Güncelleme Tarihi:
72 yıldır ailesi tarafından saklanan Vahidettin'in anıları, Hürriyet Yazarı Murat Bardakçı'nın yeni çıkan Şahbaba adlı kitabında yer alıyor. Vahidettin bu anılarında, ‘‘Vatanıma asla ihanet etmedim’’ diyor. Padişah, facialara karşı bir paratoner görevi yaptığını ve bütün fenalıkları üzerine çektiğini söylüyor.
Türk tarihinin en tartışmalı isimlerinden olan son Osmanlı Padişahı Vahideddin'in hayatının son günlerinde kaleme aldığı anıları, ölümünün üzerinden 72 yıl geçtikten sonra ilk kez geçen hafta yayınlandı.
Murat Bardakçı'nın yeni çıkan ‘Şahbaba’ adlı kitabında, Vahideddin'in 72 yıl boyunca ailesi tarafından muhafaza edilen anıları günışığına çıkıyor. Şahbaba'da ayrıca, Son Padişah'ın sürgünde bulunduğu sırada, yakınlarıyla yaptığı yazışmalarla özel fotoğraflarının yanı sıra Atatürk'ün Samsun'a çıkış hazırlıklarıyla ilgili olan ve bugüne kadar yayınlanmayan çok sayıda belge yer alıyor.
KURTULUŞ MUTLULUĞU
Vahideddin, anılarında ‘vatanına asla ihanet etmediğini’ yazıyor ve ‘‘Facialara karşı kalkan olmadım ama paratoner vazifesi gördüm. Bütün fenalıkları kendi üzerine çektim’’ diyor. Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasından sadece kendisinin değil ‘Allah’ın bile memnunluk duyduğunu', Büylük Zafer'in ‘Allah’ın takdirini kazanmış bir başarı' olduğunu söylüyor. Sonra, Atatürk'ün Samsun'a çıkış kararında kendisinin de rol aldığını yazıyor ve ‘‘Memleket sevgim bana Mustafa Kemal Paşa'yı Yunanlılar'ın üzerine göndermek gibi ağır bir kararı aldırmak gibi ilahi bir mutluluğun zevkini tattırdı’’ diyor.
CUMHURİYET TÜRK'ÜN MALI
‘Şahbaba’da Vahideddin'in anılarının ve özel yazışmalarının yanı sıra büyük kızı Ulyiye Sultan'ın mektuplarıyla, küçük kızı Sabiha Sultan'ın yine ilk kez yayınlanan hatıraları da yer alıyor. Sabiha Sultan anılarına ‘Bugün Cumhuriyet kurulmuş, ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir. İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat o da Türk’ün idi, bugünkü Cumhuriyet de Türk'ün malıdır'' sözleriyle başlıyor ve Kurtuluş Savaşı yıllarında babası Sultan Vahideddin'in yakın çevresinde yaşananları anlatıyor.
Tabutu haczedilen Padişah
Sultan Abdülmecid'in 42 çocuğunun en küçüğü olan Vahideddin, 1861'de Dolmabahçe Sarayı'nda doğdu. Birkaç aylıkken babasını, dört yaşındayken de annesini kaybetti.
Gençlik yıllarını Çengelköy'de kendisine ait köşkünde geçirdi. Ağabeyi Sultan Reşad'ın 1918'deki ölümünden sonra Osmanlı tahtına çıktığı sırada 57 yaşındaydı. Kurtuluş Savaşı'nın yaşandığı yıllardaki politikaları nedeniyle Türk tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri haline geldi. 17 Kasım 1922 sabahı ‘Malatya’ adındaki bir İngiliz savaş gemisiyle Türkiye'den ayrıldı. Önce Malta'ya gitti, oradan Arabistan'a geçti, sonra İtalya'nın Akdeniz sahilindeki San Remo kasabasına yerleşti.
Vahideddin, San Remo'da 15 Mayıs 1926 gecesi geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. Mahallenin bakkalı Steiner ve kasabı Morini alacaklarına karşılık tabutuna haciz koydurdular. Son padişahın tabutu bir ay boyunca hacizli kaldı. İtalyanlar, tabutun alınmasına ancak padişahın küçük kızı Sabiha Sultan'ın küpelerini satıp bakkalla kasabın borçlarını ödemesinden sonra izin verdiler. Vahideddin'in cenazesi bir gemiye konularak Suriye'ye yollandı ve dedelerinden Yavuz Sultan Selim'in Şam'da yaptırmış olduğu caminin bahçesine defnedildi.
Mustafa Kemal için toruna sert fırça
‘Şahbaba’da Sultan'ın eski damadı ve İstiklal Savaşı'na subay olarak katıldıktan sonra uzun yıllar diplomatlık yapan İsmail Hakkı Okday'ın bazı notları da yer alıyor.
Okday, Padişah'ın sürgünde olduğu günlerde büyük torunu Hümeyra Hanımsultan (Özbaş)'ın kalfalardan öğrendiği ve Mustafa Kemal Paşa aleyhine sözlerle dolu bir marşı söylediğini duyunca küplere bindiğini ve hemen yanına çağırdığı torununu şöyle azarladığını yazıyor:
‘‘Mustafa Kemal Paşa benim paşamdır. Herşeyden önce bir Türk askeridir. Hiçbir Türk askerine bu şekilde hitap edilmesine izin veremem. O herşeye rağmen büyük bir askerdi. Marşı bu şekilde söylediğinzi bir daha işitirsem, ağzını yırtarım.’’
Anılardan bölümler
Sultan Vahideddin, ölümünden 72 yıl sonra ilk kez geçen hafta yayınlanan anılarında ‘vatanına ihanet etmediğini’ üstüste vurguluyor, ‘şartların başka türlü hareket etmesine imkan bırıkmadığını’ söylüyor ve ‘Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya geçmek istedim ama gitmemi engellediler'' diyor.
İşte son padişahın anılarından bazı bölümler:
KAÇMADIM HİCRET ETTİM
İstanbul'dan ayrılmakla vekili olduğum yüce peygamberin yaptığını yaptım, kaçmadım, hicret ettim. Ama ecdadımdan miras kalan saltanat hakkımdan ve hilafetten hiçbir vakit ve asla feragat etmedim ve etmeyeceğim.
HAİN DEĞİL PARATONER OLDUM
Facialara karşı kalkan olamadım ise de paratoner vazifesi gördüm. Bütün musibetleri üzerime çektim, kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanına ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum.
ZAFERDEN MUTLULUK DUYDUM
Memleket sevgim, bana İstanbul düşman süngüleri altındayken Mustafa Kemal Paşa'yı Yunanlılar'ın üzerine göndermek gibi ağır bir kararı aldırmak gibi ilahi bir mutluluğun zevkini tattırdı.
ÜÇ BÜYÜK HATAM OLDU
Ben de insanım, hatasızlık edemem. Başlıca üç hatam oldu: Birincisi, kardeşim Sultan Reşad'dan sonra saltanat makamını kabul edişim. İkincisi, başta Damad Ferid Paşa olmak üzere Tevfik, İzzet, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi milletin ve devletin kalbur üstü isimlerine talimi bağlayarak aldanmam. Üçüncüsü, Osmanlı Devleti'ni kuran ve halis muhlis Türk olan Osmanoğulları'nın memleketten sürgün edileceğine ve Hilafetin kaldırılacağına asla inanmak istememem.
ANADOLU'YA GEÇMEMİ ENGELLEDİLER
Talih ve kader beni vatanımızdan ayırdı ve nihayet gurbetlere attı. Allah'ın ve kısmetim böyleyliş. Gençi malum sebepler yüzünden dinime, vatanıma ve milletime arzi ettiğim kadar hizmete vakit ve imkan bulamadım ise de asla ihanet etmedi. Şimdi burada zelil ve sefil bir halde kalmaktansa, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Ecdâdımın sarıkları, aynı zamanda kefenleriydi. Ama Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem konusunu etrafımdakilere açtığım zaman, muhalefete uğradım. ‘Allah göstermesin ana yenilirseniz vaziyeti kim kurtarır?’’ dediler.
İNGİLTERE İLE FRANSA'YA YAKLAŞTIM
Dört sene süren dünya savaşından sonra bütün musibetlere göğüs germek zorunda kaldım. Devlet tehlikede ve İstanbul sallantıdaydı. Kurtuluşumuz için babam Abdülmecid Han'dan miras aldığım İngiltere ve Fransa'ya yakınlık politikasını seçmiştim.
Kızı Sabiha Sultan anlatıyor
Murat Bardakçı'nın kitabında, Sultan Vahideddin'in kızı Sabiha Sultan'ın bugüne kadar yayınlanmamış anıları da yer alıyor. Sabiha Sultan, bu anılarının girişinde şunları yazıyor:
‘‘Bugün cumhuriyet kurulmuş, ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir. Milletimiz için Osmanlı tarihi iftihar edilecek bir mirastır. İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat o da Türk'ün idi. Bugünkü cumhuriyet de Türk'ün malıdır.
Taşıdığım kandan içimdeki imana kadar kendisine herşeyimle bağlı olduğum babamın kuvvetli varlığını o dünyayı terketmiş, ben bu yaşa gelmişken hâlâ duyarım. Babamın yolunu şaşırtmaya çalıştılar. Birkısmı kasten hareket ediyordu. Bir kısmı ise gizli ellerle idare edilen zavallı ve zayıf ahlaklı insanlardı. Ben aileme kanımla olduğu kadar, ızdırabımla da bağlıyım.’’