Vallahi taaccüp ettim

Güncelleme Tarihi:

Vallahi taaccüp ettim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2003 00:00

20 Aralık 2003 Cumartesi günü Hürriyet Gazetesi'nde yayımlanan röportaj metnini olduğu gibi aktarıyorum:‘‘Ancak son bir yılda durum değişti, diyor Gaye Petek, artık mahallelerde, sitelerde de kızlara karşı yoğun baskılar ortaya çıktı, gündelik hayat tarzı tehdit edilmeye başlandı. Örneğin bir genç kız kısa etekle dolaştığı için bir sitenin çöp odasında diri diri yakıldı. Bazı erkekler mahalle ve sitelerin Ali kıran baş keseni olmaya ve insanların nasıl yaşayacaklarına karar vermeye kadar vardırdılar işi. Getto demekten hoşlanılmıyor ama 20 yıldır gettolarda olup-bitenler gizlendi. Biz ve bizim gibi dernekler bu olayları, kadınlara uygulanan şiddeti hükümete açtığımız zaman, dört-beş yıldır bize ‘Aman bu konuları açmayın, göçmenleri gücendirip yaralamayın!' diyorlardı.’’* * *Kısa etek giyen genç kızı kimin öldürdüğüne dair herhangi bir adres belirtilmemiş... Ancak, bunlar, bazı mahalle ve sitelerde Ali kıran baş kesen olmaya heveslenen gençler olabilir.Yukarıdaki sözler adı, soyadı, adresi belli, Chirac’ın Laiklik Komisyonu üyesi, Elele Derneği Başkanı Gaye Petek tarafından söylenmiş... Gaye Petek ile bir röportaj yapmak amacı ile buluştuk; söylediklerini ses makineme aldım ve sonra olduğu gibi yazıma aktardım. Yani yaptığım habercilik değil röportajcılık! Türban olayının geçmişi bir-iki yıllık, oysa Gaye Petek 20 yıllık bir getto geçmişinden söz ediyor. Ama İslamcı gazetelerin okuduklarını anlamaktan aciz bazı gazeteci ve muharrirleri metnin ‘‘Yalan!’’ ve ‘‘Asparagas’’ olduğunu yazıyorlar. Amaç dikkatleri bir noktaya çekip yazı dizisinin içerdiği, kapsadığı gerçekleri gözden kaçırmak.Yarası olan mı gocunur? Yoksa Allah korkusu olmayan Müslümana mı ‘‘İslamcı’’ denir? * * *Bir Avrupa ülkesinde parlamenter olan bir bayanın ‘‘türban’’la ilgili tuhaf iddiasını ‘‘AB Çatlayabilir’’ ifadesiyle manşetleştiren bir gazetenin başyazarı da gazetecilik dersi veriyor.Benim gibi ‘‘jakoben’’ bir ‘‘laikçi’’, türban dosyası hazırlamak üzere Fransa'ya gönderilmezmiş. Başyazarın bilmesi gerekir ki cumhuriyete, onun varoluş cevherine (raison d'etre) bağlı, Türkiye ve Avrupa'nın yüksek mahkemelerinin kararlarına saygılı olduğum için hem taraflı, hem tarafsızım.Başyazar Ahmet Taşgetiren'in yaptığı nasıl bir gazeteciliktir ki röportaj dizim sona ermeden, Fransa Müslümanları Yüksek Konseyi Başkanı ve Paris Camii İslam Enstitüsü Rektörü Dr. Dalil Boubakeur ile yaptığım röportaj yayımlanmadan tarafsızlığımdan kuşkuya düşüyor. ‘‘5 N, 1 K’’ya dahil midir yoksa bu kuşku? Başyazar bile ‘‘haber’’ ile ‘‘röportaj’’ı karıştırıyor!* * *Gazeteciliği kendinden menkul, yazarlığı ‘‘mektup’’la (becerebilirse) sınırlı biri de, bir PKK muhibbini tanık göstererek saldırıya geçiyor. TRT kökenli birinin ‘‘haber’’ ile ‘‘röportaj’’ arasındaki farkı unutmasını neye bağlayıp, neye yorsak acaba?Ama en tuhafı şu: Bir zamanlar, yani 1970'lerde, beni yeterince Marksist, jakoben ve angaje bulmadıkları için kıyasıya eleştirenler, şimdi Marksist ve jakoben, laik ve Kemalist olduğum iddia ve tahmini ile beni eleştirmekteler. İşte en ağır kararı bu ádemler için veriyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!