Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2003 00:00
DaRKWOOD'un tek hakimi, iyilerin dostu kötülerin korkulu rüyası, tombul fıçı Çiko'nun ve iyi kalpli insanların Baltalı İlah'ı Zagor Tenay, bu ay sevenlerinin karşısına farklı bir şekilde çıktı.Çizgi roman hastaları zaten biliyor ama bilmeyenler için tekrarlayayım. Zagor son bir senedir Lal Kitap tarafından aylık olarak yayınlanıyor. Hatta iki seri olarak yayınlanıyor. Ayın birinde çıkan bir Zagor var, bir de ayın 15'inde...Bu işi Lal Kitap yapıyor ve iyi de yapıyor. Bir de Maceraperest'in çıkardığı unutulmaz macera albümleri var tuğla gibi, onları da unutmamak lazım...Her neyse, bu ay Lal Kitap 12'nci Zagor'u çıkardı, yani Zagor Abi Türkiye'deki yeni macerasında birinci yılını doldurdu.Yayınlanan maceranın adı ‘‘Gökkuşağı Köprüsü...’’ Birinci yılın şerefine Lal Kitap, İtalya'daki 400'üncü sayıya denk gelen bu macerayı renkli olarak bastı.Yani, Zagor Türkiye'de ilk kez renkli olarak basılmış oldu. Yüce insan Ferri'nin çizdiği ve yine yüce bir insan olan Mauro Boselli'nin yazdığı tam maceralık bu albümü kaçırmayınız.Zagor Abi'yi renkli okumak da keyifli. Ama bu durum öyle bir sayılığına güzel. Ben yine de siyah beyaz halini seviyorum Zagor'un.Freebag artık portföy gibi bir şey olmadı mıİSTANBUL'un karla mücadele ettiği bir akşam, Babylon'a ulaşmayı başaran azimli caz dinleyicilerinden biriydim.Jack DeJohnette İstanbul'a gelmiş. Miles Davis'in ‘‘Bitches Brew’’i yaptığı dönemde ekibe katılmış olan ve caz tarihinin en baba davulcularından biri olan Jack DeJohnette için ‘‘Gerekirse cebimize dört paket Billur Tuz döküp, buzlanan yolumuzu açarız, babayı dinleriz’’ dedik ve amacımıza ulaştık.Jack DeJohnette tek tabanca gelmemişti tabii ki, yanında John Surman vardı.Neyse, hava şartları onları da etkilemiş, biraz geciktiler vesaire.Sahne hazırlandı, Jack DeJohnette çıktı... Ben üst kattan takılıyorum öyle. O sırada gözüme takıldı işte. Jack DeJohnette siyah deri pantolon giymiş, üzerine bir beyaz tişört çekmiş ve ne yapmış? Freebag takmış...Freebag kadınlar için çok kullanışlı bir şey olabilir. Ama erkekler, hele ki hafiften göbekli erkekler taktığı vakit, ikinci bir göbek katı gibi gözüküyor, çirkin oluyor.Artık sadece kıromatik turistler kullanıyor diye düşünüyordum.Jack DeJohnette'te görünce şoka girdim.Eskiden babalar, amcalar, dayılar filan ‘‘portföy’’ adı verilen küçük çantalar taşırlardı. Ehliyet, ruhsat vesaire konurdu içine. Hatta küçük sapını da el bileklerine geçirirlerdi.Freebag'i de böyle görmeye başladım. Hastalık bende olabilir ama sizce de çok kötü durmuyor mu erkeklerde... Öyle yani, paylaşayım istedim.Konseri soracak olursanız, kaçıranlar yansın, vallahi süperdi!Parla Şenol’dan mektup varTÜRK Komançeroları hadisesi sırasında Parla Şenol'un da bahsi geçmişti. Parla Şenol, buraya tamamını alamayacağım uzunlukta, şahane bir elektronik posta yolladı bu durum üzerine.Kötü şarkılardan bahsedilirken bile olsa adının müzik tarihimizde geçmiş olmasından ne kadar memnun olduğunu söylüyor Parla Şenol ve şarkılarının kayıt öykülerini anlatıyor. O kadar güzel ki, ama hakikaten sığmaz tamamı.Ben özür dileyerek sadece kısacık bir bölümü, ‘‘Çamaşırcı Kız’’ın kayıt hikayesini aktarabiliyorum:‘‘...Gelelim Çamaşırcı Kız'a.Neşet Ertaş'ın, ısmarlama olarak -sanırım bu kez ağlatmak için- yanılmıyorsam benim için bestelediği bir şarkıydı o.Yanılıyorsam o büyük ustadan hafıza zayıflığım için özür dilerim gıyabında.Dinlediğimde asla söylemek istemedim, ‘‘aristokrat’’ ruhum reddediyordu böyle bir kompozisyonu. Oysa Boyacı'yı reddetmemiştim, babamın kompozisyonu olduğu için mi, mizah içerdiği için mi acaba?..Ama prodüktör Mahmut Tezcan ısrar edince söyledim.Hatta baştaki çamaşır yıkama sesi için stüdyoya su dolu bir leğen getirildi ve ben bir bezi içine sokup sokup sıktım defalarca incecik bileklerimle...Bakınız ben halkım için ne fedakarlıklar yapmışım, sizse beni en kötüler listesinde değerlendiriyorsunuz. Aşkolsun vallahi!..’’Parla Şenol'u sevdiğimizi zaten daha önce söylemiştik. Belli ki yazıyı o da eğlenerek okumuş fakat yine de üzdüysek biraz olsun, özür dileriz...Hocam seni kırmak ne mümkün ama Bidi Bidi diyor yahu!ALİ Atıf Bir, dün köşesinden seslenerek, Türk Komançero adayları arasından Bidi Bidi Çekirge'yi çıkarmamı istedi.Hocam, seni kırmam tabii ki mümkün değil. Ben sileyim atayım üstünü tamam. Fakat o şarkıyı listeye koymamı okuyucular istemişti.Onlara sormadan böyle bir şey yapmam ne derece doğru olur, siz takdir ediniz. Bu arada profesörlerin parmaklarıyla kendilerine boynuz yapıp ‘‘Hoplayıver çekirgem... Zıplayıver çekirgem... Benim güzel çekirgem... Bidi bidi bidi bidi çekirgem’’ şeklinde oynamalarına şahit olsaydım nasıl bir tepki verirdim bilemiyorum.Artık bir hırka, bir kaval ayarlayıp dağlara mı vururdum kendimi, yoksa Çekirge'nin İntikamı başlıklı gangster-rap tarzı bir 45'lik mi hazırlardım bilinmez. Yine de sizi kırmayacağım tabii hocam! ‘‘Bidi Bidi Çekirge’’ yerine kontenjandan bir başka şarkı aktaracağım... Zaten liste o kadar uzadı ki anlatamam.Okuyuculardan yoğun istek almış olan bir Mahmut Tuncer klasiğini aktarıyoruz o zaman listeye: ‘‘Bakkal Amca’’Hatılarsınız belki şöyle bir şeydi: ‘‘Bakkal Amca... Bakkal Amca... Huuu- Huuu. Un var mı? Vaaar vaaar.. Şeker var mı? Vaaar vaaar... Ne duruyorsun, helva yapsana, helva yapsana...’’Tam böyle olmayabilir ama yakın bir şeydi işte. Klibini de unutmamak lazım.Bu arada geçen hafta ‘‘Bir Japon'a Aşık Oldum’’ şarkısını Serdar Ortaç'a bağlamışız. Olur mu ya! Tabii ki Atilla Taş'ındı...
button