Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE’nin Nobel’i olarak bilinen İlim Yayma Ödülleri’nin Büyük Ödülü, mezun ettiği binlerce öğrencisi tarafından aday gösterilen Prof. Dr. Zekai Şen’e verildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğu dönemde yol arkadaşlığı da yapan Şen’le, Türkiye’nin Nobeli’ni aldıktan sonra buluşmak için sözleşiyoruz. Çalışmalarının başından ayrılmamak için Medipol Üniversitesi’ndeki ofisine davet ediyor. Kapısındaki tabelada herhangi bir unvan yok. Sadece ismi yazıyor. Masasının üstü kitaplarla dolu, bir yandan yeni çalışmaları için internetten araştırmalar yapıyor, bir yandan da öğle yemeği niyetine galeta atıştırıyor.
SUYU HİÇ SEVMİYORDUM
Önce en merak ettiğim soruyu soruyorum: “Suyu çok sevdiğiniz için mi su profesörü oldunuz?” Pek de beklemediğim bir cevap geliyor: “Suyu hiç sevmediğim halde hocamın zoruyla bu dalı seçmiştim.”
Ancak suyu sevmeyen profesör ömrünü de suya adamış. Nobel Ödül Beratı sahibi olmuş. Dünyadaki 500 bilim öncüsü arasına ismini yazdırmış, akademik ömrünün neredeyse tamamını suyla ilgili araştırmalara adamış. Bu çalışmaları da ona ‘Suyun Profesörü’ unvanını getirmiş..
BABAM MÜTEAHHİT OLMAMI İSTERDİ
Zakai Şen, su profesörlüğüne giden yolu şöyle anlattı:
“Allah rahmet eylesin, babam okuma yazma bilmezdi. Annemin ne yüzünü gördüm ne fotoğrafını. Ben 2 aylıkken ölmüş. Babam müteahhit olmamı isterdi. Çünkü o mermer ustasıydı. Müteahhit mühendis olduğum zaman mermer işlerini babama verecektim. Ben mühendis, o usta olarak para kazanacaktık. Teknik Üniversite’de hiç sevmediğim bir konu vardı, su... Suyu hiçbir zaman sevmedim, seçmedim de. Teknik Üniversite eskiden 5 yıldı. Beşinci yıl yüksek mühendis olurdun. Yol mu, su mu, betonarme mi, yapı mı seçeceksin orada seçerdin. Suyla hiç alakam yoktu ama ben TÜBİTAK bursiyeriydim. Babamın haberi yok, gittim doktora imtihanına girdim. Sözlüye Ankara’ya çağırdılar, gittim. Sudan soru sormaya başladılar. Pek cevap veremedim. Oradakilerden biri ‘Oğlum sen ne projesi yapıyorsun’ dedi. ‘Hocam, betonarme’ dedim. Projeyi anlattım, çıktım. İstanbul’a geliyorum. Yolda kendi kendime ‘Kazanamadım’ dedim. Ben kazandım.
HOCAM YÖNLENDİRDİ
TÜBİTAK’ta sismoloji ya da hidroloji seçmem gerekiyor. ‘Hidroloji ne? Ne olduğunu bilmiyorum. Kazım Çeçen hocama sordum. ‘İleride su çok önemli olacak. Sen hidrolojiyi seç. Bu su demek’ dedi. Tavsiyesi üzerine hiç sevmediğim suyu seçtim. Sonra çok sevdim suyu. En önemli şey su.”
‘BEKAR GİDEMEZSİN’ DEDİLER, EVLENDİM
1971 yılında İTÜ’den mezun oldum. TUBİTAK bursu ile İngiltere’de doktora hakkı kazandım. Kazım Hocam, ‘İngiltere’ye bekar gidemezsin’ dedi. Utandım, kıpkırmızı oldum. Görücü usulüyle evlendirdiler. Allah razı olsun eşimden 51 senedir evliyiz. Ben bir ara başaramayacağımı düşünüp İngiltere’den dönmek istedim. Eşim engel oldu. Üç çocuk vardı. Bir elmayı üçe böler yedirirdik çocuklara. Öyle fakirdik. Sonra Suudi Arabistan’a gittik. Beni Libya’dan, Kanada’dan, Norveç’ten istediler ama Kazım Çeçen hocam, ‘Oğlum, sen fakirsin. Bilim yapma git Suudi Arabistan’a orada biraz para kazan’ dedi. Ama gittim, baktım ki bir kütüphane, ne istersen var. O kütüphane beni çok etkiledi. Jeoloji desen, hijyoloji desen, fizik desen. Bütün bu dallarla ilgili bilime orada yöneldim.