Güncelleme Tarihi:
KADIN HAKLARINDA GERİ GÖTÜRMEDİK
- AK Parti maço bir parti değil diyebilir misiniz?
Değil, çünkü alanda bütün karar mekanizmalarında kadınlar var. Bizim Merkez Yürütme Kurulu’na bakın, grup başkanvekili kadın var, genel başkan yardımcısı kadın var.
- Ama dışarıdan bakınca çok dikey bir yönetim anlayışının olduğu bir parti havası var. Başbakan’ın egemen siyaset anlayışıyla adeta tek adam havası veriyor. O halde mutfaktaki dengeler dışarıya yansımıyor sanki.
Görmek isteyen görüyor. Ben 12 yıl o mutfakta yaşadım. Başbakanımızın en zor ve kritik konularda toplam istişareyi yaparak, tek tek sorarak bazen kendi düşüncesini değiştirdiğini çok gördüm ben. Korkunç bir önyargı var ortada, içerisi öyle değil. Ortak karar alan bir mekanizma çalışıyor. Biz özellikle kadın hakları konusunda hiçbir şekilde geriye götürmedik memleketi. İstihdamda kadın oranı ilk kez yüzde 30’lara çıktı. Aslında biz 12 yıldan beri hep ne olmadığımızı, ne yapmadığımızı anlatmaya çalışıyoruz.
- Kadın meselesinde ülkeyi bir adım geri götürmediğinizi söylüyorsunuz. O halde kadın cinayetlerindeki dramatik artışı nasıl açıklıyorsunuz?
2008’de Başbakanımızın genelgesine kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir sorun alanı yoktu ve kayıt dışıydı. Ne kadar kadın öldü bilinmiyordu bile. Spesifik bir sınıflandırma yoktu, hassasiyeti olan akademisyenlerin yaptığı lokal analizler vardı, devletin hiçbir analizi yoktu. Yeni sistem UYAP’a girip bir sorun alanı olarak sınıflandırılınca birden yüzde 1400 artmış göründü.
- Seçim kampanyanız için dolaşırken vatandaş size 17 Aralık’ı, yolsuzluk ve rüşvet iddialarını soruyor mu?
Hayır, kesinlikle sormuyorlar. Hatta kafalarında soru işaretleri var da bana mı sormaya çekiniyorlar düşüncesiyle ben kendim bu konuyu açıyorum. Çünkü bu konuda çok rahatız. Sayfa açılmasın diye bir tereddüdümüz de yok. Ama ben konuyu açınca da tamamlamama bile fırsat vermiyorlar. ‘Bakanım biz her şeyin farkındayız, ne olduğunu görüyoruz, rahat olun, dik durun, millet sizin arkanızda’ diyorlar. Yerel seçimle ilgili böyle bir endişe yok. Seçmen olayları analiz etmiş ve kararını vermiş. Kararsızların oranını da çok düşük görüyorum ben. Ama bazı partiler o şekilde inanmak istiyor ve onun üzerinden siyaset yapıyor. İktidar olmanın yolu kakafoniden, çamur atmadan geçmiyor, hizmetten, projeden geçiyor. ‘Kardeşim benim için ne yapacaksın, hayatımı nasıl kolaylaştıracaksın’ diye bakıyor halk.
İDDİA İSPATLANSIN ARKASINDA DURMAYIZ
- Bakanlar, çocukları, Başbakan’ın ailesi ve hatta kendisine kadar uzanan iddialar silsilesi var. Bütün bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Burada çok net duruşumuz var, çok net. Eğer bir suç varsa suç da bireyseldir, ceza da bireyseldir. İddia varsa iddia makamının bunu önce ispatlaması lazım. Bu ülkede maalesef iddiayı ispat gibi bir derdimiz yok, hukuk devletiyiz diyoruz, demokratik bir kültürden geldiğimizi iddia ediyoruz ama ‘Benim istediğim karar çıktıysa doğrudur’ anlayışı gibi bir toplumsal sorunla karşı karşıyayız. Bir iddiayı ispat edecek altyapı oluşmadan sabahın köründe alıp toplamışsın, daha dinlememişsin, 1500 sayfalık iddia var. 15 dakikada karar verip fezleke hazırlatıyorsun. Toplum bunları izliyor ve kendi vicdanında bir hakemlik yapıyor. En büyük hakem de kendi vicdanımız. Toplum ‘Tamam suçlularsa gereği yapılsın ama bu şekilde olmaz’ diyor. Bunun sandığa nasıl yansıyacağını göreceğiz. Ama benim sokakta gördüğüm toplum bunların toplumsal mühendislik olduğunu düşünüyor. 367’de olduğu gibi, parti kapatma davasında olduğu gibi yeni bir itibarsızlaştırma, güveni ve istikrarı bozma çabası olduğunu görüyor.
- Bu kadar kritik iki, hatta belki üç seçime gidilen böyle bir senede partinizin yolsuzluk meselesiyle anılması sizi kişisel olarak rahatsız ediyor mu?
Bir vesayet rejimi üzerinden parti kapatma çabası gündeme geldiğinde hatırlayın toplumda bunun nasıl karşılığı oldu. Toplum bunu kendi içinde inceliyor. ‘Kardeşim bu benim sorunum değil’ diyor. Yapılan şey yavan kalıyor. Eğer burada hakikaten büyük yolsuzluklar varsa bu kadar proje nasıl hayata geçti, bu kadar iş nasıl yapıldı? Bu işler parayla yapılıyor sonuçta.
BAŞBAKAN İNANMADIĞI ŞEYİ ASLA SÖYLEMEZ
- İddialar tam da bununla ilgili değil mi? Projeler yapılıyor, komisyonu alınıyor...
Tamam öyle diyorlar da Halk Bankası’yla ilgili 2002 ve 2014 rakamları gerçekleri ortaya koyuyor. Halk, çiftçi, esnaf zarar görse, alacağı parayı alamasa vallahi bu millet bizi tepetaklak aşağı indirir. Ama adam diyor ki; ‘Bankanın eski haline göre ben bugün çok daha fazla kredimi alıyorum, miktar da arttı, e bunlar battıysa burada bu kadar kara delik varsa bunlar bunu bana nasıl veriyor’. Ben sade bir vatandaş gözüyle olayların analizini yapıyorum. Ama makamı ne olursa olsun görevini kötüye kullandıysa ispatlansın, hiç kimse arkasında durmaz. Ben de dahil. Biz kesinlikle arkasında durmayız.
- Başbakan’a kadar da gitse yanlış bir şey varsa ortaya çıksın diyorsunuz.
Hayır hayır, şunu söylüyorum; Başbakan kendi söylüyor; kendi evladımın böyle bir şeyi olsa ben onu evlatlıktan reddederim diyor. Benim bu Başbakan’da 12 yıldır gördüğüm şey şu; inanmadığı şeyi hiçbir zaman söylemez, söylediği her şey de doğrudur. Ben ona bütün yüreğimle inanırım. Sonucun da o şekilde olacağına inanıyorum. Yoksa burada olmam zaten.
Sadık Yakut gibi düşünmüyorum
- AK Partili Meclis Başkanvekili Sadık Yakut geçtiğimiz aylarda karma eğitimin yanlış olduğuna dair bazı sözler sarf etti. Bu tür açıklamalar zaten kızlarını okula zar zor gönderen baba modelini etkilemez mi?
Onun şahsi görüşü, ben onun gibi düşünmüyorum. Bizim insanlara alternatifler sunup tercih hakkı vermemiz lazım. Kim çocuğunu ne şekilde okutmak istiyorsa okutsun. Demokratik bir ülkede tek tipler olmaz. Tek tiplikten çok çile çektik zaten. Alternatifler oluşturmak lazım. Toplumsal bir olguya dönüşürse olumsuz etkiler. Ama bireysel düşünce ise ve parti ‘Onun şahsi kanaatidir’ dediği zaman bireysel kalır. Muhafazakârlık da değişti. Benim ‘Çok iyi muhafazakâr’ dediğim ailelerin çocukları artık okuyor. O babalar gelip kızlarına iş istiyor benden.
‘Abla haklısın’ dedi
- Zaman zaman partinizdeki erkekleri cinsiyetçi üslupları nedeniyle uyardığınız oluyor mu? Mesela Zeyid Aslan’ı.
Zeyid Aslan’a ben birebirde çok farklı bir şekilde yaptığının yanlış olduğunu söyledim. ‘Abla haklısın, ben kendimi düzeltmeye çalışıyorum’ dedi. Biz kendi içimizde bu dilin doğru bir dil olmadığını anlatıyoruz. Kendi içimizde bir otokontrol ve özeleştiri mekanizmamız var. Zaten disiplin mekanizmamız da hemen çalışıyor. O konuda Başbakanımızın da çok net bir duruşu var.
2002’de de şimdi de 2 evimiz var
- Büyük şehirlerde şöyle diyen seçmenle de karşılaşıyoruz; bütün siyasetçiler yolsuzluk yapıyor ama en azından AK Parti çalışıyor. Siz de burada duyuyor musunuz bu tür yorumlar?
Ben onu hiç duymadım, çünkü bizim yolumuz yöntemimiz siyasetteki muradımız çok farklı. Ben siyasete girdiğimde karı-koca mühendis olarak neye sahip idiysek, bugün de aynısına sahibiz. O gün iki evimiz vardı, bugün de iki evimiz var. İki çocuğumuzu özel okulda okuttuk o kadar. Kendi yaşamımıza dair hiçbir değişim, dönüşüm, abartı olmadı. Toplum bunu gördüğü için bizim üzerimize söylenen hiçbir şeyin toplumda karşılığı yok. Bunlar toplum mühendisliği, toplum algısını yönetmeye çalışıyorlar. Benim gibi pek çok arkadaşımın da Meclis’te milletvekilliğini nasıl cansiperane yaptığının, nasıl o makamı doldurmak için gayret ettiğinin birebir şahidiyim. Dolayısıyla bireysel bir nokta üzerinden bütün partiye, bütün aileye önyargıyla yaklaşmak bize yakışmaz. Yanlış bir şey varsa da gereğinin yapılacağı bir sistemin de takipçisi olacağız.
BAKAN BAŞKAN
- FATMA Şahin’le şehir turumuz sırasında Osmanlı’dan kalma meşhur Tahmis Kahvesi’nde soluklanıyoruz. Kahvenin müdavimi yaşlı amcalar arasında Fatma Şahin’in itibarı yüksek. ‘Bakan Başkan’ diye hitap ettikleri Şahin’den artan trafiğe ve elektrik kesintilerine çözüm bulmasını istiyorlar.
Çocuk gelinin panzehiri 12 yıllık eğitim
- Çocuk gelinlerle ilgili son durum nedir?
Çocuk gelinlerin oranı yüzde 9’a düştü. Niye? Temel eğitim 8+4 iken temel eğitimdeki kızlarımız yüzde 98’e ulaştı. Zorunlu eğitim bittikten sonra yüzde 68’e düşüyor. Arada yüzde 30’luk bir fark var. İşte yüzde 30 orada oluyor. Bu işin panzehiri bu çocukları 12 yıl örgün eğitimin içinde tutmak, zaten ondan sonra 18 yaş. Öyle bir takip sistemi lazım. Biz 4+4+4’ü hiç bu yanlarıyla tartışmadık, hep ideolojik, hep kutuplaşma üzerinden tartıştık. Halbuki zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarıp, takip sistemini koyduğun vakit çocuk gelinler sorunu çözülür.
- Zorunlu eğitimde bile takibin ne kadar zor olduğu tecrübeyle sabitken ailelerin mahrem bir mesele saydığı evlilik işini nasıl denetleyebilirsiniz?
Ben Allah nasip eder belediye başkanı olursam sırf bu işi takip eden bir birim kuracağım. Adamın görevi bu olacak. Ben hepsini birebir takip edeceğim.
Kürt kökenli kadının da oyunu alacağım
- Doğuda ilk defa iki büyükşehirde kadın siyasetçilerin belediye başkanı olarak çıkma ihtimali çok yüksek. Burada siz, Diyarbakır’da da Gültan Kışanak. Bu iki farklı model kadın siyasetçi bölge için ne söyleyecek?
Çok iyi şeyler söyleyecek. Bizim şehrimiz göç alıyor, çok sayıda Kürt benim seçmenim. Biz burada bir köken ayrımcılığı yapmıyoruz. Belediye işinin bu tür ayrımcılıklarla ilgili olmadığını gösteren iki örnek olacak. Ben inanıyorum Kürt kökenli kadın seçmenden ciddi bir şekilde oy alacağım. Bu işin bir erkek işi olmadığını, kadın bakış açısının da önemli olduğunu ispatlamış olacağız.
- Gaziantep gibi bir şehirde muhafazakârlık ve muhafazakâr siyaset ne ölçüde önemli?
Biz zaten muhafazakâr demokrat bir partiyiz ama neyi muhafaza ediyoruz ve hangi konuda demokratız çok net. Kadın meselesindeki duruşumuza benim kendi hayatım büyük bir örnek. En çok önemsediğimiz şeylerden biri aile değerleri. Ama demokrat değerlerimizle de insan ve kadın hakları meselesinde de alan açtığımızı düşünüyorum. Bu şehir her kesimin olduğu bir şehir; liberal de, sosyal demokrat da, muhafazakâr da var. Biz bu şehirde çözüm süreci diye bir şey yaşamadık, kendi içimizde çözdük bunu. Ben Gaziantepliyim diyen bir toplumsal doku ve hoşgörü var. Eskiden bizim Ermeni komşumuz da vardı, Yahudi komşumuz da vardı, Kürt de vardı, Alevi de vardı. Bütün medeniyetler geldi, akrabalık yaptı, her şey çeşitlendi. O yüzden bu şehir kadın başkan da çıkarır ve sahiplenir. Öyle bir sorunu olmaz.