Sefa KAPLAN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 23, 2002 21:21
Yolda görüp ‘‘Pertev Bey, dünkü bölümde yine muhteşemdiniz’’ diye boynuna sarılanları mı istersiniz, karşı kaldırımdan, ‘‘Bak Pertev geçiyor’’ diye fısıldaşanları mı? Arada Akmerkez'de çevirip yemek tarifi isteyen de var mı bilemiyoruz ama 50 yılda tiyatrodan edinemediği şöhreti, televizyon dizisindeki ‘‘Pertev’’ rolüyle yakaladığı kesin.
Bu nedenle, Haldun Dormen'in başlığa çıkardığımız sözleri önemli bir gerçeği yansıtıyor. ‘‘İkinci Perde’’ isimli anılar demeti ise aslında perde gerisinde yaşananlara tutulan bir ışık gibi. Bu ışığın içinden tiyatro dünyamızın hemen hemen bütün simaları, müzikaller, yurtdışında kazanılan başarılar, siyasetçiler ve birbiri ardına yaşanan acılar ve umutsuzluklar geçiyor.Okurken gözbebeklerinizin kıyısını gölgelendiren hüzün, biraz da bundandır belki...
Dadı'nın tutacağına ihtimal vermedim
Dadı'daki Pertev rolü ilk kez 1999'un son aylarında teklif edilmişti. MED Yapım'ın sahipleri Mehmet Karaca ve Fatih Aksoy, ilk teklifi bana yaptıklarını ve kadroyu tamamlamaya çalıştıklarını söyleyip, evde izlemem için dizinin bir bölümünün videosunu elime sıkıştırdılar. Kemal Uzun'la birlikte videoyu seyrettiğim zaman dehşet içinde kalmıştım: ‘‘Yahu bu çok Amerikan, Türkiye'de hayatta tutmaz’’ dedim büyük bir hayal kırıklığı içinde. Dadı ilk gösterildiği günden itibaren beklenmedik bir başarı kazandı ve reyting denen o garip savaştan yüzünün akıyla çıkıp program birincisi oldu. Fatih, Mehmet Karaca ve Gülben dışında hepimizi şaşırttı. En çok şaşıran da bendim. Konu bana çok Amerikan gelmişti. Oynadığım Uşak Pertev karakterini, bütün sevimliliğine rağmen ‘‘masal tipi’’ olarak sahte ve kabul edilmez gibi görmüştüm. Oysa Dadı'nın bütün tiplerinin arasında Pertev de yerini bulmuş ve inanılmaz bir sempatiyle karşılanmıştı. Birkaç bölüm sonra çocuklar ‘‘Pertev Abi’’ diye arkamdan seslenmeye, her yaşta hanımlar ‘‘Ay o kadar şekersiniz ki!’’ diye beni sokak ortalarında öpmeye başladılar. Dadı televizyonda yayınlandığı sürece Haldun Dormen'den fazla Pertev olarak tanınacağımı kabul etmekten başka çarem yoktu. Uşak Pertev'in fendi kırk yıllık Haldun Dormen'i yenmişti.
30'lu yıllarda Susurluk esprisi Lüküs Hayat, oynadığı uzun yıllarda, oyun süresi iki saat kırk beş dakikadan, üç buçuk saate kadar uzadı. Rıza'yı oynayan Zihni'nin oyuna olağanüstü (!) katkıları (!) oyunu bu kadar uzatmıştı. Sahnedeki sevimliliği ve karizması tartışılmaz olan yetenekli Zihni Göktay'ın kusuru da buydu işte. Oynadığı oyunlara güncel birtakım espriler eklemeden rahat edemiyordu. Seyirci de katıla katıla gülüyordu ama bahçedeki kül tablasına kadar otuzlu yılları yansıtmasına dikkat edilen bir oyuna ‘‘Susurluk Davası’’yla espriler katmak yönetmenin yorumundan oyunun havasına kadar her şeyi altüst ediyordu.
Asıl Demir Leydi Gencay Gürün'dü
Gencay (Gürün) herkesi şaşırtacak ve barlarda ‘‘çan çan’’ konuşanların ağzını bir karış açık bırakacak bir biçimde işlere hemen hakim olmuş ve adı her gün gazetelerde
haber olarak çıkmaya başlamıştı. Kısa bir sürede ‘‘Demir Leydi’’ deyimi Margaret Thatcher'dan fazla ona yakışır hale gelmişti. Verdiği kararlar, seçtiği oyunlar, gazetelerde hakkında yazılanlar, televizyondaki konuşmaları, insanlarla ilişkileri Ankara'dan gelen bu sarışın kadının bu işi pek güzel kıvıracağını açık seçik ortaya koymuştu. Gerçek bir Demir Leydi olduğunu kanıtlamıştı çevresine.
Tarık Akan, Vecdi Sayar'ı neden tokatladı
‘‘Bu pezevengi derhal sahneden indirmezsen bütün oyuncuları alıp hemen gidiyorum’’ diye bağırdı. Türker (İnanoğlu) 200 kişiyi birden kaldırıp götüreceğini söylüyor, Hülya Koçyiğit ile kocası Selim Soydan ‘‘Yapma etme’’ diye onu tutmaya çalışıyor, Egemen (Bostancı) ‘‘Niye çıkarttın bu herifi?’’ diye Vecdi'ye (Sayar) küfürler savuruyor, Ersin Ökten olaylara hakim olamamaktan şekeri sıfırın altına düşmüş halde oradan oraya anlamsız biçimde koşuyor, Tarık Akan sinir içinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyor ve biz Çetin'le (Akcan) bütün bu gerginlik içinde sahnedeki olayı izleyicilere hissettirmeden düzen içinde tutmaya çalışıyorduk. Asıl kıyamet Vecdi sahneden indikten sonra koptu. Bir anda başta Türker olmak üzere herkes birden üstüne yürüdü Bu arada Tarık Akan, Vecdi'nin suratına bir de tokat patlattı. Sonunda daha soğukkanlı olanlar duruma hakim olarak ateşlileri sakinleştirdi ve gece En İyi
Film Ödülü'nü kazanan Atıf Yılmaz'ın Bir Yudum Sevgi filminin anons edilmesiyle sona erdi.
Altan'ın ahı gitmiş vahı kalmıştıAltan Erbulak'la birlikteliğimiz 1970 yılına kadar sürdü. O yıl Metin Serezli'yle kurdukları Çevre Tiyatrosu'na geçmek üzere bizden ayrıldı ve 1985 yılında Her Evde Hır Var oyunundaki rollerden birini oynamak üzere yeniden bize katılıncaya dek Dormen Tiyatrosu'nda oynamadı. Ama Her Evde Hır Var oyununda ne yazık ki olağanüstü büyüsünü yitirmiş, sahne karizmasından bir hayli şey eksilmiş bir Altan Erbulak çıktı karşımıza. Ahı gitmiş vahı kalmıştı adeta... Altan Erbulak efsanesi ellili altmışlı yıllarda gömülüp kalmıştı sanki... Kim bilir belki de orada kalması gerekiyordu.