Üstün yetenekler TBMM gündeminde

Güncelleme Tarihi:

Üstün yetenekler TBMM gündeminde
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2012 20:44

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, TBMM'nin üstün yetenekli çocuklarla ilgili çalışmasının kendilerine güç vereceğini söyledi.

TBMM Genel Kurulunda, üstün yetenekli çocuklarla ilgili araştırma önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine başlandı. Önerge üzerinde Hükümet adına konuşan Milli Eğitim Bakanı Dinçer, bakanlık bünyesindeki Özel Eğitim Genel Müdürlüğünün ağırlıklı olarak engelli çocuklar üzerinde yoğunlaşmakla birlikte özel yetenekli çocuklar konusunda da programlar geliştirdiğini anlattı. Bakanlıktaki yeniden yapılanmada, “özel yetenekler grup başkanlığı” adı altında yeni bir birim kurulduğunu anlatan Dinçer, bu alanda gelişme sağlamak üzere bir ekip de oluşturulduğunu kaydetti.

TBMM'nin konuya yapacağı katkının kendileri için de önemli bir katkı olacağını vurgulayan Dinçer, şöyle konuştu:

“Dünyada toplam nüfusun yüzde 2'sinin üstün yetenekli olduğu kabul ediliyor. Bizde de yüzde 2'lik bir oranı baz olarak alarak değerlendirme yapıyoruz. Bakanlıkta oluşturulan yeni birim, bu kesimin tespitinin yapılması, eğitimlerinin yaygınlaştırılması, bu alanda görev alacak öğretmenlerin yetiştirilmesi, personelin de uzmanlıkları olması konusunda program ve çalışmayı yürütecek. Bu çocukların tanınması, tanımlanması, teşhis edilmesi ve eğitim programları konusunda dünyada farklı modeller uygulanıyor.

Türkiye'de daha çok bireyselleştirilmiş eğitim programları ağırlıklı olarak, ama zaman zaman da diğer modeller uygulanıyor. Biz hızlandırılmış ve zenginleştirilmiş eğitim programı olarak kullanıyoruz. Bunu yaparken bilim sanat merkezleri, fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, güzel sanatlar ve spor liseleri gibi okullarda üstün yetenekli çocuklar için özel programlar uyguluyoruz. Herhangi bir çocuğun üstün yetenekli ve zekası olduğu düşünülüyorsa, bir takım test ve teşhise tabi tutularak yeteneklerine uygun eğitim almaları için özel programlar yapılıyor. Türkiye'de 57 ilde 63 bilim sanat merkezleri var. Bilim sanat merkezlerinin teşhis ve tanı uygulamalarında, bireye yönelik eğitim programlarının geliştirilmesinde yeteri kadar uzman olmadığı için sorunlar yaşıyoruz. Türkiye'de şu ana kadar 10 bin 960 öğrenciye kendi yetenekleri doğrultusunda bireyselleştirilmiş eğitim uyguluyoruz.”

Dinçer, üstün yetenekli çocuklar için sınıf yükseltme uygulaması olduğunu belirterek, ilköğretime yeni başlamış olanların 1. sınıfta farkedilmesi halinde üst sınıflarda eğitime başlamanın uygulandığını vurguladı.

Bütün bu çabaların 2009 yılına kadar MEB'nin birey üzerinde odaklanarak yürüttüğü çalışmalar şeklinde gerçekleştiğini anlatan Bakan Dinçer, “Ulusal düzeyde strateji çalışması yapılmamıştı. Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu, üstün yetenekli çocukların eğitimine yönelik ulusal düzeyde strateji geliştirilmesi için proje başlattı. Bizler bu stratejiyi hazırlamayı üstlendik. Taslak çalışmalarımız tamamlandı ancak henüz karara bağlanmadı. Bu strateji hazırlık sürecinde uzman ve STK'larla çalıştık” dedi.

Üstün yetenekli çocuklarla ilgili yapılan çalışmalar ve toplantılar hakkında bilgi veren Dinçer, TBMM'nin konuyla ilgili çalışması ve ortaya koyacağı araştırmaların kendilerine güç vereceğini ifade etti.

“Komisyon, çevresel etkilerin iyileştirilmesine yardımcı olabilir”

CHP Grubu adına konuşan Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı da üstün yetenekli doğan çocukların çevresel etkilerle daha iyi ya da daha kötü olabildiğine işaret ederek, “Kurulacak araştırma komisyonu, bu kişilerin genetik yapısına müdahale edemeyeceğine göre çevresel etkilerin iyileştirmesine yardımcı olabilir” dedi.
Bebeğin anne karnından başlayarak beslenme, aile ortamı, toplumun etkileri ve eğitiminin “çevresel etkenler” arasında sayılabileceğini anlatan Atıcı, doğan her bireyin üstün yetenekli olabileceğinin kabul edilerek yaklaşılması gerektiğini söyledi.

“İlkokulda çocuğun üstün yetenekli olduğunun farkına vardığımızda geç kalmış olabiliriz” diyen Atıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok küçük girişimlerle üstün zekalıları çok erken yaşta tespit edip ve bunlarla özel olarak ilgilenmek görevimizdir. Zeka dinamiktir, doğumdan ölüme kadar değişiklik gösterebilir. Bu bireyler sürekli desteklenmeli. Çünkü bu bireyler zekalarının yönlendirilmesini beklerler. Nasıl olsa üstün yetenekli bunlar diye bir kenara koymak büyük bir yanlıştır ve sorunlara neden olabilir. Bu kişiler zekalarını kötü amaçla da kullanabilirler. Bu nedenle kendi düzeylerine uygun eğitim almalıdırlar.”

Üstün yetenekli çocuklara verilecek eğitimin ayrıcalık değil, ihtiyaç olduğunu kaydeden Atıcı, “Nasıl ki zekası kısıtlı olanlarla özel olarak ilgileniyorsa, üstün yetenekli çocuklarla da özel olarak ilgilenmeli” dedi.

“Sadece bir dilde mi sanat yapılır?”

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ise önerge üzerinde yaptığı konuşmada, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yasa teklifi görüşülürken konunun ele alınmasının yanlış olduğunu savundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Şırnak'ın Uludere ilçesindeki olayda yaşamını yitirenlerin ailelerini ziyaret ettiğini hatırlatan Kaplan, “Bugün Başbakan'ın eşi Roboski'deydi; O da oralı, Siirt'li, yabancı değil. Roboski'de 40 lira için kaçağa giden, vücudu paramparça olan ilkokul öğrencisini ve onun annesini gözünüzün önüne getirin. Siz bu eğitim sistemiyle onlara sahip çıkamamışsınız. Ölenlerin 14'ü ilkokul öğrencisiydi, bir defter, kalem, kurs parası için paramparça olan hayatlardı. Onların aileleri hem ağladılar hem sitem ettiler hem de adalet istediler. Adaletle beraber eğitim de istendi. Sadece bir dilde mi sanat yapılır, eser üretilir? Hiçbir üstün yetenekli çocuk, kendi anadilindeki kadar gelişemez” diye konuştu.

Eğitim sistemindeki değişiklik için acele edilmemesini, gerekirse 1-2 yıl üzerinde çalışılmasını isteyen Kaplan, “28 Şubat'ı eleştiriyorsunuz ama 28 Şubat'ın bir başka versiyonunu buraya getiriyorsunuz. Bunlar Türkiye'ye kaybettirir” dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!