Güncelleme Tarihi:
Köln’ün Mülheim semti de öyle...
Özellikle de Keupstrasse...
Yani ‘Keup Sokağı-Caddesi’...
Türk marketleri, lokantalar, fırınlar, pastaneler, kuaför salonları, lahmacun salonları, döner büfeleri...
Hatta dev düğün salonları...
Her türlü sebze ve meyvenin satıldığı ‘Türk Pazarı’...
* * *
İşte bundan tam 10 yıl önce, 9 Haziran 2004 tarihinde öğleden sonra Keupstrasse’deki Özcan Kuaför Salonu’nun önüne beyzbol şapkalı bir erkek, bir bisiklet bıraktı.
Berber salonundakiler “Herhalde traş olacak” diye düşündü.
Ama o salona girmeyip yoluna yaya olarak devam etti.
Birkaç dakika sonra da bisikletin selesindeki küçük valizin içinde bulunan ‘çivili bombayı’ uzaktan kumandayla patlattı.
Hayat dolu Keupstrasse, bir anda adeta cehenneme dönüştü. Bazıları ağır olmak üzere 22 kişi yaralandı.
Daha doğru dürüst olay yerinde hiçbir araştırma ve soruşturma yapılmadan, dönemin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal İçişleri Bakanı Otto Schily, saldırının ‘yabancı düşmanı, ırkçı ve terör motifli olmadığını’ ilan etti.
Hem de tam bir müneccim gibi...
‘Kriminal bir olay’ diyerek Türk mafyasının, PKK haraç çetesinin parmağı olduğu yönünde bir intiba sergiledi.
* * *
Aslında bu hiç de yeni bir yaklaşım değildi...
Daha önceki yıllarda Almanya’nın çeşitli kesimlerinde Türklerin oturduğu evler kundaklandığında da politik sorumlular hep ‘yabancı düşmanı motifli olduğuna dair bir ize rastlanamamıştır’ diye açıklamalarda bulunurlardı.
Hem de ilgili birimler olay yerinde henüz hiçbir araştırma ve soruşturma yapmadan...
* * *
4 Kasım 2011 tarihinde aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü teröristleri Uwe Mundlos ile Uwe Böhnhardt’ın Eisenach yakınlarında bir karavanda intihar etmelerinin ardından suç ortakları Beate Zschaepe’nin de kaldığı evde yapılan aramalarda, Keupstrasse’deki bombalı saldırının ardında bu ‘üçlü çete’nin olduğu ortaya çıktı.
2000-2007 yılları arasında öldürülen Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Habil Kılıç, Süleyman Taşköprü, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Mehmet Kubaşık ve Halit Yozgat ile Yunanlı Theodoros Boulgarides ve Alman kadın polis Michele Kiesewetter’in de NSU terör çetesi tarafından katledildiği ortaya çıktı.
Almanya gibi demokratik bir hukuk devletinde, hatta ‘polis devleti’nde bu cinayetler ‘döner cinayetleri’ olarak nitelendirildi ve failleri yıllarca bulunamadı.
O günlerde Keupstrasse’ye gidip insanlara ‘Geçmiş olsun’ bile demeyen dönemin Federal İçişleri Bakanı Otto Schily, yıllar sonra Federal Meclis NSU Cinayetleri Araştırma Komisyonu’nda kendisinin de o zamanki Eyalet İçişleri Bakanlarının da ‘hata yaptıklarını’ itiraf etti.
* * *
İşte geçen hafta sonu ve pazartesi günü Keupstrasse’de hem anma hem de kültür etkinlikleri vardı.
‘Birlikte-Zusammenstehen’ adı altında düzenlenen etkinliklerde bu cinayetlerin, bu bombalı saldırının sadece bu insanlara değil, Almanya’ya, artık göçmen kökenlilerin de tam olarak yerini aldığı Alman toplumuna bir saldırı olduğunun altı çizildi.
* * *
“Ben şahsen bir yurttaş olarak Almanya’da bu ve benzer cinayetlerin bu kadar uzun süre aydınlatılamayacağını aklımın ucundan bile geçirmezdim” diyen Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, tüm demokratları aşırı sağa, yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa karşı birlikte mücadele vermeye çağırdı.
Kuzey Ren Vestfalya’nin SPD’li Eyalet Başbakanı Hannelore Kraft, “O kadar uzun süre özür bile dilemeden görmezden geldiğimiz için kurbanlardan ve yakınlarından sadece af dileyebiliriz” açıklamasında bulundu.
SPD’li Federal Adalet Bakanı Heuko Maas, “Alman devleti o kadar uzun süre suçsuz, günahsız insanları korumak için gereken önlemleri alamadığı için utanç duyuyorum” dedi.
Aslında Başbakan Angela Merkel’in de daha önce söylediği gibi “Bu Almanya’nın ayıbıdır”...
Tüm Almanya utanç duymalıdır...