'Uygun dozda kaygı' sınavda başarıyı artırıyor

Güncelleme Tarihi:

Uygun dozda kaygı sınavda başarıyı artırıyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2009 10:50

Bilimsel çalışmaların sınavla ilgili hiç kaygılanmayanların ve aşırı kaygılananların başarı düzeyi düşerken, uygun dozda kaygının başarıyı arttırdığını ortaya koyduğu belirtildi.

Türkiye Psikiyatri Derneği Gelişim Psikopatolojisi Bilimsel Çalışma Birimi Koordinatörü Prof. Dr. Emine Öztürk Kılıç, yaptığı açıklamada, öğrencilerin yaşamında sınavların strese neden olabildiğini belirterek, sınav stresinin bazen sınav öncesinde ve sınav sırasında yaşanan heyecan duygusu, bazen de sınav öncesi başlayan ve yoğun biçimde yaşanan kazanamama endişesi olarak tarif edildiğini söyledi.

Endişe ve heyecanın ayrı ayrı ele alınması gerektiğini anlatan Kılıç, sınav öncesi yaşanan heyecan duygusunun kişiyi bir süre sonra karşılaşacağı zorlu duruma hazırlayan, dikkatinin tamamen önündeki işe yoğunlaşmasını sağlayan “yararlı” bir fizyolojik mekanizma olduğunu kaydetti.

Kılıç, tetikte olması ya da mücadele etmesi gereken durumlarla karşılaştığında, her insanda bu mekanizmanın uyarıldığını ve çoğu zaman işlevini yerine getirdikten sonra bu duygunun kaybolduğunu dile getirdi.

Heyecan duygusunun, kişinin tüm dikkatinin sınava yoğunlaşmasını sağladığını ifade eden Kılıç, “Eğer sınava giren genç heyecan duygusu ile mücadele etmek, ondan kaçınmaya çalışmak, dikkatini bedeninde heyecan duygusu ile birlikte ortaya çıkan kalp çarpıntısı gibi belirtilere vermek yerine tamamen önündeki soru kağıdına ve yapacağı işe odaklarsa bir süre sonra kendisi farkına bile varmadan heyecanı kaybolacaktır” diye konuştu.

Kılıç, başarısızlık kaygısından kaynaklanan daha uzun dönemli endişe halinin ise farklı bir durum olduğuna dikkati çekerek, “Bu durum, uzun dönemde ve çok şiddetli biçimde yaşandığında depresyon, okul reddi gibi ruhsal rahatsızlıklara neden olabilir” uyarısında bulundu.

“BAŞARISIZLIK KORKUSU MOTİVASYON ARACINA DÖNÜŞTÜREBİLİR”

Bazı öğrencilerin, başarısızlık korkusunu kendileri için sınava hazırlanmayı sağlayan bir motivasyon aracına dönüştürebildiğini ifade eden Kılıç, şunları kaydetti:

“Kaygı, adayların daha iyi, daha düzenli çalışmalarını sağlar, çünkü kaygının böyle bir işlevi de vardır. Uygun bir stres düzeyinin başarıyı arttırdığını gösteren bilimsel çalışmalar, sınavla ilgili hiç kaygılanmayanların ve aşırı kaygılananların başarı düzeyinin düştüğünü, buna karşılık uygun bir dozda kaygının başarıyı artırdığını düşündürmektedir.

Bu dozlarda, başa çıkılabilir ölçüdeki kaygının bir zararı yoktur. Kişinin zorlu bir işe hazırlandığını, enerji harcadığını, başarma azmi içinde olduğunu gösterir. Gelişim sürecinde her zaman zorluklarla başa çıkmak kişinin bir aşama daha olgunlaşmasını ve kendine güven kazanmasını sağlar.”

Kılıç, öğrencilerin enerjilerini verimli biçimde kullandıklarında sınav sürecinden olgunlaşarak çıkabileceklerini belirterek, her toplumda gençlerin önünde bu tür sınavların bulunduğunu söyledi. İlkel toplumlarda, örneğin “gece ormanda yalnız kalmak” gibi ritüellerle gerçekleştirilen sınavların, günümüzde başka türlü sınavlara dönüştüğünü anlatan Kılıç, “Bu yüzden üniversite sınavını, yaşamda karşılaşacak birçok sınavdan bir tanesi olarak görmek, yaşamın tek sınavı olmadığını iyi anlamak gerekir” dedi.

DAHA ÖNCEDEN VAR OLAN RUHSAL SORUNLARA DİKKAT

Kılıç, hem heyecan duygusu hem de sınav öncesi yaşanan uzun süreli stresin gencin başa çıkma becerilerini aşabildiğini de belirterek, “Eğer gencin daha önceden gelen bunaltı bozukluklarına yatkınlığı varsa, akademik başarı ile ilgili sorunlar daha önceden beri süregeliyorsa ya da başka ruhsal sorunlar varsa, o zaman stres düzeyleri gencin kapasitesini aşıp daha ciddi ruhsal ve bedensel belirtiler ortaya çıkmasına neden olabilir” uyarısında bulundu.

Ailenin aşırı beklentileri, aile içi sorunlar, arkadaş ilişkilerinde sorunlar gibi süre giden sorunların ve sınavla ilgili kaygıların kimi zaman bardağı taşıran damla olabildiğine dikkati çeken Kılıç, “Bunlar, ruhsal belirtilerin ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Bu tür altta yatan başka sorunlar olmadığı zamanlarda sınav stresinin ruhsal hastalık belirtilerine neden olması beklenen bir durum değildir” dedi.
Sınavda başarı için gençlerin ergenlik dönemini sağlıklı geçirmesi, iyi bir eğitim sisteminde yetişmiş olması gerektiğini vurgulayan Kılıç, şunları söyledi:

“Ergenlik kişinin fiziksel, sosyal ve zihinsel açıdan çok hızlı gelişim gösterdiği bir dönemdir. Bu gelişmenin de uygun çevresel koşullarla desteklenmesi gereklidir. Gençlerin kendilerini geliştirmek için daha çok spor yapmaya, arkadaş grupları ile vakit geçirmeye, kendilerini tanımaya, kendi dünya görüşlerini geliştirecek biçimde okumaya ve tartışmaya gereksinimi vardır. Ancak ülkemizde ergen gelişimi açısından çok önemli bir dönem olan 15-18 yaş döneminde gençler neredeyse bütün boş zamanlarını dershaneye giderek harcamaktadırlar.
Dershane sektörü, ailelerin ve gençlerin kaygısı üzerinden kazanan bağımsız bir ticari sektör haline gelmiştir. Gencin sınava hazırlık için ayırması gereken zaman dershane sisteminin de körüklemesi ile giderek artmakta, ailelerin bu işe harcadığı para da buna paralel olarak artmaktadır. Bu durum da ailenin ve gencin beklentisini ve dolayısıyla da stresini giderek artırmaktadır.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!