Vatan haini miydi, günah keçisi mi

Güncelleme Tarihi:

Vatan haini miydi, günah keçisi mi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 04, 2009 00:00

İttihat Terakki ve Milli Mücadele karşıtı görüşleriyle sivrilen gazeteci-yazar Ali Kemal’in ismi, Türk siyasi literatürüne bir tür küfür olarak girdi. Linç edilişinin üzerinden neredeyse yüz yıl geçti ama adı güncelliğini yitirmedi, vatan hainliği ve işbirlikçilikle özdeşleşti.

Haberin Devamı

Sakallı Celal, Tanıdığım Nâzım Hikmet, Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği, Ziya Gökalp’i Tanımak kitaplarının yazarı gazeteci Orhan Karaveli, Ali Kemal hadisesine farklı bir yaklaşım getiriyor. Yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan “Ali Kemal... Belki de Bir Günah Keçisi...” kitabını yazarken eşi başta olmak üzere yakınlarının tepkisiyle karşılaşmış. “Vicdan sahibi bir gazeteci olarak bu konunun başka yönleriyle düşünülüp yeniden ele alınmasını istedim” diyor. İşte Orhan Karaveli’nin ağzından, hainliği dışında hakkındaki her şey unutturulan Ali Kemal...

Herkes Milli Mücadele’ye karşı çıktığını, vatan haini ilan edildiğini ve bu yüzden linç edildiğini biliyor. Bu kadar. Ben çok Atatürkçü bir insanım, adını temize çıkarmaya çalışmıyorum. “Vatan haini değildi” de, “Başına gelenleri haketmiş” de diyemem. Yanlış kesilmiş bir hesabı, belli bir adalet duygusuyla yeniden ele aldım sadece. Bence Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkarak yanlış tarafta durmuştur.
Orijinal, trajik ve çok kendine özgü bir karakter. Sportmen, maceraperest, romantik, şık ve çok dil bilen bir entelektüel. Her konuda çarpıcı fikirleri var, çok kavgacı. Tarihçi Andrew Mango, “İngiltere’de yaşasaydı küfürbaz bir gazeteci olurdu” diyor. Çok verimli, aynı anda çok farklı konularda üç-dört yazıyı birden hatasız yazıyor. Operadan borsaya, güreşten Nobel’e, Kürt sorunundan çocuk yetiştirmeye kadar geniş bir ilgi alanı var. 1000’den fazla makale yazmış, 3 tane romanı var. Sosyal yaşamla da ilgileniyor. Mesela evlenmeden beraber yaşanabileceğini tartışıyor. Damat Ferit Paşa Hükümeti’nde Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı sırada kızların erkeklerle birlikte okuması için gayret sarf ediyor. Din taasubuna karşı ve yüzü Batı’ya dönük biri. Keşke Mustafa Kemal’e ve Kurtuluş Savaşı’na karşı daha dikkatli olsaydı. “Ben Türk halkını tanımamışım, ondaki yaşama duygusunun bu kadar güçlü olduğunu fark etmemiştim” diyor ve yanlış yaptığını kabul ediyor.
EN PARLAK YAZAR OLURDU 
Ali Kemal gibi birine yaşama imkanı verilseydi, mücadeleye çok faydalı olurdu. Belki de Cumhuriyet döneminin en parlak yazarlarından olacaktı. Yurdunu ve halkını seven ama pek iyi tanımayan biri. Hayatının yarısını yurtdışında geçirmiş. Paris, Halep, Mısır, Cenevre, Londra ve Viyana’da yaşamış. İçişleri Bakanlığı yapmış ve Sorbonne’da edebiyat dersleri vermiş.
Onu gençliğinden beri tanıyan ve nihayet ölüsünü de gören Yahya Kemal; “Vatan haini olamaz. Onun kusuru Türk milliyetinin özelliklerine ters bir görüşü inat ve ısrarla devam ettirmesidir” diyor. Kimseden para aldığına ya da birini ihbar ettiğine dair bir belge çıkmamıştır ortaya. Bana göre Mustafa Kemal canını dişine takmış savaşırken, “Yunan ordusu senden güçlüdür” demesi suçtur ama kanun nazarında suçu kesinleşmemiştir. Üstelik yakalandığında İzmit’te açık açık “Ben yanılmışım, bundan sonra Mustafa Kemal’in davası için çalışacağım” dedi. 
LİNÇ DEĞİL PLANLI CİNAYET
Ali Kemal, 4 Kasım 1922’de İstanbul’dan kaçırılıp Ankara’ya yargılanmaya götürülürken 6 Kasım’da İzmit halkının galeyana gelmesi sonucunda linç edilmemiştir. Sabıkalı bir asker olan ordu kumandanı Nurettin Paşa’nın halkı kışkırtıp organize etmesiyle öldürülmüştür. Apaçık bir cinayet. Olayın tanıkları da dahil pek çok insan bu konuda hemfikir. Ankara Hükümeti o günün atmosferi içinde Ali Kemal’i korumayı başaramamıştır ne yazık ki. Biraz daha tedbirli olunabilirdi, Nurettin Paşa bu olaydan sadece birkaç hafta önce İzmir’deki Rum-Ortodoks Metropoliti Hrisostomos Efendi’yi de linç ettirdi. Dengesiz ve sadist biri. Onun davranışları, devrime gölge düşürdü.
İstiklal Mahkemeleri, fikirleri yüzünden kimseyi asmadı. 13 gazeteciyi 150’likler listesiyle yurtdışına gönderdi, çoğu geri geldi zaten. Kanaatime göre Ali Kemal planlandığı gibi Ankara’ya götürüp yargılansaydı belki hafif bir hapis cezası alır ve yurtdışına sürülürdü.
NEDEN YALNIZ ALİ KEMAL
Ya Ali Kemal’in hainliğini tartışalım, ya da bütün hainleri ortaya dökelim! Neden yalnız Ali Kemal?
Rıza Tevfik sonuna kadar Atatürk’e karşı çıktı. Yazılarında, “Doğuştan suçlu ve siyasi mecnundur” dedi. Ali Kemal için “Hazreti İsa gibi kendini kurban etti ama bizi kurtardı” diyor. Olaydan sonra da sanki bavulunu önceden hazırlamış gibi karısını ve oğlunu bırakarak kaçıyor. Refik Halit hemen sırra kadem basıyor. Padişah Vahdettin de Ali Kemal’in öldürülmesinden sadece birkaç gün sonra İngilizlere sığınıyor. Onun öldürülmesi diğerleri için bir işaret fişeği sanki.
Ali Kemal bir günah keçisi ve paratoner haline getirildi, bu da herkesin işine geldi. 53 yaşındaki bir insanı hayatının sadece son üç yılıyla mı değerlendirip yargılayacağız? Bu adam 16 yaşından itibaren Paris’ten yazı gönderen biri. Güme gitmiş bir Osmanlı aydını. Açıksözlü ve eleştirel bir Türk aydınını tek bir boyutuyla ele almak haksızlık. Türkiye bu meseleyi enine boyuna ele alabilecek bir demokratik olgunluğa henüz erişmedi ama erişmeli. Ali Kemal’i diriltmek mümkün olmadığına göre mesela Kültür Bakanlığı onunla ilgili bir seminer düzenleyebilir. 90 sene halının altına süprülen bu konu artık tartışmaya açılsın ve halıyı daha fazla çürütmesin.         

Haberin Devamı

LONDRA BELEDİYE BAŞKANININ DEDESİ SİNAN CEMGİL’İN AMCASI

Haberin Devamı

* Babası Çankırılı Hacı Ahmet Hamdi Efendi’nin ilk eşi Ayşe Hanım’dan olan oğlu Adnan Cemgil, Sinan Cemgil’in babası. Yani Ali Kemal 68 kuşağının ünlü isimlerinden Sinan Cemgil’in amcası.
* İlk evliliğini İsviçre’de yarı İsviçreli yarı İngiliz Winfred Brun ile yaptı. Selma ve Osman Ali adlı iki çocukları oldu, eşi ikinci çocuğunun doğumundan hemen sonra öldü. Anneannesi tarafından büyütülen Osman Ali, Wilfred adıyla vaftiz edildi. Wilfred Johnson, Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’ın dedesi.     
* 44 yaşındayken, Abdülhamid döneminin tophane müşiri ve askeri okullar nazırı Mustafa Zeki Paşa’nın beş çocuğu ve üç kızından biri olan 18 yaşındaki kızı Sabiha Hanım’la evlendi. 26 yaşında dul kalan Sabiha Hanım, 8 yaşındaki oğlu Zeki ile Almanya ve İsviçre’deki ablalarının yanına gitti. Ankara hükümeti, Sabiha Hanım’ın Bern Büyükelçiliği’nde işe alınmasını sağladı.
* Rauf Orbay dul kalan Sabiha Hanım’la evlenmek istedi ancak reddedildi.
* İsmet İnönü’yle bacanak olma ihtimali vardı. İsmet Paşa, genç bir teğmenken Sabiha Hanım’ın ablası Saadet Hanım’a talip oldu ama izdivaç isteği gerçekleşmedi.
* Oğlu Zeki Kuneralp, 7 dil bilen 2 doktoralı ve 40 yıl boyunca devlet hizmetinde çalışmış istisnai bir diplomattı. Zeki Kuneralp’ın hariciyeye alınması İsmet İnönü’nün müdahalesiyle gerçekleşti. Gelini Necla Hanım 1978’te Madrid’de ASALA tarafından öldürüldü.
* Torunlarından Sinan Kuneralp Osmanlı devlet arşivleri üzerine çalışan bir tarihçi ve yayıncı. Selim Kuneralp ise Brüksel’deki Avrupa Birliği temaslarıyla görevli bir diplomat. 
* 2005’te Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin basın şehitleri listesinde ismi vardı. Bu konu tartışmalara yol açınca TGC, isminin listede 25 yıldır olduğu açıkladı. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!