Güncelleme Tarihi:
MİCHELLE Pfeiffer, Jim Carrey, Bill Gates, Lauren Holly, Celine Dion, Michael Bolton ve Pierce Brosnan gibi ünlüler yaz tatillerini nerede geçiriyorlardır dersiniz? Söyleyeyim: Fiji adasındaki WAKAYA tatil köyünde.
Ünlüler, Wakaya'nın 6 kişilik özel uçağıyla bulundukları yerden alınıyorlar ve bu muhteşem köye indiklerinde Taittinger şampanyası, tropikal meyve kokteylleri ve zencefil bisküvileriyle karşılanıyorlar.
Daha sonra da 5 kişinin hizmet ettiği, büyük bir daire büyüklüğündeki özel odalarına alınıyorlar.
Bu odaların fiyatı gecede 1.200-1.500 Amerikan Doları.
Konuklara tam bir tatil ortamı sağlamak amacıyla odalara televizyon ve telefon konmamış.
Lauren Holly köy için ‘‘Buradan her ayrıldığımda ağlıyorum’’ diyor.
Celine Dion ise ‘‘Görülmedik bir deneyim’’ diye söz ediyor bu tatil cennetinden.
Ama dünyaca ünlü tatil köyünün tek özelliği bu değil.
Köyün ilginç bir de hikáyesi var.
Wakaya'nın sahibi, David Gilmour adında Kanadalı bir işadamı.
1982 yılında kızı Erin, Toronto'daki evinde bıçaklanarak öldürülmüş.
Erin 21 yaşındaymış.
Bu olayla sarsılan Gilmour, her şeyden elini eteğini çekmeye karar vermiş ve Fiji adasına yerleşmiş.
Burada büyük bir arazi almış.
Daha sonra kızının anısına bir şey yapmak istemiş.
Lüks bir tatil köyü fikri o zamanlar oluşmuş. Gilmour, 1988'de köyün inşaatına başlamış.
Köyün binalarının tasarımında, çalışanlara yemek ve ütü öğretmeye kadar her şeyle eşi Jill ilgilenmiş.
Kızı Erin adına bir de vakıf kurmuş Gilmour.
Tatil köyü istediği gibi ortaya çıkınca hemen ünlülerden oluşan bir davetiye listesi hazırlamış.
Köyün reklamını öyle iyi yapmış ki, bu ünlülerin hepsi açılışa katılmış.
Ünlülerle arasında sıkı bir dostluk başlamış.
‘‘Kendim için artık hiçbir şey istemiyorum’’ diyen Gilmour, Wakaya'nın kárının tamamını, Fiji ve civardaki 300 adada bulunan okulları iyileştirmeye harcamış. Gilmour ayrıca, Wakaya'da çalışanların yaşaması için bir köy oluşturmuş ve onların 40 çocuğunu, ilkokuldan liseye kadar okutuyormuş.
Bu arada, adada yağmur ormanlarına yakın bir bölgede yüksek kalitede su bulmuş ve Waters of Viti Ltd. şirketini kurmuş.
Şimdi Wakaya'daki misafirlerle birlikte Kuzey Amerikalılar'ın pek çoğu bu suyu içiyor.
Bu şirketin kárını da adalardaki eğitime aktarıyor Gilmour.
Sonunda bu kadar cömertlik Fiji Başkanı Ratu Sir Kmisese Mara'nın gözünden kaçmamış ve Gilmour'a ‘‘şövalye’’ unvanı verilmiş.
Gilmour Wakaya'dan ‘‘Kızımın hatırası’’ diye söz ediyor.
John F.Kenndy Jr. ve çelişkili haberler
CUMARTESİ günü CNN'i izliyordum ki, birden John F.Kenndy Jr.’ın kaybolduğu haberi yayınlandı.
Amerikalılar'ın ‘‘bizim kraliyet ailemiz’’ dedikleri Kennedy ailesinin gözbebeği, eski ABD Başkanı John F.Kennedy'nin biricik oğlu John John'un uçağı kaybolmuştu. CNN, tüm haberleri bir kenara bırakıp bu konuyu işlemeye başladı.
Kennedy Jr.'la birlikte eşi Caroline Besette Kennedy ve baldızı Lauren Besette'in bulunduğu uçak, New Jersey'le Cape Cod arasında bir yerde kaybolmuştu.
Bir süre haberi izledikten sonra Türk kanalları arasında zap yapmaya başladım.
Bu arada Türkiye'de neler olup bittiğini de kaçırmak istemiyordum.
Bizim ana haber bültenlerinde de bu konuya değiniliyordu.
Ama nasıl?
MATRAS VINYARDA KASABASI MI, MARTAS VAYNYARD ADASI MI?
Bir kanal, haberi şöyle verdi: ‘‘John F.Kennedy Jr.’ın uçağının Matras Vinyarda kasabasına düştüğü sanılıyor.’’
Bahsedilen yer aslında ‘‘Martha's Vineyard (Okunuşu: Martas Vinyard) adası.’’
Başka bir kanal ise, ‘‘Martas Vaynyard’’ diyordu.
Yani bizim kanallarda bu adaya kendi adından başka her türlü isim verildi.
ENKAZ BULUNDU
Diğer kanallardan biri haberi, ‘‘Uçağın enkazı Long Island civarında bulundu’’ şeklinde verdi.
Oysa o sıralar CNN, henüz uçağın düşüp düşmediğinin bile tam olarak bilinmediğini söylüyordu.
UÇAKTA 6 KİŞİ
Başka bir kanal ise uçağın 6 kişiyle birlikte düştüğünü bildirdi.
Oysa henüz düşüp düşmediği bile bilinmeyen uçakta 3 kişinin olduğu çoktan belirlenmişti.
İŞİNE METROYLA GİDİYORDU
Kimi, John John'un insanlarla karşılaşmak istememesi nedeniyle uçak gibi toplu taşıt araçlarından kaçmak için uçuş ehliyeti aldığını söylüyordu.
O dakikalarda CNN'de John John'un uçma tutkusu anlatılıyordu.
Onun her gün işine metroyla gittiği belirtilip, bir gün önce onu metroda gören insanlarla röportaj yapılıyordu.
Toplu taşıt araçlarına binmek istemeyen insan her gün metroya biner mi?
Son derece mütevazı olan apartmanının civarındaki kafelere gidip halkla sohbet ettiği anlatılıyordu.
DOĞRU HABER
Bazı TV kanallarının ise dikkatlice hazırladıkları haberle, çelişkiye yer bırakmadan doğruları olduğu gibi vermesi sevindiriciydi.
İSVEÇ'TE MANŞET
İsveç'ten arayan bir yakınım, henüz Amerika'da uçağın düştüğü belirlenmeden bazı tabloid gazetelerin, ‘‘Uçağın düşüş nedeni’’ gibi başlıklar attıklarını anlattı.
Yani tabloid gazetecilik anlayışı dünyanın her yerinde var.
Büyük bir olayın sonrasındaki saatlerde, konuyla ilgili çelişkili haberler, dedikodular ve varsayımlar ortaya çıkabiliyor.
Ama benim bir seyirci olarak ulaştığım doğru habere televizyon kanallarının ulaşması çok da zor olmasa gerek.
Sanırım biraz dikkatle, tabloid gazetecilik anlayışından kurtulan TV kanalları çoğalabilir.