Şanlıurfa'da, Batman'ı kat be kat geçen bir intihar furyası başladı. Beş ayda 17 kadın, 10 erkek hayatına kendi elleriyle son verdi. Yine son beş ayda sadece polis bölgesinde kayıtlara geçen 46’sı kadın, 44’ü erkek, toplam 99 intihar girişimi oldu. Oysa Batman'da jandarma bölgesi dahil 1999 ve 2000'de, toplam iki yılda 27 kadın, 15 erkek intihar etmişti; 56'sı kadın 118 kişi de intihar girişiminde bulunmuştu. Yani, Urfa intihar olayında özellikle de kadın intiharlarında Batman'ın çok önüne geçti. Zaten bu haberi hazırlarken görüştüğümüz Batman Barosu Başkanı Sabih Ataç müjdeyi verdi: Batman'da son bir yıldır intiharlar neredeyse durmuştu. Oysa Urfa'da durum tam tersi seyrediyor. Haberi yayına hazırlarken Doğan
Haber Ajansı Urfa Temsilcisi Bülent Okutan, iki ayrı intihar olayını daha ulaştırdı. Umarız Ayşegül Avcı ve Songül Deveci yoğun bakımdan çıkabilir... Şanlıurfa Valiliği'nin basın bültenlerinin satır aralarındaki ‘‘ölüm’’ ibareleri Bülent Okutan'ın gözünden kaçmamıştı. Birlikte Urfa'nın Birecik, Halfeti, Harran, Akçakale ve Viranşehir ilçelerine, köy ve mezralarına gidip intihar adreslerini bulduk. GAP'ın kalbinde oturan bu kadınların neden ölüme gittiğini araştırdık. Ölümü neden istemişlerdi? Çok mu umutsuzdular? Ekonomik krizin faturası yeni mi çıkıyordu? Töre baskısı daha mı artmıştı? Bu soruların cevaplarını aradık. Özellikle kadınların intihar hikayelerini dinleyip, neden ölüme gittiklerini araştırarak. Kadınlar, çünkü onlarda intihar oranı erkeklerin neredeyse iki katı... Ve elbette Batman örneğinden sonra gözler daha çok kadın intiharlarının üzerinde...Batman’da intihar durduBatman Barosu Başkanı Av. Sabih Ataç, müjdeyi veriyor: ‘‘Batman'da intiharlar neredeyse durdu. Dünya standartlarının altına indi. Bunda Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın büyük payı oldu. İbrahim Betil, Batman'ı ziyaret etti. Vakıf, iki atölye ve kadın evi açtı. Dokuma tezgahları, çocuk bakım birimleri, atölyeler kurdu. Kendilerine müteşekkiriz. Batman Belediyesi de kadın evi açtı. Kadınlar bu üç merkezde sorun çözme yeteneğini ediniyor, sosyal ilişkiyi ve dayanışmayı yaşıyor.’Şanlıurfa Valisi Muzaffer Dilek:İntihar nedenleri mutsuzlukİntiharları tek sebebe bağlayamayız. Ekonomik, ailevi problemler, erken evlilik, çok çocuk, kuma korkusu, fakirlik, işsizlik, umutsuzluk, umudu erteleme, tv kanallarından pompalanan tüketim ve sınırlı olanaklar intihar nedeni oluyor. 1.5 milyonluk Urfa'da nüfusun yüzde 20'si yeşil kartlı. 389 bin kişi demek bu. 100 bin kişi de devletten yardım alıyor. Kalabalık ailede kadın mutsuz. Erkek dışarıda, kadın bütün aileyi taşıyor. İntiharı basit bir neden tetiklese de bunun uzun bir kuluçka dönemi olmalı. İntiharın en büyük nedenini aileye bağlıyorum. Kadın kendini ifade edemiyor. Evlilik hukukunda öncelik amcaoğlunda. Berdel (takas) sistemi, iç evlilikler, bireyselleşememek de intihar nedeni. Sorunları yerel düşünmek gerek. Devlet, yörenin ihtiyaçlarını gözönüne alarak daha fazla kaynak aktarabilir. Aile planlaması, doktor, hemşire, konuya yatkın sağlık personeli ve sosyal hizmet uzmanı şart.FATMA (21) BALKONDA KENDİNİ ASTIArkadaşı yoktu, çok
magazin seyrederdiFatma Ãœnalan 21 yaşında. Dokuz kardeÅŸin en küçüğü. AÄŸabeyleri, ablaları evlenmiÅŸ. Ailenin tek bekarı Fatma. Ekonomik sorunu yok. Ailesi geniÅŸ topraklara, hayvan sürülerine sahip. Halfeti'nin Kalkan Köyü'ne baÄŸlı Kınık Mezrası'ndan. 4 Mayıs'ta kendini astı. Anne, sessizce aÄŸlıyor. Ä°ki katlı evin balkonunun altında, gölgede oturmak istememe çok fazla tepki gösteriyorlar. Zorla üst kattaki odaya çıkarıyorlar. Öğreniyorum ki Fatma tam da oturduÄŸum yerin üstündeki balkon demirine asmış kendini. AÄŸabey Mehmet, ‘‘İnatçıydı. Annesinin babasının düğüne götürmeyip, kendisini evde bırakmaları zoruna gitti. Ä°syankardı, tahammülsüzdü. Çok televizyon, çok magazin seyrederdi. Arkadaşı yoktu. Olsa bile nereyi gezecek?’’ diyor. Mezrayı ararken kayboluÅŸumuzu, Fatma'nın evini soracak bir Allah'ın kulunu arayışımızı düşünüyorum. Mehmet, annesi Adile'nin söylediklerini tercüme ediyor: ‘‘Üç yıl önce intihar eden Zini Güleç gibi ben de kurtulacağım, derdi.’’ Annesi, ÅŸaka yaptığını sanırmış, kızı intihardan söz ettiÄŸinde. ‘‘İleride yok olacağım, sen de aÄŸlayıp ağıtlar yakacaksın.’’ Annesi, kızını anlatmayı sürdürüyor: ‘‘Bu dünyadan razı deÄŸildi. Hayatı sevmiyordu.’’ Fatma okur-yazar deÄŸilmiÅŸ. Ama aÄŸabeyi Mehmet diyor ki ‘‘Televizyondan Türkçe'yi çok güzel öğrendi.’’ Fatma hiç mi çıkmamıştı mezradan? ‘‘Hayır. Yörenin usulü, bir kızın ÅŸehre gidip gezmesine müsait deÄŸildir.’’ AlışveriÅŸini de kapıya gelen çerçiden yaparmış.Fatma'nın babası intiharından birkaç gün önce Fatma'ya bir çift altın küpe ve elbise aldı. 4 Mayıs'ta o düğün günü, küpeleri taktı, yeni elbisesini giydi. AmcaoÄŸlu evleniyordu. Ama ‘‘Sen evde kal, tavuklarla, çocuklarla ilgilen’’ dediler. Saat 12.00'ydi. Davul, zurna ve silah sesleri geliyordu uzaktan. Fatma balkon demirinden bir kilimi ölümüne paravan yaptı. Kancaya ipi geçirdi, sonra da ipi boynuna.TERFE (34) ÇIRILÇIPLAK SARNICA GÄ°RDÄ° VE...Terfe’yi boÄŸan su içiliyorIssız patikalarda saatlerce Åženköy Mezrası'nı arıyoruz, kayboluyoruz. Yol yok, adres soracak kimse yok. Toprağın, göğün, ufuk çizgisinin, kuÅŸların rengi boz. Arada bir havalanan hortum, kirli spiraller çiziyor havada. Terfe Çanakçı (34), Harran'ın Damlasu Köyü'nün Åženköy Mezrası'ndan. 30 Ocak sabahı sarnıca girip intihar etti. Uzakta iki ev beliriyor. Biri Terfe'nin, diÄŸeri de kayınbiraderi Hüseyin Çanakçı'nın. Terfe'nin en küçüğü üç, en büyüğü 10 yaşında dört çocuÄŸu var: Mustafa, Mehmet, Ä°da, Adla. Türkçe bilmiyorlar. Kocası Halil, pamuk çapalamak için Urfa'da. Terfe'nin evi bomboÅŸ. Annesi gelip eÅŸyaları, elbiseleri, fotoÄŸrafları almış. Töre gereÄŸi dört torununu bırakmış. Kayınvalide Vatfa bakıyor onlara.Hüseyin Çanakçı, Terfe'nin sürekli ölü doÄŸum yaptığını, kaybettiÄŸi üçüncü bebekten bir hafta sonra intihar ettiÄŸini söylüyor. Ä°yi de dört çocuk nesine yetmiyordu? Gülümsüyor. ‘‘Bizim buralarda dört çocuk azdır. Bir daha çocuÄŸu olmayacağından, aÄŸabeyimin kuma getirmesinden korktu.’’30 Ocak sabahı, sabah namazı için kayınvalidesi Vatfa, Terfe'yi uyandırıyor. Terfe dışarı çıkıyor. Birkaç yüz metre ilerideki sarnıca gidiyor. Başörtüsünü, kadife elbisesini, içdonunu, terliklerini çıkarıp sarnıcın kenarına bırakıyor. Daracık aÄŸzın kapağını açıp beÅŸ metre derinlikteki karanlık suya iniyor. YokluÄŸu bir saat sonra farkediliyor. Ä°smail Çanakçı sarnıca eÄŸilip baktığında, yengesinin bedenini görüyor. Beline sicim baÄŸlayıp çıkarıyor. Terfe'nin dört çocuÄŸu da aÄŸlaÅŸarak seyrediyor. Sarnıca giderken Terfe'nin çocukları da geliyor. İçlerinden sadece Ä°da, sarnıca yaklaÅŸtığımızda çığlık atarak kaçıyor. Amcası Ä°brahim, ‘‘Babaları kısmetse seneye evlenecek. YaÅŸlı annem çocuklara bakamıyor’’ diyor. Sarnıca vardığımızda, çevredeki bakraçlardan ve ıslaklıktan Terfe'nin öldüğü suyun hálá kullanıldığına ÅŸahit oluyoruz.MATRA ATSIZ (41) KAPI KÄ°RİŞİNE BAÄžLADIÄžI Ä°P ÖLÃœMÃœ OLDUBugün öleceÄŸim dedi, oÄŸlu ÅŸaka sandıUrfa'nın Akçakale ilçesi, Suriye sınırında. Hasat sonrası ikinci ekimi yapılan tarlalara, GAP kanalları gürül gürül akıyor. Uçsuz bucaksız topraklarda yüzlerce maraba çalışıyor. AÅŸağı Arıca Köyü de sudan ve topraktan nasibini almış, zengin bir köy. Matra Adsız'ın evini arıyoruz. Elleri henüz kınalı, kızıl burma bilezikli taze bir gelin iÅŸaret ediyor Matra'nın evini. Kumadan mı intihar etmiÅŸ, diyoruz. Omuz silkiyor. ‘‘Kumada ne varmış ki? Normal deÄŸil mi? Benim de beyim üzerime alabilir, ne var ki?’’Matra’nın (41) evi anababa günü. Kendini asan Matra'nın 7'si. Kocası Ä°sa matem sakalı bırakmış. Matra'yla çektirdikleri fotoÄŸrafa bakıp aÄŸlıyor. Matra'nın dokuz çocuÄŸu, kuması DeledaÅŸ'ın altı çocuÄŸu susmuÅŸ, babalarını seyrediyor. Ä°ntiharın nedenini kimse söylemiyor. Ä°sa, ‘‘Tahminen damadının üzüntüsüdür’’ diyor. Ä°ki kumaya iki ayrı ev yaptığını, ikisinin gül gibi geçindiÄŸini anlatıyor. Matra'nın evini gösteriyor. ‘‘DeledaÅŸ'a tek, ona iki katlı ev yaptım. Onu hep üstte tuttum.’’ Matra'nın kızı Meryem, herkesin kendisini suçlamasına hak veriyor. ‘‘Benim yüzümden öldü. Kocamın dikili aÄŸacı yok. Üç yıldır iÅŸsiz. Tarla iÅŸlerinden de anlamıyor. Tahsili de yok, cahil. Kocamın derdinden öldü.’’ Ä°sa, Matra'nın kızına çok düşkün olduÄŸunu, kocası iÅŸsiz kalınca yanına aldığını anlatıyor. ‘‘Kız baba evine gelince törede dedikodu olur. Matra'nın zoruna gitti.’’4 Haziran öğleden sonra. Matra'nın kocası, çocukları, DeledaÅŸ pamuÄŸa gitti. Matra, evinin ikinci katına çıktı. Kapı kiriÅŸine baÄŸladığı iple kendini astı. OÄŸlu Hamed'e yarım saat önce söylemiÅŸ. ‘‘Bugün öleceÄŸim.’’ Hamed hálá ÅŸokta. ‘‘Neden diye sormadım. Åžaka sandım.’’SEMRA (15) KARDEÅžLERÄ°NÄ°N GÖZLERÄ° ÖNÃœNDE TÃœFEĞİN TETİĞİNÄ° ÇEKTÄ°Anne ablamın kafası yok!Samancı Hanefi'nin kızı Semra Kurt, 15 yaşında. Ä°lkokul üçten terk. Dokuz kardeÅŸin ikincisi. Halfeti'nin YeÅŸilözen Köyü'nden 10 yıl önce Birecik'e göçtüler. Semra, 17 Åžubat'ta intihar etti. Polis kayıtlarındaki adresi ‘‘Trafo bitiÅŸiÄŸi-Karşı Mahalle’’. Semra'nın evinin resmî adresi yok çünkü evinin imarda yeri yok. Bozkırın ortasına serpilmiÅŸ, seyrek gecekondular, deÄŸirmenler var. Belediye otobüsü, minibüs yok. Semra'nın evi, henüz tamamlanmamış bir gecekondu. Sıvasız, kapısız, pencereleri camsız. Annesi Gülbeyaz, hasta yatağında yatıyor, yedi küçük çocuÄŸu ortalıkta oynuyor. KardeÅŸini ÅŸikayet ediyor içlerinden biri: ‘‘Altı domatesin ikisini yedi’’ diye. Gülbeyaz guatrını anlatıyor önce. Ameliyat olamıyor; yeÅŸil kartı yok hem de hastanede yatarken çocuklarına bakacak kimsesi yok diye. Onu dinlemek için evin çatısına tırmanan tırabzansız basamaklara oturduÄŸumda, Gülbeyaz oturma diye çığlık atıyor. Semra, o basamaklarda tüfeÄŸi boynuna dayamış ve yedi küçük kardeÅŸinin gözleri önünde tetiÄŸe basmış. Küçük çocukların annelerinin etrafında oluÅŸturdukları halka daralıyor. Minik parmakları basamakları iÅŸaret ediyor. Gülbeyaz, ‘‘Evde yoktum. Geldim, çocukların eli kan içindeydi’’ diyor. Çocuklar annelerine seslenmiÅŸ, ‘‘Anne ablam kanıyor, anne Semra'nın kafası yok!’’ Gülbeyaz, güçlükle nefes alıyor. KardeÅŸleri Semra'nın kanına batırdıkları elleriyle basamakları, duvarları ayalamışlar. Manzara gözümün önüne geliyor. Suluboyayla patates baskısı yapar gibi, ablalarının kanıyla resim yapmıştı bu minik çocuklar... Gülbeyaz, bu mahalleye taşındıkları için piÅŸman. Semra'nın kirada oturdukları semtte hiç olmazsa bir arkadaşı varmış. Åžimdiki ıssız mahallede arkadaÅŸsız çok sıkılıyormuÅŸ. ‘‘KeÅŸke buraya gelmeseydik’’ diyormuÅŸ. Gülbeyaz uzaktaki evleri iÅŸaret ediyor: ‘‘Bizimkiler ortalığa kız bırakmaz.’’ Boncuk, oya iÅŸlemesini söylermiÅŸ ki kızına can sıkıntısı geçsin. Ä°stemezmiÅŸ. AkÅŸama kadar televizyon seyredermiÅŸ. ‘‘Kızım derdim, çok bakıyorsun televizyona. Anne derdi, baÅŸka ne yapayım?’’ Peki babası, Samancı Hanefi nerelerde? Kızının öldüğünü duyduÄŸu anda delirmiÅŸ. 40 gün boyunca hiç eve gelmemiÅŸ. Saman kamyonunda yatmış. ‘‘Şimdi de bir aydır gelmiyor yine.’’ Gülbeyaz susuyor, çocukları susuyor. ‘‘Geceleri damda yatarken çocukları ikiÅŸer ikiÅŸer ayaklarından baÄŸlıyorum ki damdan düşmesinler. Bunlara bir ÅŸey olmasın.’’FATMA (17) NAMLUYU KAFASINA DAYADIO ÅŸarkıyı dinleye dinleyeFatma Çimen (17), ViranÅŸehir'in merkez KarataÅŸ Köyü'nden. Ä°lkokul mezunu. Yedi kardeÅŸin ikincisi. Babası at arabasıyla nakliyecilik yapıyor. 27 Mayıs sabahı uyandı. her zamanki gibi ViranÅŸehir Radyosu'nu açtı. Çok ama çok sevdiÄŸi Hakan Altun'un bir ÅŸarkısını bekledi. Åžarkı çıkınca sevinçle ellerini çırptı. Saçlarını tararken avaz avaz eÅŸlik etti. Ãœzerini deÄŸiÅŸtirdi. Süslendi. Evde kimsenin olmadığı anı bekledi. Babasının tüfeÄŸini çıkardı, Hakan Altun'un kasetini teybe koydu. En çok sevdiÄŸi ‘‘Her sevda bir ölümmüş’’ ÅŸarkısını dinledi: Giderken yanıma aÅŸkımı aldım/Her sevda bir ölümmüş/Çok geç anladım/Vazgeçmek deÄŸil bu çaresiz kaldım/Her sevda bir ölümmüş/Çok geç anladım/Zaten o ÅŸarkıyı ben sana yazmadım/Söz verdim kendime aÄŸlamak yok diye/Dönülmez yollardayım... Fatma, namluyu boynuna dayadı, tetiÄŸi çekti. Kafası uçtu. Anne Zeliha (38), ‘‘Ne olduysa o 20 dakika içinde oldu’’ diyor. Anneye göre hiçbir sebep yoktu. ‘‘Bizim evde özgürlük var. Köylü kızı gibi deÄŸildi. Başı açıktı, kısa kollu bluz, pantolon giyerdi.’ LEYLA (20) BOYNUNDA Ä°PLE SARNICA ATLADIBaba evine getirildiÄŸindeLeyla AktaÅŸ (20), 23 Mart'ta kendini su dolu sarnıcın içine asarak intihar etti. Harran'a baÄŸlı Küseyir Türbe Köyü'nde doÄŸdu. Ä°ntihardan birbuçuk ay önce beÅŸ milyar lira baÅŸlık karşılığında AÅŸağı Türbe Köyü'ne gelin edildi. Kalabalık bir çiftçi ailesinin oÄŸlu olan kocası Deham AktaÅŸ'ı sevemedi. 22 Mart'ta kocası elinden tutup annesinin evine getirdi. Ertesi sabah 5'te, 600 metre ötedeki köyün sarnıcına gitti. EÄŸildi, elindeki sicimi sarnıcın aÄŸzındaki kancaya baÄŸladı. Boynuna geçirip suya atladı. Ölümünü çifte garantiye aldı. 10.30'da bir çoban cesedini buldu. Leyla'nın kocası, annesi ve babası yılbaşına kadar Harran'da pamukta.ÅžENDA (17) TARIM Ä°LACI İÇTÄ°BeÅŸ aylık hamileydiÅženda Duran (17), ViranÅŸehirli. Dokuz kardeÅŸin en büyüğü. Babası ViranÅŸehir Kaymakamı'nın makam ÅŸoförü. Teyzesinin oÄŸluyla evlendirildi, Ä°zmit'e gelin gitti. 26 Mart'ta tarım ilacıyla intihar ettiÄŸinde altı aylık evli, beÅŸ aylık hamileydi. Babası Hasan Duran, kızının gurbete dayanamadığını söylüyor. Her akÅŸam telefon ediyormuÅŸ, ‘‘Gel beni al buralardan’’ diye. Baba, diÄŸer intihar edenlerin anne ve babaları gibi davranmıyor, acısını saklamıyor, aÄŸlıyor. ‘‘İlk çocuÄŸum. Onu sevdiÄŸim kadar kimseyi sevmedim.’’ Gidip getirmiÅŸ kızını. Åženda babasından söz almış, kendisini kocasının ailesine teslim etmemesi için. GeldiÄŸinin ikinci günü kayınvalidesi Ä°zmit'ten çıkagelmiÅŸ, Åženda'yı götürmek için. ‘‘Azraili gibi geldi.’’ Åženda kaçıp ninesinin evine sığınmış. Ertesi gün de yengesine. Babası kahrediyor Åženda'ya. ‘‘Neden bana güvenmedi? Vermeyecektim ki onu kayınvalidesine.’’ Geceyarısından sonra yengesi, Åženda'nın kusmasıyla uyanmış. Hemen Åženda'nın babasını aramış. ‘‘Ellerim kırılsaydı da cep telefonumu kapatmasaydım.’’ Taksi bulamamış yengesi. Ä°ki saat sonra hastaneye götürebildiÄŸinde çok geçmiÅŸ.Â
button