Metehan DEMİR
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2011 00:00
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Balyoz Davası sürecinde alınan tutuklama kararları ve sonrasındaki gelişmelerin ardından Hürriyet’e konuştu.
Özkök, “Bu yaşananlara tabii ki hassasiyet duyuyorum. Memleketin bu halinde yaşananları, gerginlikleri gördükçe çok üzülüyorum, uykularım kaçıyor” dedi.
BALYOZ Davası’na konu olan 2003 Mart ayındaki İstanbul 1’inci Ordu’daki seminer sırasında dönemin Genelkurmay Başkanı olan emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Balyoz Davası süresince 106’sı muvazzaf 163 subaya dair tutuklama kararı ve sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından Hürriyet’e konuştu. Emekli Orgeneral Özkök, bugüne dek kendisine sorulan sorular üzerine yaptığı açıklamalarının yanlış noktalara çekilmesinden aslında rahatsız. Hatta bu konuda süreçle ilgili gelişmeler ve tutuklamalara dair kesinlikle yorum yapmak istemedi. Ancak üzüntüsünü de samimi cümlelerle ifade etmekten kaçınmadı. İşte Özkök’ün sözleri:
“Bu ülkeyle ilgili önemli konularda, sağduyulu olmamız gereken meselelerde, artık hepimiz neredeyse bilincimizi kaybedip futbol takımı tutar gibi taraf tutuyoruz. Yapmamız gereken iyiye iyi, kötüye kötü demek. Doğru bildiğimizi söylemeye, kim ne der diye düşünmeden devam etmek.
İyi niyetle söylediğim
Kötü noktalara çekildi
Aslında Balyoz davasıyla ilgili yaşanan gelişmeler ve sonrasında tutuklama kararıyla ilgili meselelere girmek istemiyorum. Bugüne kadar iyi niyetle söylediğim birçok söz çok kötü niyetli noktalara çekildi. Bugün baktığımızda aslında garp cephesinde yeni bir şey yok. Yapmamız gereken ideal bir demokraside insan haklarına hoşgörülü bir biçimde, birbirinin düşüncelerine saygılı şekilde, birbirine katlanarak, en zor konuları bile tartışabilmek.
Şimdi Genelkurmay Başkanımızın veya görevdeki komutanlarımızın ben ne yapması gerektiğini, alttan gelen taleplere nasıl davranması icap ettiği üzerine bir şey söyleyemem. Bu takdir tamamen kendisine ve komuta kademesine aittir. Doğrusunu onlar bilir.
Bizim son kullanma tarihimiz geçti
Emekli komutanlar olarak biz görevimizi tamamladık, yani son kullanma tarihimiz geçti. Ama bu yaşananlara tabii ki hassasiyet duyuyorum. Memleketin bu halinde yaşananları, gerginlikleri gördükçe çok üzülüyorum, uykularım kaçıyor. Üzülmemek elde mi? Bu kadar meslektaşımızın, silah arkadaşımızın yaşadığı durumla ilgili bir hassasiyetimizin olmaması mümkün mü? Olmazsa ayıp.
Medyaya bakıyorum, herkes süreçle ilgili bir şeyler söylüyor. Tabi ki söylemek hakları olabilir ama ben eski bir Genelkurmay Başkanı olarak, dönemin komutanı konumu itibariyle sürece saygısı olan bir isim olarak konuşursam, yargıya o zaman etki etmiş olurum. Bu nedenle ‘Aslında şöyle oldu, böyle oldu’ diyerek benim bu sürece müdahalem olamaz.”