Vakko’da Osmanlı imzası

Güncelleme Tarihi:

Vakko’da Osmanlı imzası
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 1999 00:00

Haberin Devamı

Vakko'nun 110 parçalık özel kolleksiyonu 6-7 Kasım günlerinde Yıldız Sarayı'nda.

Vakko, Osmanlı'nın 700. yılını, görkemli bir sergiyle kutlamaya hazırlanıyor. İstanbul Yıldız Sarayı Şale Köşkü Manej Binası'nda 6-7 Kasım günleri, halka açılacak olan ‘‘Vakkodekor Osmanlı Koleksiyonu Sergisi’’, Vakko tasarımcılarının iki yıllık çalışmasının ürünü. Vakkolular'ın ‘‘Bir gelenek yeniden dokunuyor’’ diye tanımladığı çalışma, 700 yıllık Osmanlı süsleme ve kumaş sanatını çok özel bir şekilde gözler önüne seriyor. Osmanlı minyatürlerindeki, gravürlerindeki, ebru sanatındaki motifler, şönille, taftayla, ipekle, keten ve kadifeyle hayat buluyor ve artık oturma odalarımıza, yataklarımızın üzerine, pencerelerimize yerleşmeyi bekliyor. Döşemelik kumaşlar, perdelikler, yatak takımları, yastıklar, masa, sehpa örtüleri, Yıldız Sarayı'nda kurulacak Osmanlı çadırında, Osmanlı atmosferi içinde sunulacak. Vakko'nun Osmanlı motifleriyle tanışmasının aslında 700. Yıl Kutlamaları'yla bir ilgisi yok; çünkü Vakko'nun, ürünlerinde Osmanlı motifini ilk kullanmasının üzerinden 40 yıl geçti. Vakko-Osmanlı ilişkisini bizzat Vitali Hakko'nun ağzından dinledik...

‘Ben sanat geçmişi zengin, görkemli bir ülkenin insanıyım. Niçin kendi sanatımdan esinlenerek, bizim havamızı renklerimizi yansıtan desenleri biz yaratmayalım.’’

Hayatım Vakko adlı kitabının bir yerinde böyle yazıyor Vitali Hakko. ‘‘Şu sıralar hayatımda üç şey var’’ diyor: ‘‘Beyoğlu, moda ve Osmanlı. O ‘‘şu sıralar’’ diyor ama ilk ikisi neredeyse çocukluğundan beri hayatında olan şeyler. Sonuncusu ise 700. Yıl konusu ortaya atılmadan çok önce, 1950'lerin sonlarında giriyor hayatına. ‘‘40 yıl evvel, bir gün Topkapı Sarayı'nı gezerken, hatları gördüm. Düşündüm ki bu motifler siyah üzerine gümüş, siyah üzerine altın, hoş bir şey olabilir. Tek renk perde yaptık. Müthiş sevildi. Biz de müthiş sevmiştik. İtalya'ya gösterdim, 2500 metre sipariş aldım, onlar elbise için aldılar.’’

NANKÖRLÜK ETTİK

Ve böylece farkına varıyor ki Hakko, ‘‘bizim bohçalarımızda bir kültür var ve bundan pekala tekstilde yararlanabiliriz.’’ Ancak 40 yıl öncenin koşulları farklı, bu alanda daha ‘‘derine’’ inmek istedikleri halde bunu başamadıklarını anlatıyor. ‘‘İpekçiydik, ipek isteniyordu. Perdelik kumaş basacağımıza ona ağırlık verdik. Zaman bulamadık buna, ihmal ettik, nankörlük yaptık...’’

Bay Vitali, yine de arada birşeyler düşünüyor bu konuda. Bir yılbaşı sonrası pazar gününü hatırlıyor. 10-12 yıl önce. Bir Osmanlı kitabına bakıyor, birbirinden etkileyici kaftanları, cepkenleri seyrederken aklına geliyor. Oğlu Cem Hakko'ya göstererek, ‘‘Ne dersin...’’ diye soruyor, ‘‘Yeni bir koleksiyon çıkarabilir miyiz?’’ Oğlundan, ‘‘İyi fikir, pap’’ cevabı alıyor ve Vakko yeni bir çalışmaya girişiyor, ince bir varakla Osmanlı motifi işlenmiş eşarplar çıkarıyor. ‘‘Ve bunları 8-10 senedir yapıyoruz, bu eşarplar sayesinde Japonya'da çok tanınmıştır Vakko. Eşarpta bu motifler seviliyor, özellikle ecnebide seviliyor, dedik, o zaman niye kravatta yapmayalım! Kravata da yaptık, hatta ilk çıkanlardan birini Tansu Çiller ‘Türk kravatı' olarak, ABD Başkanı Bill Clinton'a götürdü.’’

Ve iki yıl önce... Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ‘‘Osmanlı'nın 700. yılına hazırlıklı olmalıyız’’ sözünden gerekli mesajı alarak yeniden çalışmaya koyuluyor. Bizzat kendi öncülüğünde araştırılıyor, kitaplar karıştırılıyor, uzmanlara başvuruluyor. O'nun anlatımıyla, bir yerden bir yaprak alınıyor, bir yerden bir çizgi ve yepyeni kreasyonlar çıkmaya başlıyor ortaya. Tarihte olmayan renkler de kullanılarak Osmanlı ‘‘butik’’ bir biçimde işleniyor yeniden.

ARTIK PATLAMALI

Koleksiyon 80-90 parça olduktan sonra piyasaya çıkarmaya karar veriliyor: geçtiğimiz temmuz ayında Esma Sultan'da muhteşem bir geceyle teşhir edilecek, harabeler arasında iskele kurulacak, Tan Sağtürk 15 metre yükseklikte bir gösteri düzenleyecek ve nefis bir defile olacak! Ama... ‘‘Oğlum hala kızgın bu düşünceme, bir sabah kalktım, toplantı rica ettim. Dedim ki ‘ben Esma Sultan'da defile istemiyorum.' Aman, herşey hazır, neden, dediler. ‘Ya yağmur yağarsa' dedim. Binlerce metre kumaşı teşhir edeceğiz, dört beş gece, yağmur riski büyüktü. Aksi gibi de yağmur yağmadı ya, kapalı yerde yapalım, dedik, Yıldız Sarayı Manej binalarında. Derken, deprem felaketi geldi. Herşey gibi ertelendi. Ama hayat devam ediyor. Şimdi inşallah kasım ayında yapacağız. Koleksiyon geldi 110 parçaya dayandı, artık patlamalı.’’

Sergiye sektörden dostlarının yanında, mesela otel sahiplerini davet edeceklerini söylüyor Hakko. Çünkü ‘‘Neden Osmanlı?’’ sorusunun çok derin olduğunu düşünüyor: ‘‘Bugün Asya'ya, Singapur'a, Hong Kong'a gidiniz, nereye gitseniz o memleketin motiflerini görürsünüz, lokantada, sokakta, vitrinlerde, bilhassa otelde yattığınız odada. Fransa'ya gidiniz, aynı, rokoko. Ama Türkiye'ye geldiniz mi bir tek şey var, taklit! O taklit kötü de olsa yine taklit ediyor. Bu kadar güzel menbaımız var, kimse Türktür diye oturup da yapmıyor. Bir ay evvel bir dergi geçti elime, memlekette basılan. Bir sayfayı çevirdim, Armani. Bizim motiflerden ipek uzun elbise yapmış. Fevkalade! Demek ki Armani Türk motiflerini alabiliyor. Bunu duyurmak lazım dünyaya.’’

TEKSTİLDE YENİ ÇIKIŞ

İşte Vakko'nun hedefi şimdi bu: Tekstilde yeni bir çıkış kapısı. Bu konuda üzerlerine düşeni ‘‘bol bol’’ yaptıklarını söylüyor Vitali Hakko: ‘‘Eşarpta yaptık, hayrını gördük. Kravatta yaptık, Clinton arada selam gönderir. Döşemede yaptık, şimdiden herkes sevdi.’ Ama bunu yeterli bulmuyor; O'na göre kapıları büyük açmalı ve Türk çizgisini empoze etmeli. Oryantalizm seviliyor. Amerikalı da seviyor, Fransız da. Bir tek biz sevmiyoruz!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!