Güncelleme Tarihi:
Üsküdar'dan Harem'e giden sahil yolunda Üsküdar Meydanı'nı 100 metre geçtikten sonra Kız Kulesi'ne yan bakan bir mevkide Şemsi Paşa'nın camisi. 420 yıldır, tarihi yarımadayı tam karşısına alıp, Boğaz'ın Marmara Denizi girişini kolluyor. Sinan'ın ustalık dönemi eseri olduğunu bilerek, küçüklüğüne aldırmadan bütün tevazuu ile İstanbul'un Üsküdar köşesini tutuyor.
Bir cami, bir türbe ve bir kütüphanenin yanısıra yatırlardan oluşan yapının içine sadece, avluya açılan küçük bir kapıdan giriliyor. Denize bakan ve deniz sularının her lodosta dövdüğü kuzey kapısı kapalı tutuluyor. Üsküdarlıların Şemsipaşa Camisi'ne kuşkonmaz adını taktıklarını bildiğimiz için, avluya girince duyduğumuz kuş sesinden, efsanenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Ama temizlik işçisi, olaya açıklık getiriyor. ‘‘Onlar başka kuş. Sadece güvercinler ve martılar konmaz’’.
1580 yılında dönemin önde gelen devlet adamlarından Şemsi Ahmet Paşa'nın kendi adına yaptırdığı cami, daha sonra semte de ismini vermiş.
Yapının mimarı, bugün batılılar tarafından da mesleğinin en büyüklerinden biri olarak kabul edilen Mimar Sinan. Sinan'ın ‘‘Çıraklık eserim’’ dediği Şehzade Camisi'nin üzerinden 36 yıl geçtikten sonra yarattığı eserde cami ile birlikte bir de medrese ve türbe çizer. Aynı yıl kendi adına yaptırdığı külliye tamamlanınca ölen Şemsi Ahmet Paşa da, öldükten sonra kendisi için hazırlanan mezara defnedilir. Türbenin hemen yanına ise daha sonra kabirler eklenir.
Küp şeklinde
Genişlik ve uzunluğu 8x8 metre olan cami duvarlarına, kubbe kasnağına kadar 8 metre olan yüksekliği de eklediğinizde, bir küp görünümü ortaya çıkıyor. Tek kubbe ile örtülü tavanın hemen yanında da yine tek bir minare var. Minare de yükseklik ve kalınlık olarak yapının genel ahengine uygun olarak, kısa ve ince tasarlanmış.
Caminin içi de anlaşılacağı üzere son derece küçük. En fazla 50 kişinin namaza durabileceği bir hacmi var. Dar bir kapıdan girilen cemaat yerinin tam karşısında mermer bir mihrap duruyor. Mihrabın hemen yanında da ahşaptan bir minber var. Duvarlar ise küçük, süslü pencerelerle bezenmiş.
Cami duvarları çok ince bir kesme taş işçiliğiyle örülü. Yapıyı değerlendiren mimarlar, inşaat sırasında hiç tuğla işçiliği kullanılmamış olduğunu söylüyor.
Cami duvarına hemen bitişik inşa edilen türbe ise 18 metrekarelik bir alan üzerine oturtulmuş kareye yakın bir yapı. Üç basamak merdivenle çıkılan yerde, eskiden bir kitabe olduğu sonradan kaldırıldığı söyleniyor. Şemsi Ahmet Paşa'nın bizzat yazdığı kitabede, deniz kenarından geçenlerin kendisi için dua etmelerini istediği yazılıymış.
Cami ve türbenin hemen karşısında ‘‘L’’ şeklinde uzanan medrese ise avludan girilen binaların en büyüğü. Üzerleri ufak kubbelerle örtülü 12 bölmeden oluşan binanın tam köşe başında ise büyükçe ve kare şeklinde, bir kısmı hafif dışarıya taşan bir okuma salonu var. Tepesinde diğerlerine göre daha büyük bir kubbesi bulunan oda, küçük kubbeli dört bölmeye açılıyor.
Medrese de, cami ve türbede olduğu gibi buzlu, renkli camdan pencerelerle donatılmış.
1953'ten bu yana kütüphane olarak kullanılan bina, bugün Kültür Bakanlığı'na bağlı olarak Üsküdar Şemsipaşa İlçe Halk Kütüphanesi adıyla halen öğrencilere hizmet veriyor. Çoğu zaman dolu olduğunu öğrendiğimiz kütüphanede, biz gittiğimizde de birçok öğrenci kitap okuyup ders çalışıyordu.
ŞEMSİ AHMET PAŞA
Şemsi Ahmet Paşa 16. yüzyılda yaşamış bir devlet adamı. Kanuni Sultan Süleyman zamanında sırasıyla Şam, Rumeli ve Anadolu Beylerbeyliği yapan Şemsi Paşa, 1554-1574 yılları arasında 2. Selim'in vezirliğine kadar yükseldi. 3. Murat zamanında Osmanlı ordusunun en seçkin kısmı olan Yeniçerilerin sadece devşirmelerden seçilmesi kuralının yıkılmasında en etkili kişi oldu ve dönemin sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa ile arası açıldı. Kimi tarihçilere göre Osmanlı'ya zarar vermiş bir vezirdi. Kimilerine göre ise yardımsever bir paşa. Devlet adamlığının yanısıra iyi bir avcıydı. Yazdığı şiirler nedeniyle şair vezir diye de bilinirdi. 1580 senesinde ölen Şemsi Ahmet Paşa, kendi adına yaptırdığı caminin inşaatının tamamlanmasıyla birlikte öldü.