Güncelleme Tarihi:
Sinema tarihinin en pahalı yapımına konu olduğu için, günlerdir dillerden düşmeyen ve hasılat rekorları kıran Titanic, kendisi kadar korkunç bir faciayı, ‘‘güzel Lusitania’’nın batırılışını bir kez daha gölgede bıraktı. Titanic'in 1912 yılında yaşadığı faciadan tam üç yıl sonra, 7 Mayıs 1915'te bir Alman denizaltısı, İngiliz yolcu gemisi Lusitania'yı batırdı. Gemi, 1198 yolcusu ve tüm görkemiyle tarihin sayfalarına ve okyanusun karanlık sularına gömüldü.
Bugün herkes Tinanic'ten söz ediyor. Ama hiç kimse, Birinci Dünya Savaşı'nın kurbanı olan Lusitania'nın adını anmıyor. İrlanda'nın güney kıyıları açıklarında, Kelt Denizi'nde yatan Lusitania'nın enkazını, bugün yalnızca amatör balıkadamlar biliyor. Gerçekten de enkaz, bugün balıkadamların bir numaralı cazibe merkezi haline gelmiş durumda.
Denizcilik tarihinin en önemli mitoslarından biri haline gelen Lusitania'nın batırılışının ardındaki esrar perdesi, hâlâ aralanabilmiş değil. 30 bin 396 tonluk buharlı transatlantiğin 1 Mayıs 1915 günü, 1959 yolcusuyla birlikte 202'inci kez Atlas Okyanusu'nu geçmek üzere New York'tan hareket ettiği ve yolcuları arasında 300 Amerikan vatandaşı olduğu biliniyor.
Geminin hareketinden bir hafta önce Alman Büyükelçiliği'nden gelen uyarılar, New York'taki gazetelerde yayınlanıyor. Geminin geçeceği, İrlanda, İskoçya ve İngiltere çevresindeki güzergahı savaş bölgesi ilan eden Almanya, bu gemiye binecek yolculara uyarıda bulunuyor. Ancak Lusitania, yine de yola çıkıyor ve İrlanda kıyılarına yaklaştığı sırada bir Alman U-20 denizaltısı tarafından torpilleniyor. Gemi, saldırıya uğramadan önce İngiliz Deniz Kuvvetleri'nden tesizle uyarı mesajı gönderiliyor ve U-20'nin pozisyonuyla ilgili bilgi veriliyor. Ancak halen bilinmeyen bir nedenle Kaptan William Turner, filikaların çoğunu denize salıveriyor ve geminin hızını 21 knot'tan 18 knot'a indiriyor. Böylece geminin vurulması kolaylaşıyor.
7 Mayıs 1915 günü saat 14.15'te ilk torpili yiyen Lusitania'da ikinci torpilden sonra meydana gelen şiddetli patlama ise geminin yükü arasında silah ve mühimmat bulunduğu şüphesini doğuruyor. Tarihçilerin bugün halen tartıştığı bu konu belki de asla açıklık kazanamayacak.