A.A
Oluşturulma Tarihi: Mart 26, 2010 10:53
Çukurova Üniversitesinde (ÇÜ) yapılan bir araştırmaya göre, çocukları istismar edenlerin büyük çoğunluğunu “yakın akraba” ve “tanıdık” kişiler oluşturuyor.
ÇÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Avcı, kayıp çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi verdi.
Avcı, sunumunu, büyük ölçüde ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Olguları Değerlendirme Heyetine Şubat 2006-Ağustos 2009 yılları arasında çeşitli yollardan başvuran istismara uğramış çocuklar üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına dayandırdı.
Araştırma, heyete başvuran istismara uğramış 3-18 yaş aralığındaki toplam 633 çocuktan 484'ü üzerinde yapıldı. Olgular yaş gruplarına göre 0-6, 7-11, 12-14 ile 15 yaş ve üzeri olarak sınıflandırıldı. Olguların, yüzde 29,5'ini erkek, yüzde 70,5'ini ise kızlar oluşturdu.
Araştırmaya göre, kız çocuklarına yönelik istismarlar her yıl artıyor, erkeklerde ise azalıyor. Bu durum, 2005 yılında yapılan yasal düzenleme ile bildirim zorunluluğunun getirilmesine bağlandı.
Cinsel istismara uğrayan çocuklardan yüzde 15,3'ü, aynı zamanda fiziksel istismara da maruz kalıyor. Olguların yüzde 46,4'ünde cinsel istismar tekrarlanıyor.
Kız çocukların yüzde 3,2'sinin cinsel amaçlı satılması da tespit edilen olgular arasında.
YÜZDE 17'Sİ EVDEN KAÇTI
İstismara uğrayan çocukların yüzde 33,7'si (163) eğitimini aksatırken, yüzde 17,6'sı (85) aileden ayrıldı. İstismara maruz kalan çocukların yüzde 33,3'ü çevre baskısıyla karşı karşıya kalıyor.
Araştırmaya göre, ailelerin istismarı gizli tutma eğilimi giderek azalıyor, yardımcı olmaya çalışma ve durumu anlama eğilimi ise güçleniyor. 484 çocuktan sadece 53'ünün ailesi (yüzde 11) durumu gizlemeye çalıştı, 428'inin (yüzde 89) ailesi ise yardım arayışına girdi.
Alilerden sadece yüzde 21'i, istismara uğrayan çocuğu suçlayıcı tavır takınırken, yüzde 78,5'i ise destekleyici ve koruyu tavır aldı.
İstismarların tekrarlanması oranı da oldukça yüksek. Bu oran kızlarda yüzde 55, erkeklerde ise yüzde 25,9.
“TANIDIK”
İstismarcıların büyük çoğunluğunu “yakın akraba” ve “tanıdıklar” oluşturuyor. Kızlarda istismarcıların yüzde 10,6'sı birinci derece akraba, yüzde 50'si tanıdık, yüzde 13'ü üvey baba, yüzde 8,3'ü de nikahsız eşler. Buna göre, akraba-yakın istismarcı oranı 82,3'ü buluyor. Yabancı istismarcıların oranı ise yüzde 17,7.
ERKEKLERDE “YABANCI” ORANI KIZLARDAN YÜKSEK
Erkeklerde de durum aynı. Erkeklerde istismarcıların yüzde 3,5'i birinci derece akraba, yüzde 63,6'sı tanıdık, yüzde 6,3'i ise üvey babalardan oluşuyor. Akraba-tanıdık oranının toplamı 73,4. Erkeklerde yabancı istismarcı oranı kızlardan biraz daha yüksek. Oran yüzde 26,6.
Araştırmaya göre, bu durum; istismarcı ve mağdurun sürekli aynı ortamda bulunması, mağdurun ağırlıklı olarak küçük yaşlarda olması ve buna bağlı istismarın anlamını bilmemesi, mağdurun istismarı görev gibi benimsiyor hale gelmesinden kaynaklanıyor.
Çocuklar, sanılan aksine çekirdek ailelerde daha çok istismara uğruyor. Boşanmış-parçalanmış ailelerde bu oran daha az.
“ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN DAHA KOLAY”
Prof. Dr. Avcı, Komisyona çeşitli önerilerde de bulundu.
Öneriler şöyle:
“İstismarı önlemek, tedavi etmekten daha kolay. İstismarı önlenmeye yönelik çabalar tedavi edici hizmetlerle paralel gitmeli, birbirlerini engellememeli.
-Konunun uzman kişilerce çalışılması önemli. Bunun için öncelikle ailenin sosyal açıdan ele alınması, izlenmesi, sosyal desteklerden yararlandırılması, eğer başarılı olunamazsa, çocuğun hızla aileden uzaklaştırılması, uygun sosyal destek programına alınması sağlanmalı.
-Hastane içinde çocukla ilgili değişik uzmanlık dallarından hekimlerin yer aldığı 'çocuk koruma birimleri' kurulmalı. Bu birimde pediatristler, çocuk psikiyatrları, adli tıp uzmanları, çocuk cerrahları, psikologlar, acil hizmet sorumluları ve sosyal hizmet uzmanları bulunmalı. İstismarın tıbbi, sosyal ve hukuksal yönü bulunduğu için hastane ekibi, hukukçular ve sosyal hizmet kurumlarıyla işbirliği içinde çalışmalı.
-Çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili güvenilir, yeterli ve istatistiksel veriler bulunmuyor. Durum tespiti ve bilimsel çalışma yapılmalı.
-İstismarı önlemek için toplumun, çocukların, öğretmenlerin, sağlık personellerinin bilinç seviyesinin ve duyarlılığının arttırılmasına yönelik eğitim programları planlanmalı ve uygulanmalı.