Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Eyidoğan, Marmara Denizi'nde meydana gelen depremlere ilişkin soruları yanıtladı.
Marmara Denizi'nin son yıllarda Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi tarafından ayrıntılı olarak izlendiğini belirten Eyidoğan, “Bu yüzyılın ilk yarısında başta İstanbul olmak üzere Marmara Denizi'nin kuzeyindeki illeri etkileyecek bir depremin gerçekleşme olasılığı yüzde 60 civarında. Bu yüksek olasılığı göz önünde bulundurarak Marmara Denizi çevresindeki illerin hazırlıklı olması gerektiğini söylüyoruz” dedi.
Marmara Denizi'nin böyle bir tehlikeyle kesinlikle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Eyidoğan, depreme karşı hazır olunmasının, güçlendirme çalışmaları yapılmasının önemine işaret etti.
“3 bin yıllık jeoloji tarihine bakıldığında Marmara Denizi'nde deprem olacağı kesin” diyen Eyidoğan, son günlerde meydana gelen depremlere bakarak spekülatif açıklamalar yapılmasını bilimsel etiğe uygun bulmadıklarını söyledi.
Marmara Denizi'nde büyük bir deprem olacağını, ancak bunun tarihini söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Eyidoğan, “Senaryolarımızı en büyük depreme göre yapıyoruz. Küçük depremler bize aktif fayları göstermesi açısından önemli” dedi.
Eyidoğan, mevsimsel değişimlerin depreme neden olduğunu kanıtlayan bir veri bulunmadığını ifade etti.
Bu depremlerin olası büyük depremin öncüsü olmadığını kaydeden Eyidoğan, “Elimizde bu depremlerin öncü olduğunu söyleyebilecek araç, cetvel, şablon, tartı yok. Bu depremler uzun yıllardır devam eden depremlerin bir parçası” diye konuştu.
Eyidoğan, TÜBİTAK MAM'ın yerleştirdiği deprem istasyonları verilerine göre, son 2 yılda Marmara Denizi'nde 0,5 ile 5,7 büyüklüğünde 2 bin 500 deprem meydana geldiğini belirterek, depremlerin büyük kısmının da son 4,2 büyüklüğünde gerçekleşen depremin olduğu fay hattı üzerinde olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Eyidoğan, “Bu hat zaten son 2 yıl içinde yüzlerce deprem yaratan fay hattı. Binlerce yıldır da aktif” dedi.
PROF. DR. SUCUOĞLU'NUN SÖZLERİ
ODTÜ Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı Yöneticisi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu da Marmara Denizi'nde gerçekleşen depremleri öncü değil, küçük deprem ve onu izleyen artçı şoklar olarak tarif etmenin daha doğru olacağını söyledi.
Marmara Denizi'nden de geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda öncü deprem özelliği bulunmadığını, genellikle büyük deprem geldiğini ve onun artçı şokları olduğunu anlatan Sucuoğlu, “Bu depremin önemli bir özelliği var. Bu depremler bize büyük deprem beklediğimiz bölgenin aktif, diri, canlı olduğunu gösteriyor. Onun ötesinde bir anlam çıkarmak için yeterli veri yok, buna ihtiyaç da yok” diye konuştu.
Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın deprem potansiyeli olduğunu ve günün birinde de büyük bir deprem olacağının bilindiğini anlatan Sucuoğlu, şöyle konuştu:
“Büyük depremin zamanı konusunda sadece ihtimaller verilebiliyor. Önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 60 ihtimal deniyor ki, bu yüksek bir ihtimal. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde zaten orta şiddetli depremler pek olmuyor, Marmara Denizi'nde de öyle olacağını düşünüyoruz. Olunca büyük deprem olacak. Sürenin geçmesi de onu gösteriyor. 200-250 yıldır hiç büyük deprem olmadığı için o bölge, sismik boşluk denilen tanıma da giriyor. 1766 yılından bu yana o fay kırılmış değil. Büyük bir deprem bekliyoruz. 30 yıl içinde olma ihtimali büyük. Yarın da olabilir, 30 yıl içinde olmayabilir de... Elbette günün birinde olacak.”
Sucuoğlu, yakın dönem içinde İstanbul'un bugünkü haliyle bu depremi göreceğini belirterek, İstanbul'un yüksek risk taşıyan yapısal özellikleri ve alt yapısı değiştirilmezse depremde büyük zarar göreceğini söyledi.
“DEPREME HAZIR DEĞİLİZ”
Prof. Dr. Sucuoğlu, 1999 yılında gerçekleşen depremin üzerinden geçen 10 yılın büyük kısmında tespit çalışmaları yapıldığını, bunların bugün de hala devam ettiğini anlatarak, bu kapsamda okulları güçlendirme çalışmalarının sürdüğünü anımsattı.
Hastanelerin depremde sağlam kalmasının önemine işaret eden Sucuoğlu, ancak hastane güçlendirmesi maliyetli olduğu için yeni bina yapmanın tercih edildiğini kaydetti.
“İstanbul'un geneli düşünüldüğünde depreme hazır değiliz” diyen Sucuoğlu, kentteki konutların güçlendirilmesi konusunda idari bir mekanizma kurulamadığını dile getirdi.
İnsanların teşvik edecek ve zorlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasının önemine işaret eden Sucuoğlu, “Belediyeler yeterli kaynak aktarmıyor. Belediyenin de öncelikleri farklı. Hep ulaşım yatırımları öncelik kazandı. Çünkü bunlar gündelik problem. Deprem olmadığı zaman unutuluyor ve kimse de sormuyor. Umarım yerel seçimler öncesi bazı sözler verilir ve tutulmak zorunda kalınır” diye konuştu.
Bilinçli bir toplumun tehlikenin varlığını algılanması gerektiğini, ancak Türk toplumunun risk algısının yeterli olmadığını ifade eden Sucuoğlu, şunları kaydetti:
“Bu fiziksel olaylarla risk algımız canlanıyor ara sıra. Karar alıcıların ortaya bir şey koyması gerekiyor. Yapacak pek çok şey var. Bir çok ülke bunu yapıyor. Tokyo'da depreme hazırlık konusunda ciddi kaynak aktarımı var. Biz çok yavaş kaldık ve teşvik de edemedik. İlla devlet eliyle yapılması gerekmiyor ama devletin, belediyenin düzenleyici olması gerekiyor. Depremin mesaj niteliği taşıması için biraz daha şiddetlisine ihtiyacımız var.”
“FAY ENİNDE SONUNDA KIRILACAK”
İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu da Marmara Denizi'nde hafif şiddette devam eden depremlerin beklenen değil, sıra dışı bir olay olduğunu söyledi.
“Diğer oluşan depremlere benzemiyor ama bir öncü deprem anlamına gelmez” diyen Gündoğdu, “öncü deprem” olabilmesi için 3 gün, 3 hafta gibi bir zaman sonra deprem olacağının söylenebilmesi gerektiğini anlattı.
Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle bir şey yok ama fayın kırılacağını biliyoruz. Ne zaman kırılacak? Onu bilmiyoruz, ama eninde sonunda kırılacak. Marmara'ya zarar verecek bir depremle karşı karşıyayız. Bu tür olaylar o fayın çok gerildiğini gösteren olgular. Bu işi fazla tartışmamak lazım. Halkı telaşa sevk etmemek lazım, ama büyük deprem için vade o kadar da uzak değil. 20 yıl içinde oluşması beklenen bir deprem çok yakın vadedir. 1999 depreminin ardından Marmara Denizi'ndeki büyük depremin 30 yıl içinde gerçekleşme olasılığı yüksek denilmişti. 10 geçtiğini düşünürseniz, uzun vade diyemiyoruz. İlk söylediğimizin arkasındayım. Depremin her an olabilecek şekilde 20 yıl içinde gerçekleşme olasılığı yüksek. Bu sözümün her kelimesi anlamlıdır.”
Gündoğdu, depremin en önemli mesajı devleti ve kenti yönetenlere verdiğini ifade ederek, 10 yıl içinde okullar ve hastanelerin de aralarında bulunduğu binaların sadece yüzde 20'sinin güçlendirildiğini söyledi. Gündoğdu, “Çok geri kaldık. Deprem güçlendirme çalışmalarına hız verilmeli, tedbirler alınmalı” dedi.