Güncelleme Tarihi:
Karadeniz milliyetçiliği derin devlet işi
Tanıl Bora (Akademisyen)
Karadeniz’de özel bir milliyetçilik potansiyeline odaklanmak doğru değil. Ortada linç ortamının hazırlanması ve tahrik edilmesi var. Eğer buna odaklanmaz da sanki bir doğal afet gibi bir milliyetçi potansiyelden söz edersek meseleyi gözden kaçırırız. Karadeniz’de milliyetçilik politik olarak çok uzun zamandır işleniyor. Hem milliyetçi hareketler hem de Türkiye’deki gayri nizami harp unsurları (derin devlet) tarafından. İkinci bir nokta da bölgede müthiş bir sosyo-ekonomik gerileme, daralma ve yoksullaşma olması. Bunun getirdiği derin bir mağlubiyet duygusu, reaksiyoner bir potansiyel var. Milliyetçilik tohumları böyle bir tarlaya ekiliyor. Çabuk gaza geliyorlar, daha önyargılılar gibi klişelere yüz vermemek gerekiyor. Tam tersine bu klişeler tahrik unsuru olarak kullanılıyor.
Ötekiyle yüzleşecek sosyolojik zemin yok
Salih Tuna (Gazeteci-Trabzonlu)
Karadeniz bölgesi sosyolojik olarak bir Ankara, bir İstanbul değil. Kürtlere rastlayamazsınız, Aleviler yok denecek kadar az. Dolayısıyla ötekiyle yüzleşme şansı yok. Bu nedenle ötekileştirmeye müsait bir sosyolojik zemin var. Şayet vesayet rejimi kendisini tahkim etmek için böyle bir şeye ihtiyaç duyarsa bunu çok rahat manipüle edebilir. Vesayet rejimi şu anda böyle bir duyarlılığı oluşturuyor anlamında söylemiyorum ama dönem dönem hep olmuştur. Ama Karadeniz milliyetçiliği diye özel bir milliyetçilikten söz edemeyiz. BDP’lilerin gezisi ilk Trabzon’dan başlasaydı hiçbir şey olmazdı. Çünkü Karadeniz Bölgesi’nde ötekiyle en fazla yüzleşen ilimiz orası. Bu sorun suni bir sorundur. Karadeniz halkının derinliklerinde olan bir sorun değildir.
Güzel ağırlarız ama nasıl uğurlarız bilmem
Uğur Biryol-Trabzon
Bölge insanı ne diyor?
Trabzon’un durumu diğer illere nazaran biraz farklı çünkü kentin son 20 yıllık geçmişindeki siyasi olaylara baktığımızda kabaran milliyetçiliğin hangi boyutlarda olduğunu anlayabiliyoruz. Patrik Bartholomeos’la Rahmi Koç’un gemiden indirilmemesi, Tayad’lılara yönelik linç girişimi, Rahip Santoro cinayeti, McDonald’s bombalaması ve Hrant Dink cinayetinin bu kentte planlanması gibi hadiseler bir anda kenti ülke gündemine oturtmaya yetmişti. Bazı Trabzonlular bu olaylarla kentin adının yan yana gelmesinden rahatsızlık duyuyorlar ve bunu dile getiriyorlardı ancak kentin büyük bir bölümünde sessizlik hâkimdi. Yerel medyanın kışkırtıcı tavrı ne yazık ki böylesi olayların yaşanmasına zemin hazırladı. Son yılların reaksiyoner milliyetçi üssü niteliğindeki kentte yaşananlar ve muhtemel yaşanacaklar hep merak konusu oldu. Son olarak BDP’li heyet Trabzon’a gelseydi ne olurdu, neler yaşanırdı kimse bilemez ama burada da her zamanki gibi kuvvetli eğilim heyetin kente gelmesinin vahim sonuçlar doğuracağı yönünde. Trabzon’un kent nabzının attığı Meydan Parkı’nda konuştuğumuz insanların çoğu da bu kanaati paylaşıyor.
Ahmet Dedeoğlu, “Gelebilirlerdi ama gelselerdi ne olacağını bilemem. Buradaki çevremiz tepki gösterirdi. Ben buraya geliş amaçlarının provokasyon olduğunu düşünüyorum” diyor.
Bir başka kent sakini Ali Hiçyılmaz ise Dedeoğlu’ndan biraz farklı düşünüyor: “Bunlar Tayyip Bey’in hısımları, gelseler onları korurdu.”
Son noktayı İlker Sünger koyuyor: “TC kimliği taşıyan her vatandaş Trabzon’a gelebilir. En iyi şekilde ağırlarız ama nasıl uğurlarız bilemem!”
Aklıselime davet
Karadeniz sokaklarından yükselen bu seslere karşın sağduyuya davet çağrıları da eksik değil. Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ergun Ata basına yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Türkiye’nin her yeri provokasyona müsaittir. Bunu sadece Karadeniz’e bağlamak yanlış. BDP siyasi bir partidir ve ülkenin her yerine gidebilir. Trabzon’un Hrant Dink ve TAYAD ile ilgili haberlerden kaynaklı, rahatsızlık izleri devam ediyor.”
Benzer bir çağrı da Trabzon Futbol Kütüphanesi olarak faaliyet gösteren joganşta.net isimli web sitesinden: “Binlerce yıllık mirasın üzerinde yeşermiş Trabzon medeniyeti tarihin hiçbir döneminde, yönlendirilen, kendine biçilen gömleği giyen bir şehir olmayıp kendi coğrafyasına öncülük eden bir şehir oldu. Ona çağın evrensel değerlerini yakıştıramayıp, vahşi ve barbar yaftalarını bu şehrin boynuna asmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de malum ziyaret öncesi siperlerini aldılar. Trabzon insanının toprağına bağlı oluşuna dayalı duygusal yanını kullanmaya çalışanları tasvip etmediğimizi, demokrat ve akılcı reaksiyonların her zaman daha etkili ve faydalı bir yöntem olduğunu düşündüğümüzü duyururuz.”