Güncelleme Tarihi:
Senarist, oyuncu ve yönetmen Roberto Benigni'nin geçen yıl Cannes Film Festivali Jüri Büyük Ödülü'nü kazanan filmi ‘‘Hayat Güzeldir’’ bugün gösterime girdi.
Bu hafta gösterime giren filmlerden ikisi de savaş karşıtı. Terence Malick'in filmi ‘‘The Thin Red Line/İnce Kırmızı Hat’’ geçtiğimiz günlerde Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü aldı. Senarist, oyuncu ve yönetmen Roberto Benigni'nin filmi ‘‘La Vita e bella/ Hayat Güzeldir’’ ise geçen yıl Cannes Film Festivali Jüri Büyük Ödülü'nü kazandı. Terence Malick'in filminin tanıtımını yer darlığı yüzünden pazartesi gününe bırakarak, bugün Benigni'nin filmini tanıtalım istedik.
Guido (Roberto Benigni) ve arkadaşı Ferrucio (Sergio Bustric), Toskana kırlarından ayrılıp şehre yerleşirler. Şehirde Dora (Nicoletta Braschi) adlı bir öğretmene aşık olan Guido onunla evlenir, bir oğulları (Giorgio Cantarini) olur. Ailesiyle mutlu olan Guido için hayat güzeldir. Ta ki beş yıl sonra, faşist İtalya'nın ırkçı yasaları Yahudi olan Guido'yu oğluyla birlikte toplama kampına gönderene kadar. Guido, oğlunu korumak için, toplama kamplarının aslında büyük bir oyun alanı olduğunu söyler. İtalya'nın en büyük komedyeni, dâhi bir soytarı olarak tanınan Roberto Benigni, ‘‘Hayat Güzeldir’’de tarihin en büyük trajedilerinden birini, Yahudi Soykırımını traji-komik bir üslupla anlatarak bir tabuyu yıkmış. Soykırımın kurbanlarından birinin ölümün kol gezdiği bir kampta hayatı düşlemesini ve küçük oğlunu vahşetten korumak için bir masal ve oyun dili kurarak kamp cehennemini bir eğlence alanına, hatta sirke dönüştürmesini anlatmak, kabul etmek gerekir ki cesaret ister. Bugüne kadar nazi vahşetini temel alarak bir taşlama ya da komedi filmi yapılmadı. Hitler'i ve nazizmin yükselişini hicveden ya da ironik bir üslupla anlatan filmler yok değil gerçi; sinemanın gelmiş geçmiş en büyük komedi dehası Charlie Chaplin, 1940'ta ‘‘Diktatör’’ü, Ernst Lubitsch de 1942'de ‘‘To Be or Not to Be’’yi yapmıştı, ama bu iki film de toplama kamplarındaki vahşet dünya kamuoyu tarafından öğrenilmeden önce çekilmişti. Soykırım ve komedi gibi yan yana durması gerçekten imkânsız iki kavramı yan yana getiren, vahşeti güldürüye malzeme eden Benigni'nin filmi hem ülkesi İtalya'da hem diğer Avrupa ülkelerinde büyük tartışmalara yol açmış, insanların kafasını karıştırmış; yine de, her şeye rağmen kahkahalar ve gözyaşları arasında seyredilen film, hem seyirciler hem eleştirmenler tarafından alkışlanmış.
Roberto Benigni, kendi yönettiği filmlerin yanı sıra, Bertolucci'nin ‘‘La Luna/Ay’’ (1979), Jim Jarmush'un ‘‘Down by Law/İçerdekiler’’ (1985) ve ‘‘Night on Earth/Dünyada Bir Gece’’ (1991), Fellini'nin ‘‘La vocce della luna/Ayın Sesi’’ (1989) ve Black Edwards'ın ‘‘Pembe Panter'in Oğlu’’ (1992) filmlerinde rol aldı.