın evrimini, avcı ve toplayıcı olarak yaşamlarını ve devamında tarıma geçişlerini irdeledikten sonra Mezopotamya, Mısır, Çin, İndus Vadisi, Mezo Amerika ve Peru gibi yeryüzünün çeşitli bölgelerinde uygarlıkların ortaya çıkışını ele alıyor. Anlatısına ilk uygarlıkların öyküsüyle devam ederek bunların yalnızca farklılıklarını değil, benzerliklerini de vurguluyor. Aralarındaki ilişkilerin nasıl kurulduğunu ve teknolojinin, fikirlerin ve dünyanın en büyük dinlerinin birinden ötekine nasıl geçtiğini açıklıyor. Büyük İslam, Çin ve Moğol İmparatorlukları’na ayrıntılı olarak yer veriyor. Öykünün ancak sonlarına doğru Avrupa, teknolojik yenilikler ile sosyal ve ekonomik değişimlerin üzerinde yükselerek yavaş yavaş dünyaya egemen olmaya başlıyor. 21. yüzyıla gelindiğinde Avrupa’nın bu egemenliği de ortadan kalkıyor.
Dünya Tarihi, tam bir küresel alan taramasını gerçekleştirerek insanlık tarihinin yeni ve şaşırtıcı derecede farklı bir anlatımını sunuyor. Bu, yeni yüzyılda geçerli olacak bir dünyanın tarihi.
Ross King / MACHIVELLI
İKTİDAR FİLOZOFU
Söylediği en temelde şu: Bir hükümdarın en büyük erdemi “kötülük yapmasını bilmesi”dir. Yeri geldiğinde insafsız ve zalim olabilmesi, düşmanını dize getirmek için gözünü karartabilmesi ve eyleme geçecek kadar yürekli, civanmert olabilmesi. Peki, bu reçete tutar mı? Adamı “iyi” eder mi? Hükümdarın basireti kendine iktidar ve itibar, ülkeye dirlik ve düzen, halka refah ve mutluluk getirir mi? Bu biraz da kader kısmet işi filozofa göre. Ne yapacağı belli olmayan, kaprisli ve tekinsiz Tanrıça’nın eşref saatine denk gelirseniz ne âlâ! Modern bir bilmişin ağzından söylersek, zamanın, çağın ruhunun, tarihsel koşulların gerektirdiği şekilde davranma meselesi bir bakıma… Peki ya fıtrat, mizaç, soy sop, tarihsel zorunluluklar, alınyazısı… Neşeyle çağıldayan özgürlük pınarı duruluverir bu kara bulutların kasveti çökünce… Basiret ile Kader’in mücadelesi. Machiavelli’nin hem dünyaya hem de kendi hayatına bakışının bir temsili ifadesi. Ve bu bakımdan ne ilk ne de son.
Şen şakrak, muzip hatta edepsiz bir oyun yazarı; fahişelerle düşüp kalkan sefa düşkünü bir zampara; iktidarın sert tokadını yemiş, muktedirlerin şamar oğlanına dönmüş geçimsiz bir diplomat ve komutan; zoraki çekildiği inzivada “zorunluluğu erdeme dönüştürmüş” bir bilge Machiavelli.