Vakıf işi restorasyon

Güncelleme Tarihi:

Vakıf işi restorasyon
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Sultanahmet'teki Binbirdirek Sarnıcı'nda gerekli izin alınmadan yapılan asma kat, çalışmanın durdurulmasına neden olmuştu. Konunun kamuoyuna yansıması üzerine İstanbul İl Kültür Müdürlüğü, restorasyonu üstlenen Bulvar İnşaat aleyhine dava açtı. Her ne kadar bilirkişi raporu, çalışmanın eserin bütünlüğünü bozduğunu söylüyorsa da, 1998'de alınan bir karar, inşaatı yasal çerçeveye oturttu. Çalışmalar bütün hızıyla sürüyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün mülkiyetindeki 1. derecede tarihi yapı Binbirdirek Sarnıcı'nın çarşıya dönüştürülme aşamasında tahrip edildiği, İTÜ'den Prof.Dr. Zeynep Ahunbay'ın hazırladığı bilirkişi raporuyla kanıtlandı. Ancak rapora rağmen inşaat devam ediyor.

Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğü, 1995'te Bulvar İnşaat'a ‘‘Yap, İşlet, Devret’’ modeliyle Binbirdirek Sarnıcı'nı ihale ederek bir restorasyon projesi hazırlamasını istedi. Ama Bulvar İnşaat, Bir Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca istenen projeleri tasdik ettirmeden ve belediyeden ruhsat almadan çalışmalara başladı. Eminönü Belediyesi, ön projedeki ölçülere aykırı şekilde ve izinsiz asma kat yapıldığını saptayarak inşaatı durdurdu. Konunun kamuoyuna yansıması üzerine İstanbul İl Kültür Müdürlüğü adına İstanbul Muhakemat Müdürlüğü, Bulvar İnşaat aleyhine dava açtı. Buna karşın Koruma Kurulu'ndan 1998'de gerekli izinler alındı ve inşaat tekrar başlatıldı.

Sarnıcın restorasyonunu üstlenen kişiler hakkında İstanbul İl Kültür Müdürlüğü'nün ‘‘izinsiz inşai faaliyette bulunarak 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet’’ gerekçesiyle açtığı davayla ilgili, Prof.Dr. Zeynep Ahunbay bir bilirkişi raporu hazırladı. Ahunbay'ın raporunda, ‘‘Böyle bir eserin 'Yap, İşlet, Devret' yöntemiyle kiraya verilmesindeki amacın ticari ve eski eserin çekici ortamından yararlanarak gelir elde etmek olduğundan, bu tür ender ve eşsiz yapılar örselenmekte, anıtsal değerlerinden ödün verilmektedir’’ görüşüne yer veriliyor. Raporda, sarnıç duvarının 5.5 metrelik bölümünün yıkılarak tünel-geçit açılması, sarnıca lokanta, dükkánlar ve havalandırma tesisatı yerleştirilmesi gibi eserin bütünlüğünü tahrip edici müdahalelere Koruma Kurulu'nun izin verdiği vurgulanıyor. Ayrıca, Bulvar İnşaat'ın maksimum gelir sağlayabilmek için sarnıcın içine çok sayıda dükkán yerleştirmek istediği, bunun ise dünyada eşi olmayan bir iç mekána sahip Binbirdirek Sarnıcı'nın görülebilmesini engellediği kaydedilerek bu uygulamayla sarnıcın antik atmosferinin tümüyle değiştirildiği belirtiliyor.

Konuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz Prof.Dr. Doğan Kuban, ‘‘Sarnıcın bir kısmı yıkılmış ya da tahrip edilmiş olsa bir müdahale gerekebilir. Ama ayakta duran bir sarnıç olduğu için, bütünlüğü bozmayacak bir çalışma yapılması gerekir. Ayrıca Binbirdirek çok az müdahaleyle ve çevre düzenlemesiyle, uzun vadede adi bir çarşıdan daha fazla gelir sağlar’’ diyor.

Vakıflar'ın yalnız Binbirdirek gibi Bizans yapılarında değil, Osmanlı eserlerinde de restorasyonu gerektiği gibi yapmadığını vurgulayan Kuban, ‘‘İhaleyi kötü koşullarda alan firma, restorasyon için ayırdığı parayla projeyi de bitirmeye çalışıyor. Çünkü, Vakıflar önce ihaleyi veriyor sonra projeyi istiyor. İyi bir proje hazırlamak da para gerektiriyor. Tabii uzmanlar tarafından hazırlanması gereken projeleri herhangi bir iş merkezini yapan kişiler hazırlıyor. Sonuç da olumsuz oluyor’’ diyor.

Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nden Arkeolog Aksel Tibet ise, ‘‘Arkeologlar arasında bir deyim vardır: 'Vakıf işi restorasyon'. Yani bir eserin tarihi kimliğini yok ederek yerine yeni bir yapı koymak. Binbirdirek'teki de vakıf işi restorasyon’’ yorumunu yapıyor.

Sarnıcı toprakla doldurmanın bugünkü durumdan daha iyi olacağını dile getiren Tibet, ‘‘Amaçları rant, bu açık. Sarnıç içine beton kat atmak daha fazla turist çekmek içinse yanlış yoldalar. Adamların ülkesinde daha güzel beton binalar var. Niye bizimkileri görmek istesinler ki? İnşaatı yapanlar çevrelerine bir baksalar hemen yakınlardaki dükkanların sinek avladığını görürler. Binbirdirek'e yapılacak çarşı üç ay bile iş yapamaz. Aksaray'daki Miraleyon Sarnıcı'nı da çarşıya dönüştürdüler. Şimdi orası işportacı mekánı, Mahmutpaşa'yı aratmıyor’’ şeklinde konuşuyor.

Bu tür projelere onay veren Koruma Kurulu üyelerinin ve projeyi uygulayan mimarların isimlerinin açıklanması gerektiğini ifade eden Tibet, ‘‘Binbirdirek'in Koruma Kurulu vasıtasıyla bu hale getirilmesi, koruma Kurulu'nun bir komplonun içinde olduğu izlenimini veriyor. Kültürel mirasımızı korumak için seçilen bu kişiler ya bilinçsiz ve konularına hakim değil ya da bazı çıkarları nedeniyle vicdanlarını bir kenara itiyorlar' diyor.

istemihan talay ne diyor?

Binbirdirek Sarnıcı'nın çarşıya dönüştürülmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sarnıcın son durumunu görmedim. Fakat Bir Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun, sarnıcın çarşıya dönüştürülmesiyle ilgili vermiş olduğu kararın, tekrar incelenmesi için en kısa sürede bir yazı göndereceğim. Bilindiği gibi Koruma Kurulları bağımsız çalışıyorlar, yani Kültür Bakanlığı'na bağlı değiller. Bağımsızlıkları çerçevesinde kararlarını alıyor ve bilimsel açıdan kendi değerlendirmelerini yapıyorlar. Kültür Bakanlığı olarak bu kurullar üzerindeki yetkimiz; alınan kararları tekrar incelemek ve Binbirdirek Sarnıcı'ndaki gibi yanlışlar varsa bunların düzeltilmesine ilişkin talepte bulunmak.

Sarnıcın Kültür Bakanlığı'na devredilerek kurtarılması söz konusu olabilir mi?

Binbirdirek Sarnıcı Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait bir eser, yani bizim yetkimizde değil. O açıdan, Vakıflar'ın yapılardaki şekil değiştirme işlemleri eskiden beri başlamış ve devam eden bir sistem. İnşaatın bu aşamasından sonra, sarnıcın Kültür Bakanlığı'na verilebileceğini sanmıyorum. Vakıflar ve işi yapan kişiler (Bulvar İnşaat) arasında belirli ilişkiler kurulmuş, bazı menfaatler oluşturulmuş. Dolayısıyla Kültür Bakanlığı'na yapılacak bir devir, beraberinde yargı sürecini getirebilir.

Koruma Kurulu'nun verdiği karar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tarihi yapıların korunması bir zorunluluk. Bu korumayı yaparken de tarihi eserleri olduğu gibi bırakmak diye bir anlayış sergilememek gerekiyor. Tabii ben restorasyon uzmanı değilim ama belirli fonksiyonları olmadan tarihi eserleri korumak imkansız.

Bilirkişi Raporu

İTÜ Mimarlık Fakültesi'nden Prof.Dr. Zeynep Ahunbay'ın hazırladığı bilirkişi raporunda şunlar söyleniyor:

‘‘Keşif için mahkeme heyetiyle sarnıca gidildiğinde inşai faaliyetin 1997'ye göre çok ileri bir aşamaya geldiği, yerlerin kaplandığı, ara kat döşemesinin ve dükka*nların yapıldığı gözlenmiştir. Sürmekte olan inşaat Kurulca 1998 yılında onaylanan bir projeyle yasal çerçeveye oturmuş olmalıdır. (...) Bütünüyle korunması gereken taşınmaz kültür varlığı olan Binbirdirek Sarnıcı restorasyon projesinin hazırlanma aşaması tamamlanmadan, 2863 sayılı yasaya aykırı bir müdahaleye maruz kalmıştır. Tarihi bir esere izinsiz yapılan her müdahale gibi bu eylem de suç oluşturmaktadır. Kurulca onaylanarak açılsa da, antik bir yapının duvarının delinerek yeni giriş oluşturulması, tarihi eserin yaşına ve kimliğine aykırı bir işlev verilmesi de koruma ilkelerine aykırıdır. Bundan böyle evrensel önem taşıyan tarihi eserlerin yakışıksız müdahalelere maruz kalmamaları için yasal ve yönetimsel önlemlerin alınmasına ihtiyaç vardır.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!