Unutulan Orhan Pamuk kitabından Türkiye belgeseline

Güncelleme Tarihi:

Unutulan Orhan Pamuk kitabından Türkiye belgeseline
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2004 11:44

BBC muhabiri Jonny Dymond, Tunceli otobüsünde unuttuğu Orhan Pamuk kitabını yarı yolda farkedip Erzincan’da bulunduğu yazıhaneye yetiştiren otobüs çalışanlarına hayret edip minnettar kaldı ve bu anısını, "Bu kadar iyilik ve cömert bir halkı nasıl AB dışında tutabilirsiniz?" sözleriyle İngilizler için hazırladığı belgeselde anlattı.

Haberin Devamı

Dymond, Türk kentleri hakkındaki izlenimlerini BBC’de yayımlanan "Türkiye Seyahati" adlı dizi belgeselde ortaya koydu.

AB müzakereleriyle ilgili 17 Aralık hükümet ve devlet başkanları zirvesi öncesinde batı basınının Türkiye’ye olan ilgisi sürüyor. BBC, muhabiri Jonny Dymond’un hazırladığı "Türkiye Seyahati" dizisini izleyicilerine sundu. Dizide muhabirin gözünden Ankara, Konya, Gaziantep, Diyarbakır, Tunceli ve Kars tanıtıldı. BBC belgeselle, AB müzakereleri için kulis yapan Türkiye’nin 17 Aralık öncesi durumunu ortaya koymayı amaçladığını belirtti.

ANADOLU’YA SEYAHAT

onny Dymond, belgeseline İstanbul’da trene bindiği Haydarpaşa Garı’nın muhteşem göründüğünü, ancak dışarıdan bir Hollywood seti izlenimi veren garın içerde kasvetli göründüğünü belirterek başladı. Ankara yolculuğu için Orient Express gibi bir tren tahmin ettiğini, ancak çok çağdaş bir trenle karşılaştığını kaydeden Dymond, restoranda gördüğü peçete ve garsonlarca yapılan hizmetin yıllar önce Avrupa trenlerinden kalktığını anlattı.

Haberin Devamı

Son dönemlerde kaza riski nedeniyle trenlerin Türkiye’de eskisi kadar tercih edilmediğini belirten Dymond, "İstanbul için en  garip durumlardan biri de gerçek Asya’da bulunan mahallelerin, Avrupa kıtasındakilerden daha Avrupai olduklarının hissedilmesi" dedi.

Sabaha karşı yolun yarısında stop eden ve saatlerce geciken trende görevlilerin durumu açıklayıp özür dilemediğini, Türklerin değişik bir "zaman anlayışı" olduğunu belirten Dymond Türkiye’de, "Bir bardak çay içmeden ve ilgisiz konular etrafından sohbet etmeden başlanacak kadar acele hiçbir iş yoktur" felsefesinin geçerli olduğunu belirtti.

BBC muhabiri İngilizler’e Ankara’yı ise şöyle yansıttı:"Ankara’da sayısız AB delegasyonu kentin değişik yerlerinde vızır vızır dolanılyor. İnceliyorlar ve gidiyorlar, yeniden raporlar yazıyorlar, şu ya da bu konuda daha sonra yapılabilecekleri belirliyorlar. Burası bir hükümet kenti ve daha fazlası değil. ’Ankara’nın en iyi manzarası nasıl?’ diye eski bir fıkra vardır. Yanıtı ’Giderken omuzlarınızın arkasından baktığınızda.’ Acı, ama tümüyle haksız değil.

Haberin Devamı

Akşam kentte yürürken, müezzinin son çağrısı yankılanıyordu. Kakafonilerin yarıştığı İstanbul’daki gibi değil, sadece büyük Kocatepe camisinin sesi  duyulabiliyor. Ankara sonuçta ismen laik olan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti. Kente iş aramaya gelmiş fakir göçmenlerin evlerinin bulunduğu varoşlarda daha çok cami var, ancak kentin içinde çok nadir. Belki bu ’İslam nehrinin’ laik Avrupa’yı içine çekebileceğiden kaygı duyan bir Fransız Başbakanını teselli eder."

BBC’de yayımlanan dizide diğer Türk şehirleri için şu ifadeler kullanıldı:

"-Konya: Hemen hemen herkes burasının ’İslamın kalesi’ olduğu iddiasıyla eğleniyor. Batıdaki birçok kentten daha çok kapalı başlı insan olmasına karşın başını örten kadın sayısı olasılıkla doğuya doğru gittikçe daha yüksek orana ulaşıyor.

Haberin Devamı

75 bin üniversite öğrencisinin varlığı kenti değiştirmiş, sağlam büyüyen bir iş  çevresi, daha açık ve liberal bir yapı getirmiş. Konya’da düzenli bisiklet yolları var. Bisiklet yolları, hem de Türkiye’de! Hemen tüm lokanta ve kafelerde kadınlar ve erkekler ayrı yemek yiyor.

Ramazan dönemindeki iftarlardan sonra bir başka bütünleştirici an için bekliyorum. 10 Kasım sabahı 9’u 5 geçe, 1938’de Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Boğaziçi kıyılarındaki Dolmabahçe’de öldü. Ülke çapında her yıl bayraklar yarıya indiriliyor, gazetelerin ön sayfaları ağırlıklı olarak onun portrelerini yayınlıyor, ülke yöneticileri Ankara’daki mozolede toplanıyor. Ankara ve İzmir’de trafik duruyor, halk sessizlik içinde çınlayan siren sesleri arasında bir dakika bekliyor.

Haberin Devamı

Konya’da trafik gürlemeye devam ediyor, yerel yöneticilerinin bir töreni gerçekleşiyor, ancak kent halkı yıldönümüyle az ilgileniyor gibi görünüyor. Sanki sesi zorlukla duyulan bir sirene aldırılmıyor.

Konya belki artık İslamın kalesi olmayacak. Ancak sakinleri hilafeti yıkıp laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran insan için matem tutmuş ya da hatta onu anıyor görünmüyor.

Diyarbakır: Burası gazetecilerin sevdiği, turistlerin ise nefret ettiği yerdi. Ancak artık değil, öyle görünüyor. Şehir insan hakları konusunda haber yapmak isteyen gazeteciler için kolay malzeme veriyor. Oraya uçabilirsiniz, insan hakları takımıyla çene çalabilir, bazı zavallı durumdaki kişilerle güvenlik kuvvetlerinin ne kadar kötü davrandıklarına ilişkin konuşabilirsiniz. Türklerin ne kadar kötü olduklarına ilişkin bir dosya hazırlayıp, Paris, Kopenhag ya da Edinburg’a gidiyor olmanın tesellisi içinde ülkenize dönebilirsiniz.

Haberin Devamı

Diyarbakır’da işler iyiye gidiyor ama ağır bir şekilde. Birçok Diyarbakır sakini, ’savaş’ diye tanımladıkları olaylardan ve son yıllardaki süreci tehdit eden Kürt paramiliterleriyle güvenlik güçleri arasında yeniden başlayan şiddet nedeniyle zarar gördü.

-Tunceli: Erzincan’da Kars’a gitmek üzere otobüsü beklerken,  vakit öldürmek için yemek yedim. Otobüs yazıhanesine geri döndüğümde, Tunceli’den gelirken bir otobüste unuttuğum Orhan Pamuk kitabını (Kar)  bagajlarımın üzerinde gördüm. Kitabı bulmuşlar, Erzincan’dan ayrılırken geri dönmüşler, hangi otobüs firmasıyla yolculuk edeceğimi bulmuşlar ve kitabı onlara vermişlerdi. Ne kadar güzel değil mi? Bu kadar iyilik ve cömert bir halkla dolu bir ülkeyi nasıl olur da AB dışında tutabilirsiniz?

Ziyaret ettiğim karakoldan ayrılırken, bir ’şehit’ posteri gördüm, Kürt ayaklanması sırasında öldürülen askerlerin fotoğraflarından oluşuyor. Üniformalı çocuklar, yarı gülümseten maço pozları dikkati çekiyor, objektife ürkekçe gülümsüyorlar. PKK’yla savaşırken bu insanlardan 7 bini öldürüldü.

Kars: Kars çok çok soğuk. Kimse dışarıda oturmuyor ve Türkiye’de bu oluyor; herkes sigara içiyor.

Para 1960’larda Kars’ı terk etti, Kars durdu, havaalanı kapandı, doğuyla ticareti de Sovyetler Birliği’nin varlığı nedeniyle sona erdi. Ancak şimdi Ermeni sınırı bir kez daha kapandı, kent hayatı hala kısıtlı. Dükkanlar eski püskü, eşyalar da. Bacalar soğuk havaya duman püskürtüyor ve dumanlar akşamları soğuk ve ıssız sokakların üzerinde asılı kalıyor. İnsan grupları  yollarda aylakça dikiliyor, kayıp ve yenilmiş gibi duruyorlar.

Türkiye’nin sonuna ulaştım, Türkiye’nin ve batıdan doğuya uzun yolculuğun sonuna. Türkiye’nin doğu sınırı belki de Avrupa’nın yeni doğu hudut bölgesi olacak, uzakta antik kiliseler ve camiler, uzun yabanıl bir çayırlıktaki mezartaşları gibi yükseliyor..."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!