Güncelleme Tarihi:
‘‘Opera insanlara duyurularak, popüler yapılarak öğretilebilecek bir sanat. Türkiye'de ‘Ya kardeşim, opera bizim kültürümüz mü?' deniyor. Peki kardeşim Michael Jackson senin kültürün mü?’’
Bu sözler Avrupa’nın sayılı tenorları arasında kabul edilen genç opera sanatçısı Hakan Aysev'e ait. Konservatuarı bitirir bitirmez, bir işadamının desteğiyle yurtdışına yelken açan Aysev, düşlerinin ısrarcısı olmasının armağanını alıyor. 10 yıldır dünyanın hemen her yerinde temsillere çıkan sanatçı, Türkiye'nin gerçek anlamda ‘gurur duyabileceği’ bir isim.
Almanya Daimstatt Operası'nda sözleşmeli olarak görev yapan sanatçının şu andaki en önemli gündemi, operayı Türkiye'de sevdirmek.
‘Opera diğer sanatlarla karşılaştırıldığında neden daha zor, bazen de sıkıcı bulunur?’’ sorusuna alınganlık göstermeden şu karşılığı veriyor:
‘‘Çünkü operada, birçok sanat dalı içiçe geçmiş durumda. O nedenle biraz algılama sorunu yaşanabilir. Operayı sevmeliyiz. Çünkü opera, çok sesli bir müzik. Eğer bir insan hayatında çok sesliliğe önem verirse, çok sesli de yaşayabilir. İnsanlar operayla buluşamıyorsa bunun sorumlusu o insanlar değil, ona ulaştırmayanlardır.’’
ROCK GRUBUYLA OPERA
Operanın geniş kitlelerle buluşabilmesinin tek yolunun ‘popülerleşmesi' olduğunu belirten Aysev, şu değerlendirmeyi yapıyor,
‘‘Türkiye'de popüler opera sanatçısı yok. Leyla Gencer çıkmış. Maria Callas ile eş tutuluyor. CD doldurmamasına rağmen korsan kayıtları kapış kapış gidiyor. Türk operasının yetiştirdiği büyük sanatçılar var. Ayhan Baran, Suna Korad... Ama bunlar hiçbir zaman popüler olamadı. Kim popüler olmak istemez ki. Ama popülarite Seda Sayan, Mahsun Kırmızıgül popülerliği değil. Bugün Viyana'da, Paris'te, Frankfurt'ta otobüse binerken bile durakta Domingo'nun afişiyle yanyana duruyorsunuz.’’
Aysev'in operanın popülerleşmesi doğrultusunda cesaretle attığı ilk adımlar, büyük ilgi toplamış. Rock topluluğu ‘Bulutsuzluk Özlemi'yle Ankara Hipodrom'da verdiği konser gibi. Aysev orada ‘Sözlerimi Geri Alamam'ı ve napolitenleri söylerken, yaklaşık 20 bin gencin ayakta dinlemesinin kendisini çok heyecanlandırdığını anlatıyor. ‘‘Başlamak çok önemli. Tabii ilk önce gidip Wagner operası sergilemeyeceksiniz. O zaman ben de uyurum. Ama operayı rock ile yanyana koyduğunuzda, oradaki dinleyici, orkestranın yanındaki şişman adamın da başka bir şarkı söylediğini görüyor.’’
YENİ SÜRPRİZLERİ VAR
Aysev'in amacını hayata geçirmek üzere hazırladığı gündemi, hayli dolu. Birbirinden ilginç ve bazılarını sır olarak sakladığı pek çok projesi var. Ağustosta bir ay sürecek bir Anadolu turnesine çıkıyor. Gürer Aykal'ın şefliğindeki Bilkent Senfoni Orkestrası ile Cizre, Batman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Sinop, Samsun ve Kapadokya'yı dolaşacak olan Aysev, aryalar, napolitenler söyleyecek. İlginç olan, bütün temsillerin, Bilkent Üniversitesi'nin yaptırdığı mobil sahnenin üzerinde gerçekleşecek olması. Almanya'da yaptırılan 110 kişilik taşınır sahne, New York Filarmoni Orkestrası'nın turnelerde kullandığı sahneyle aynı mükemmellikte.
Gitar sanatçısı Ahmet Kanneci ile ortak bir albüm çalışması da bu yıl gerçekleşecek. Kanneci'nin Anadolu ezgilerini yeniden yorumladığı önceki albümün farklı bir versiyonu. Kanneci'nin gitarı eşliğinde,bu kez Hakan Aysev türkü seslendirecek. Yakında ise İstanbullu sanatseverlere sürpriz yapacak olan Aysev, Topkapı Sarayı'nda vereceği konserinde Billie Holiday ve Frank Sinatra'nın parçalarının yanısıra, özgün parçalardan oluşan bir repertuvar sunacak. Zaten kendisi de tahmin edilenin aksine caz müziğine tutkun.
Yapmak istediklerini, bugüne dek kimsenin ortaya çıkıp yapmamasının nedenini sorduğumuzda, Türkiye'nin bildik bir yüzünü hatırlıyoruz:
‘‘Burada memuriyet zihniyeti var. Operaya, senfoni orkestralarına, tiyatroya giren sanatçı, 20 yıllık anlaşma imzalıyor. Ne yapsalar paralarını alacaklar. Türkiye de operayı dinlemeyiversin diyor. Zora sokmuyor kendisini. Oysa 10 yıldır ayakta kalma savaşı verdiğim Avrupa'da Viyana'da caddede yürürken, sizinle beraber 20 tenor daha yürüyor. Korkunç bir rekabet. Üç temsil üstüste kötüyseniz siz yoksunuz.’’
Bu görüşünü açıklarken ‘Sezar'ın hakkını Sezar'a' veriyor Aysev. Türk operasının da son dönem Devlet Opera ve Bale Genel Müdürü Hasan Hüseyin Akbulut sayesinde atılım içine girdiğini söylüyor. Aysev sevindirici bir haber de veriyor: Türkiye'de beş yeni opera açılıyor.
BANA ÇOK KIZIYORLAR
Uzaktan tutucu gibi görünen bir sanatın temsilcisi olarak Aysev'in bu çabası ve sözleri insana şaşırtıcı geliyor. Bunu dile getirdiğimde aldığımız karşılık daha da ilginç:
‘‘Rekabet ortamında ayakta kalma çabası insanı muazzam zinde tutuyor. Kafanızda hep, ‘acaba daha ne yapabilirim?' sorusu dolaşıyor. Dünyanın en iyi operalarında, en iyi şarkıcılarla söylüyorum. Ama nihayetinde ben Türk'üm. Adana kebap yemeyi, döneri çok seviyorum. İbrahim Tatlıses'i de seviyorum. O Sole Mio'yu söylemeye kalksa bile İbrahim Tatlıses iyi bir şarkıcıdır.’’
Genç operacılara bir mesajı var: ‘‘Meslek olarak operayı seçtilerse gerçekten çok sevsinler. Ben iki arya söylerim, olmazsa caz söyleyeyim değil. Önce operacı olsunlar.’’
O'na operanın geleceğini nasıl gördüğünü soruyoruz.
‘‘Geçerliliğini koruyacak. Şimdiye kadar ayakta kalmasını çok iyi bildi. Çünkü yeni besteciler var. ‘Ali Baba Kırk Haramiler'in bestecisi Selman Ada, Türkiye için büyük şans.’’
'Operanın liberal yüzü'nü temsil eden biri olarak, muhafazakarların hışmına uğrayıp uğramadığı sorusuna da şu cevabı veriyor:
‘‘Bana çok kızanlar var. Sen kendini harcıyorsun diyorlar. Bulutsuzluk Özlemi'yle konser verdiğimde camiada çok eleştirildim. Onlar her zaman vardır, dinimizdeki yobazlar gibi. Ben iyi bir Müslüman olduğumu gibi, iyi bir opera sanatçısı olma yolundayım. Onlar ‘opera opera kalsın herkes bizi tanımaya gelsin biz yerimizde duralım' diyen insanlar. Ama çok yanlış.’’
O kebap seven, rock topluluğuyla sahne alan, operanın popülerleşmesi için çaba gösteren bir tenor. Avrupa'nın sayılı tenorları arasında kabul edilen genç opera sanatçısı Hakan Aysev, Pavarotti ve Domingo gibi devlerle çalışmış. Ağustosta bir ay sürecek bir Anadolu turnesine çıkıyor. Aysev, Gürer Aykal'ın şefliğindeki Bilkent Senfoni Orkestrası ile birlikte Cizre, Batman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Sinop, Samsun ve Kapadokya'yı dolaşacak ve aryalar, napolitenler söyleyecek.